Dersin sadece okulda olmadığını, hatta ve hatta okuldaki pratik bilgilerin hayatın sosyal alanlarında yetersiz olduğunu pek çok kez deneyimlemişizdir. Ders içeriklerinin ezberlenen yönü her birimizi bunaltmış, dikkatini dağıtmış veya tam tersi gündelik haletiruhiyemizi düşünmemek adına bizi içine çekmiş ve hayatımızın büyük bir kısmını bu öğretiler üzerine kurmamıza neden olmuştur. Bu yüzdendir ki patolojik olarak sürekli gel-gitli toplumsal özellikler; baş etmeyi öğretmeyen sistemde, daha ziyadesi ile öğrenmeyi öğretmeyen sistemde bir şekilde bir şeyleri başarma çabasıdır.
Plansız fikirler, tutarsız eylemler, hareketsiz yığınları da beraberinde getirirken sonu gözükmeyen karanlık bir tünelde ilerlemeye son hız devam ediyoruz. Peri bacalarının coğrafi oluşumlarını ezberleyip de kültürel güzelliğini göremiyoruz. Her birimize aşılanan güzellik algısı ile kas yığını veya sıfır beden algısı ile avokadonun kalorisini biliyoruz ancak avokadonun dahi bize bir şey anlatabildiğini algılayamıyoruz. Nasıl mı? Avokado’yu olgunlaştıran koşulları bilirken, avokadonun içinde nasıl olgunlaştığını bilmemekle elbette.
Avokado günün yarısında dişil diğer yarısında da eril özellik göstererek kendi döllenmesini sağlayan bir türdür. O kendi olgunlaşmasını yaşarken, bizler onun olgunluğu ile sadece bedenimizi besleyip yine ruhumuzu ezbere bilgilerin kasıntılığına teslim ediyoruz. O belki de tüm olgunluğunu gerektiğinde pasif gerektiğinde aktif özelliklere borçluyken biz, bize dayatılan toplumsal rollerin katılığında tek yönlü ve sonu hiçbir olgunluğa varamayan bir çıkmaz sokakta ilerliyoruz, üstelik içten içe de o çıkmazı fark eden bir halde iken.
0 Yorum