37,9996$% -0.03
41,2750€% -0.03
49,3931£% 0.04
3.674,90%-0,07
3.011,98%0,01
9.299,36%2,82
Onur Ayı şerefine biraz bu süreçler üzerinde duralım. Dünya üzerinde epeydir var olan ancak son b1-2 yüzyılda görünür hale gelen; bizim ülkemizde ise birkaç senedir gündemde yer edinen ve büyük bir kutuplaşmaya yol açan ve bu Onur Ayı’nın hakkında konuşalım. Bu ayın neden “onur” ile özdeştirildiği ve “onur” kavramının aslında ne olduğu hakkında…
“Onur” dediğimizde kabataslak bir şeyler canlanıyor her birimizin aklında ancak “onurlu” dediğimizde işler sarpa sarıyor. “Onur” kavramı senelerce atalarımızdan, ataerkil aile yapılarımızdan süzülerek geldiği için “yiğitlik”, “mertlik” gibi bir yapılarla özdeşleştirilmiş. Bu kavramlar da çoğunlukla kaba kuvvetle özdeşleşince, birçoğumuzun zihninde “onurlu” dediğimiz insanlar kaba yapılarıyla ön plana çıkabiliyor. Bunun örneklerini basındaki yozlaşan dilde de görebiliriz. Namus cinayetleri, sanki öldüren “onurlu” da öldürülen “onursuz” gibi bir jargonla sunulur. Çünkü bir noktada “namus”tan bahsedilir. Onun “dokunulmazlığı” tüm cinayetlerin üzerine bir “onur” örtüsü örter.
Oysaki görünenin çok ötesinde bazı gerçekler var: “Namus”, kişinin kendi bireysel beden ve yaşam sınırlarında hiçbir zorlama olmaksızın, başkasının hayatının sınırlarına müdahil olmadığı müddetçe var olduğu tüm noktalarda tümüyle kişisel bir alandır. Burada bizim hiçbir söz hakkımız yoktur. Kişinin kendi sınırıdır.
“Onur”a gelirsek; “onur” dediğimiz şey kişinin yine kendi hayat sınırları içerisinde aldığı kararlar sonucu eylem alanında bulunması ile ilintilidir. Kişi, bulunduğu eylemlerde kendi insani potansiyelini ve toplumsal ve evrensel potansiyeli korur veya zedelemez şekilde hareket ettiği sürece onurlu bir davranış ve yaşam sergilemiş olabilir. Onur, görüldüğü üzere doğrudan eylem alanımızla alakalı olduğu için kendi otantikliğimizi bozmadan, aynı zamanda herkesin kendi olabilmesine imkân açacak şekilde kendi varlığını sunma işidir.
Kısacası Onur Ayı da epeydir göz ardı edilen, çoğunlukla göz ardı edilen tüm “ötekilerin”, her şeye rağmen değil de her şey için ve kendi için var olma çabasıyla ve insanlık onuru için kendini göstermekten korkmaması ile ilintilidir.
Bu ay, kendini kendin olarak sunmak için bir fırsat; çünkü bir yerde okuyup kendime de sık sık sorduğum o soruyu sana soruyorum: “Kimse etrafta yokken/izlemiyorken aslında sen kimsin?”. Bu soruya kapsamlı biçimde baktığında göreceksin ki aslında sen sunduğun imajın çok daha fazlası, çok daha özgünüsün. Öyleyse ne duruyorsun? Kendi “tuhaflıklarını” sunmaktan, kendin ve herkesin otantikliği için alan açmak için ne bekliyorsun? Bu tuhaflıklarını fark ettiğinde sen de queer olduğunu fark edeceksin; heteroseksüel, homoseksüel, agender her ne isen o kalarak bunu yapacaksın üstelik. Korkma sen de herkes kadar tuhafsın ve herkes kadar görülmeyi hak ediyorsun. Görülmek istiyorsan, sen de kendini göstermelisin, bir noktada ve her noktada.
Dipnot: Senin zulmün karşısında duruyor olmakla yaptığın şey senin onurunla alakalı, onların senin hakkında vardığı ve söylediği -iyi- veya -kötü- şeyler de onların kendi onuruyla alakalı. Öyleyse ne mutlu iyi ve kötünün ötesinde, bunlardan çok daha fazlası olduğunu görüp; seni, beni, onu yaşatana. Ne mutlu her birini ve kendini onurlandırana.
Ayın bu yüzü, senin her yüzün kutlu olsun!
Amsterdam merkezde yün çırpan Türk kadını
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.