Yakup Karahan
-
-
Kırık bir aşk hikayesi mi, bir şehir efsanesi mi?
Belki de hiperaktivite sorunu olan bir milletiz, konsantrasyon sorunumuz da olabilir. Önce gitmeye, sonra da geri dönmeye çalışıyoruz.
1980'de askeri darbe olduğunda işadamı Halit Narin, işçi sınıfına “Şimdiye kadar sizler güldünüz şimdi gülme sırası bizde!” demişti. Darbe sonrası sendikacı avına çıkılınca, bazı sendikacılar yurtdışına kaçmak zorunda kalmıştı. Yurtdışı iş gezilerinden birinde Halit Narin'e bulunduğu ülkenin havalimanı polisi yaklaşıp “Türk kökenli bir ilticacı var, başka dil konuşmuyor, tercümanlık edebilir misiniz?” diye sormuştu. Narin teklifi... -
Piyango gibidir Kapitalizm
Farkında mısınız Kapitalizm hiç kendini övmüyor, "Yaşasın Patron Ağa Düzeni, Yaşasın Patron Diktatörlüğü" de demiyor. Hep kendini ürünlerle öne çıkarıp dikkat çekiyor, sıradan insanın kalbini...
Farkında mısınız Kapitalizm hiç kendini övmüyor, "Yaşasın Patron Ağa Düzeni, Yaşasın Patron Diktatörlüğü" de demiyor. Hep kendini ürünlerle öne çıkarıp dikkat çekiyor, sıradan insanın kalbini çalıyor. Zaten sıradan insanda doğuştan "Hep Bana, Hep Bana" yatkınlığı olduğu için çabuk tava geliyor. Bazı yöreler bunu "Hep Biye, Hep Biye" diye de telaffuz ediyor olsa da yöresel farklılıklar... -
Yakup’un çizgileriyle gündeme bakıyoruz
-
Leblebi
Modern insan ya da sağlıklı insan 'Leb' diyorsa 'Leb' anlamına gelir, o anlamda söyler, karşısındaki de o anlamda anlar. Doğru iletişim budur ve yoruma fırsat...
‘Leb’ demeden ‘Leblebi’yi anlamak da doğu hastalığıdır. Çok afedersiniz ama her aklı başındaki adam ‘Leb’ dendiğinde ‘Leb’ anlanması gerektiğini bilir. ‘Leb’ deyince ‘Leblebi’ anlamak, karşıdakinin davranış ve sözlerini yorumlamak ve dahi doğru yorumlayabilmek zorunluluğudur. Yanlış anlaşılmaya, yanlış yorumlamaya açık bir durumdur. Alışkanlığa dönüşmesi durumunda normalleşir ve anlamayanı zora sokar. ‘Leb’ diyen şahsın konumunu güçlendirir, ya... -
Pazartesinin gündemi bu karikatürlerde!
-
Öteki Amerika!
Kongre binasını basarken nasıl bir suç işlediğinin bilincinde dahi olamayan kışkırtılmış bir cahilliği tüm dünya naklen izledi.
Amerika iyiydi de bu adamlar gökten mi indi? Aslında, belki de Trump bir gerçeği açığa çıkardı, Amerika'nın eğitimsiz, ırkçı, popkorn yiyip kola içen, hayatı Hollywood filmleri olan, hayalle gerçeği karıştıran, bir bilgisayar oyununda yaşar gibi yaşayan arka bahçelerini deşifre etti. Kongre binasını basarken nasıl bir suç işlediğinin bilincinde dahi olamayan kışkırtılmış bir cahilliği tüm dünya... -
“Bir de çay verir misiniz lütfen!”
Yaşam tarzları, davranışları, konuşmaları diğer şehirliler gibi. Ama tatillerde memleketlerine geldiklerinde tanınmaz haldeler. Bambaşka insanlar oluveriyorlar.
Beri gelin ne diyecem… Sanırım insanoğlu koşullara göre davranabiliyor ama kesinlikle değişmiyor. Daha önce bir kaç kez yazdığım gibi, Avrupalı Türkler genellikle, yaşadıkları ülkelerde sol partilere, Türkiye’de ise sağ partilere oy veriyorlar. İki ayrı kişilik gibi. Amsterdam’da eşiyle kafeye gelen bir Türk beyi, benim de Türk olduğumu anlamadığı için Hollandaca, çok kibar bir şekilde “Rica... -
Ocak’ta aşı başkadır!
-
Avrupa’ya göçün 60. yılıyla ilgili notlar
Avrupalı için profesyonelce düşünülmüş bu iş ilişkisi zaten aşırı duygusal ve kafası karışık bizler için ağır travmalara neden oldu.
Her şey birbirine girdi, okur beni affetsin. İhtiyaç duyduğu her şeye Almanya’da sahip olmasına rağmen bir Alamancı Türk neden mutlu olamaz? İhtiyaç duyduğu her şeye Almanya’da sahip olduktan sonra neden kendi ülkesinde mutlu olabilir bir Alamancı Türk? Sorun sadece ihtiyaçlarını gidermek midir, memleket hasreti midir, memleketini özlüyor olması mıdır? Yoksa sahip olduğu şeylerle memleketinde yaşadığı...