Anasayfa / Fatih Göksu / Bal porsuğu (tabiatın atarlı abisi)

Ters Dergi
Fatih Göksu
Bal porsuğu (tabiatın atarlı abisi)

63 kez okunmuştur Yayınlanma Tarihi: Aralık 7, 2020 20:20 63 Aralık 7, 2020

Bal porsuğu (tabiatın atarlı abisi)

BEĞENDİM

ABONE OL

News

Saat sabah beşi kırk sekiz geçiyo. Ortaokulda ertesi günkü yazılıya yeterince çalışmayıp, sabah devam etmek ya da en azından çalıştıklarımı tekrar etmek için erken uyandığım (her anlamda) ergen yıllarımda gibi hissettim kendimi. E çalışacak ders de olmayınca bunları yazayım dedim. İyi dedim.
Ortaokul deyince burnuma direkt viks vaporub kokusu geldi bak. Çocukluğumun vazgeçilmezi, yere göğe sığdıramadığımız, kıymetlimiz, bol bulunca sürmedik yer bırakmadığımız, can özümüz. Her ne hastası olursak olalım annem tarafından sırtımıza çekilen kupanın ardından sürülen mucize merhem. Faydasını kesinlikle sorgulamıyorum çünkü çok yararını gördüm. Ama bu konudaki tek şikayetim ağzımıza, burnumuza, sırtımıza sürdüğümüz halde boğazımın da ağrıdığı zamanlarda bi de fazladan yalamak çok kötü oluyodu. Okaliptüs yaprağı çiğnemek gibiydi.
Kekik suyu da aynıdır bizim için. İshale, mide yanmasına iyi geldiği gibi boğaz ağrısına ve bademciğe de iyi gelir. Allah’ tan onu hiç bi yerimize sürmedik hiç. Yakar olum!
Zuhal Topal’ın programındaki gelinler hep bir şeylerin “ azizliğine” uğruyolar nedense.Yok “fırının azizliğine uğradım” , yok “tavuğun azizliğine uğradım” , yok “tencerenin düdüğünün azizliğine uğradım” … Doymadılar azizliğe uğramalara.
Çanakkale ile Balıkesir: İki ilin tam sınırına yapılan bir mandırayla peynir işine girmişler de sonra büyüyüp palazlanınca ortaklıkları bozulmuş gibi sanki. İlk cıngarı çıkaran da Çanakkale gibi sanki.
Bu aralar var ya! Şöyle tıraş makinesini alıp komple tüm vücut kıllarımı kırkasım var. Bünyemi temizleyeyim, pir- ü pak olayım, yımırta gibi olayım! Virüs mü yapışacak, bakteri mi yuvalanacak? Hiçbiri bulamasın hiçbir mevzii.
Beddua; İnşallah hızlı giden eşeğe binersin ve yine inşallah bende seni o şekilde zıplaya zıplaya giderken arkandan izlerim.
Oral isimli bi arkadaşım var. Üç kardeş bunlar. Ortancası Aral. En küçükleri ise Anal.
Antonyo Banderas’ı Honduras bandıralı bir gemiyle palas pandıras sırra kadem basarken görmüşler (şimdi bi de hızlı okuyun) .
Niye hiçbir sol parti dünyanın en kolektivist ve en çalışkan hayvanı olan karıncayı kendisine amblem olarak seçmemiş acaba şimdiye kadar?
Kırklareli ile Edirne: Yıllardır rakı masası arkadaşı gibiler sanki. Her akşam demleniyolar ama edebiyle, raconuyla demleniyolar gibi.
Geçenlerde “aslansın, kaplansın, hayvansın aşkım” programında bi kadın zıplaya zıplaya bağırıyordu eşine “deliğe odaklan aşkım deliğe odaklan!” diye. Platform üzerinden tabağı kaydırıp sondaki deliğin içinden sepete düşürmekti oyun. İyi ki seyirciler alkışlamaktan başka bi şey, bi tezahürat falan yapmadılar. Düşünsenize tüm stüdyonun “deliğe odaklan!” diye bağırdığını.
Yav arkadaş bu kadınlardaki kendi soyadını da kullanma tutkusu nedir çözemedim bi türlü? Soyadı iyi olan da kullanıyo, dandik olan da kullanıyor (bu arada uzun süre evlenmemiş bi kadın tanıdığım evlendi dört ay önce evlendiği adamın soyadı “DANDİK” . N’oldu şimdi, iyi mi oldu?). Günümüz kadınlarının çoğunlukla çift isimli olduğu gerçeğini de göz önünde bulundurursak al sana dokuz metre on beş santim isim. Geç karşısına endirekt serbest vuruş yap!
Bu yazıyı dayıoğlu, amcakızı gibi akrabalarına “kuzen” diyerek gençlerle aşık atmaya çalışan eşşek kadar adamlara armağan ediyorum. Sizin zamanınızda “kuzen” mi vardı olum!
Haydin kankiloplar iyi bakın kendinize, üstünüzü, başınızı yırtmayın. ÖPERLER!