34,2344$% -0.06
37,2817€% -0.31
44,7896£% 0.01
2.930,48%0,46
2.663,46%0,55
8.860,30%1,85
Bazılarımıza ulaşılmaz gelen, bazılarımızın üst insan olarak gördüğü, bazılarımızın ise dünyevi olan her şeyden el etek çektiği düşüncesi ile çok manasız bulduğu bir durum olan uhrevi/spritüel bir hayat aslında nedir veya gerçekten el etek çekmek mi yoksa gerçek bir bağlanma hali mi?
Günümüzde görece daha popüler hale gelen “yoga”dan yola çıkarak bunu açıklamak mümkündür; yalnız bir yogi/yogini hayatında değil, satoriye ulaşan bir Zende, tasavvuftaki “kamil insanda” veya isim koymadan bir şekilde her şeydeki -bir-i gören ve -hiç- olmayı ve hiçliğin sınırsızlığının getirdiği belirsizliği göze alan kişinin temaşa ettiği bir durum.
Hakkında eksik veya yanlış bilgiye sahip olduğumuz pek çok şey gibi “saçma” ve “anlamsız” gelen yönlerin aslında neye dayandığına hep birlikte bakalım:
Öncelikle yogadaki öğretileri açmak ile başlarsak, ilk adımımız “KARMA” olarak adlandırılan hepimizin bir şekilde duyduğu ve kullandığı sözcük. Karma bir diğer şekli ile “EYLEM” yogasıdır da ve yogadaki öğretileri benimseyen hiçbir birey için yoga yalnız yapılan duruş(asana)lardan ibaret değildir. Yoga bir çeşit olma hali olduğu için hayatımızın her alanında olan ve sürekli eylem hayatında olan bizler için hep karma işlemektedir. Matta yapılan hareketler bir nevi karma temizliği için yapılır; dengede, dayanıklıkta bile isteye kişi önceki eylemleri, kendinden çıkan her eylemi gözleme, temizleme, yüzleşme, arındırma ve zihnindeki toksik düşünceleri susturup -hiç-likteki sessizlikte olan -bir-liği fark etmesidir. Yaptığı her şeyi kendi için yaparken, dış ilişkilerinin de tamamen yine kendi için olduğu bilinci ile onun getirdiği bir tevazu ile kendini, kendine ve kendinden açıldığı dünyasına sunmasıdır (Sanskritçe’de de uygulayıcının yaptığı hizmet “teva” anlamına gelmektedir. Zaten gerek secedere’nin Latincede “inziva” anlamına gelmesi ile ve “namaskara”nın minnet, şükran sunma olması ile pek çok kültür aynı şeyi farklı şekilde ifade etmektedir.). Tüm hayatımız eylemler üzerine kurulu olduğu için de ayrılmaz parçamızdır. Her şeyin bireysel haller üzerine kurulu olması ile yine insan doğasındaki -bencil- olarak görülen yön ön plandadır. Ancak kendi karmasını yaratmamak adına da yine kimseye zarar vermeme ilkesi ile hareket etmektedir. Görüldüğü üzere herkeste olan yön ile hiçbirimizin ayrışmadığı ancak eylemlerimize verdiğimiz kararlar ile hayatımızdaki konumumuz belli olacaktır.
Diğer yoga yoluna gelirsek “ADANMA/SEVGİ” ile adından da anlaşılacağı üzere yapılan eylemlerin -bir- adına bir adanma ile aracısız bir sevgi ile sunulmasıdır. Ego ile sevgiye sahip olma değil de olma ile sevgiye adanma halinde özgürleştirici bir pratiktir. Sonuçta çantamıza koyduğumuz şeyler ne kadar fazla ve ağır olursa ilerlememiz o kadar zor olur. Burada da Oruç Aruoba’nın deyişi ile: “Kişi, vazgeçebilendir.” şeklinde özetlenebilecek bir haldir. Kendinden vazgeçip birliğin sonsuzluğuna kendini adamadır.
Bir diğer yol ise “BİLGİ” yoludur ancak, burada neyin gerçekten bilgi, daha da önemlisi neyin gerçekten bilgi olduğunu bilmek önemli olandır. Yaşamın bilgeliği, evrenin gerçekliği, tanrının özel bir türde sorgulanması halidir. Uygulamaları da meditasyon yollu dışsal olanlardan arınmak adına yapılan bir düzendir. Dışsal olandan arınmak adına yapılan eylemde unutulmaması gereken nokta da sözlerin, seslerin dışarıya çok yönelmesi ile kendi zihninden uzaklaşma söz konusudur, keza yiyecek veya cinselliğe olan aşırı düşkünlük, kısacası dünyevi olanla yetinmeye çalışırken bireyi kendinden uzaklaştıran -bir-den koparan her şeyin de olabileceği kadar minimal olmasıdır. Belki bu seviyedeki özdisiplin toplumsal olarak alışık olduğumuz disiplinden biraz farklı olduğu için başta zorlasa da “öz”den gelen her şey daha kalıcı ve daha gerçekçi hazlar sağlamaktadır. Çünkü dışsal koşullar değişse de içsel olarak hep -bir-iz.
Sonraki yolu ise “TANTRA” olarak bilinen ve hakkında pek çok vasati ve yetersiz bilgi olan seksüel enerjinin dengelenmesi halidir. Seksüel enerji ciddi bir yaratım gücüne sahip olduğu için ve kişideki ruhsal ve bedensel yönlerin birlikte uyumlanmasını sağladığı için bu enerjinin neye nasıl yönlendiği çok önemlidir. Ve bilinenin aksine bedensel olarak değil dilsel olarak (“Dil” eski dilde “Gönül” anlamına geldiğini unutmamakta da fayda var.) konuşulanlara dikkat etmek, hataların veya gerçeklerin korkusuzca sunulması ardına daha batılı bir dille söylersek libidinal enerjiyi yönlendirme halidir. Dışa ne kadar dengeli veya az yönlenirse o kadar kişiyi içsel olarak da besleyen bir haldir.
Diğer yollar da yine meditasyon ve bağlantı kurmak adına yapılan nefes çalışmaları, asanalara veya eylemlere adanmadır.
Son olarak Yama (kendine hakim olma) ve Niyama (Yaşama Uyum) hakkında bir şeyler söylemek gerekirse burada da çalmama ve şiddetsizlik olarak söylenebilir. Çalmama sadece birinin malı ile olan bir şey olarak kalmayıp birinin veya kendinin düşüncesini, zamanını, niyetini, enerjisi çalmamak ve şiddetsizlik de yalnız bedensel olarak kalmayıp dilsel ve yiyeceksel olarak da uygulanan pratiklerdir. Fiziksel yaradılışımızın da kontrolü ile konuyu kapatacağım. Guna denen yiyecek temelli bir yaklaşım ile Saf ve Temiz’e yönelen gıdalar yemek, vücutta çok yük oluşturan ve duygulanım yaratan yiyeceklerden uzak durmak ve aşırı yemek veya içmekten uzak durarak cahilliği beslememek ve ruhu beslemektir. Kızılderili atasözünün de dediği gibi: “Ne yersen o’sun.”
Pele
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.