35,9973$% 0.28
37,3933€% -0.01
44,7961£% 0.26
3.309,13%0,40
2.864,98%0,31
9.836,08%-0,06
Şimdiye dek mizah dergilerinde okuduğun/takip ettiğin hangi karakterin çizeri olmak isterdin? (Bülent Arabacıoğlu)
Bülent abi, ben okuma yazmayı Gırgır’dan öğrendim, yani senin, diğer milyonlarcamız gibi bende de çok emeğin var. Rıdvan daha saçlarını kestirmemişti öyle hatırlıyorum. En çok 6-7 yaşımdayken seni taklit ettiğimi birçok karakterini çizmeye çalıştığımı hatırlıyorum. Ama çok zor bir işe giriştiğimi anladım ve derhal bıraktım… Bu tarama ucu denen kafiri de tam öğreniyordum (25. senemde) aniden sahneye çıkmaya başladım ve amatör bir karikatürcü olarak kaldım. O nedenle çizgiye saygım büyüktür. Çalakalemler dahil tutarlı her çiziyi severim… Ama sizin titizliğinize benzer birçok titiz arkadaşımı da hayranlıkla izledim, izliyorum.
Okuduğunda çok güldüğün ve arkadaşlarına (defalarca) anlattığın bir karikatür var mı? (Yılmaz Aslantürk)
Ne karikatür ne fıkra, hiç birini aklımda tutamıyorum Yılmaz abi, galiba bir tür meslek hastalığı. İlk günlerden beri ben de sizden biriyim diye okurdum dergileri; o sebeple tüketicigibi, “ay dur şu vardı aklımda tutayım” duygum gelişmedi herhalde. Her gün boş sayfa geleneği ile ilgili galiba.
Stand-uplarında yazılı textlerin oluyor mu? Yoksa tamamen doğaçlama mı oynuyorsun? (Behzat Taş)
Üstadım, bir saatlik, iki saatlik bir anlatı için bazen aylar ya da koca bir yıl düşünmek, not almakla geçebiliyor. Klasik bir senaryo veyahut oyun metninden ziyade zihinsel bir antreman olarak notlar, paragraflar yazıyorum… Elbette bunları kelimesi kelimesine “söylemek”le de ilgilenmiyorum. Bir bütünlük veya dağınıklık daha işime gelebiliyor. Burda asıl acıklı yan, prova yapamamak. Prova yapma şansınız yok… Öykünüz birikmiş ve anlatmak için can atıyorsanız oluyor. Olmazsa da “geçen taksiye bindim” gibi müthiş gözlemlerden oluşan bir şeyler anlatırken bulursunuz kendinizi! Ha “taksiye bindim” hikayeleri kötü değil ama bazen “bindim ve sonra indim”den ibaret öyküler dinlemiyor değiliz. Velhasılı size sahnede anlattıran şey birikmiş bir duygu, öyküden geliyor. Yazılı olması-olmaması bir sigorta gibi yalnızca.
Yaptığın filmlerdeki kostümleri, dekorları, arabaları, araç gereçleri, mobilyaları, şarkıları, plakları ve setten fotoğrafları bir müze veya sergi alanı gibi bir yerde değerlendirecek misin? Ve de Erşan Kuneri’deki kostümleri nereden buldun? Bunların satıldığı bir mağaza kesin iş yapar. (Ali Doğanlı)
Filmlerde en gururlandığım departmanımız da dekor ve kostümdür. Bayılırım o işleri ciddiye almaya. E karakter yaratma işinde bunların önemi malum. O nedenle özellikle ana karakterlerin birçoğunun kostümleri, film günümüzde bile geçse özel dikimdir. Yani özgün tasarımdır. Ha ola ki bir stili, dönemi takip ediyor olsak bile satın alma ikinci-üçüncü tercihtir. Genelde dikimdir. Kostümleri çoğu zaman saklıyorum. Başka arkadaşlarımın filmlerinde de kendi kostümümü yaptığım, satın aldığım olmuştur… Bana güvenirler o konuda. Dekorlarda durum daha acı. Onca incelikli, nazik dekor her filmden sonra sökülmüştür hep. Onları saklamaya gücümüz yetmiyor ne yazık ki.
Erşan Kuneri büyük eğlence oldu, ekipçe ellerinize sağlık. Yeni bölümler çekilirse Erşan Kuneri’nin Kunteper Canavarı ile karşılaşma ihtimali var mı?(Cengiz Üstün)
Ulan Cengo, herhalde bu alemde en az görüştüğüm ama en hasta olduğum çizgicilerdensindir. Sen elbette çocuk yıldızdın; eskisin benden… Valla çok sevinirim, neden olmasın. Senin birçok işin sinemaya, filme, skeçe, parodiye o kadar uygun ki… Ben değil, niye sen yapmadın asıl ben meraktayım. Kun Kardeşliği’nden bin tane iş çıkar yeminle.
Mizah öğrenilen bir şey mi, yoksa doğuştan getirilen Allah vergisi bir yetenek mi? (Serdar Kar)
Bence biraz öğrenilen bir şey ama bunu öğrenmeye meraklı ve kabiliyetli olmak yaratılıştan.
Türk sinemasında hangi siyah beyaz filmleri yeniden çekmek isterdin? (Servet Gürbüz)
Üstadım, aslında çoğu zaman yapıyorum bunu… Ama şöyle söyleyeyim, bir Ofsayt Osman, bir Vesikalı Yarim’de başrol oynamak isterdim ama artık yaşım 50… İzzet Günay’dan 14 yaş büyüğüm artık.
Çocuktan önce mizah yapmakla çocuktan sonra mizah yapmak arasında bir fark var mı senin için? (Dinçer Aslan)
Pek değil abi, ama çocuğuna mizahını sevdirmeye çalışan baba dramına düşmeden, bildiğini yapmak en iyisi. Benim oğlum 11 yaşında, daha geçen gün, “görüyorum, duyuyorum komik sözlerin var bazen” dedi… E yeter… Çok bile… Ahhhahaaa.
Eski esprilerine gülmediğin, hatta “bunu yapmasaymışım keşke” dediğin oluyor mu hiç? (Mevlüt Uludağ)
Bilmem, yoo… Hiç öyle sallama bir şey yapmadım bile isteye… Yok valla.
Yeni nesil seni ciddi ve kısmen de olsa siyasi yönünle daha fazla tanıyor. Zaman mı değişti, sen mi? Yoksa sen hep böyleydin de Twitter mı yoktu? (Cemil Cahit Yavuz)
Aman hocam… Yok benim günlük siyaset nefretim çocukluktan. Bunun bir erdem olduğu ispatlanana dek eylemim sürecek. Sevmiyorum, hatta nefret demeyeyim de küçük görüyorum, utandırıyor beni günlük siyasetle uğraşmak… Sevmem.
Kadınlarla evlilik dahil pek çok ilişki deneyimin oldu. “Güldüren erkek” ilişki için avantaj mı, dezavantaj mı? Kadının, erkeğin kendisini güldüreceğine yönelik beklentisi ilişkiyi yoruyor mu? (Ebru Sungur)
Selam bacım… (şaka yapıyorum) Valla cinsiyetçi biri değilim ben. Yok ben güldürdüm yok elde ettim yok efendim tavladım, bu işleri 7yaşında bırakmıştım. Bu genel ifadeye katılmıyorum. Ben bu esprili adam, esprili kadın işlerini aşırı ciddiye alırım… Espri yapmaya çalışan erkekten de kadından da hoşlanmam… Gülen insan sevilir… Beraber gülebilenler de mutludur. Bu sanki daha doğru gelir bana.
Gayrimenkule yatırım yaptığın biliniyor. Olası İstanbul depremi seni korkutuyor mu? Yüksek katlı binalardaki dairelerini satmayı düşünüyor musun? (Mustafa Akyol)
Korkutuyor… Yüksek katlı evlerim yok… Yine bir “araba kolleksiyonu var” esprisi gibi bir şey bu galiba. Valla herkes kadar evim var. Hah hahhha.
Ortaoyunun geleneksel kavuğu hakkında ne düşünüyorsun? Geleneksel Türk tiyatrosunun kavuğunu bir gün devralmak ister misin? Yanıtın “hayır” ise gelecekteki adayın kim? (Ayşen Baloğlu)
Saygı duyarım. Geleneği olan işlere gıpta ederim. Ama ben tiyatro emekçisi değilim. Başka disiplinin zanaatkarıyım. Benim daha başından içinde olmadığım bir dünya olduğundan; sahibine, alana, verene alkış tutarım o kadar. Galiba, “Cem daha komik o alsın” deniyor. Bu doğru değil tabi ki.
Erşan Kuneri serisinde korku/komedi bölümü çok başarılıydı. Alacakaran-lık serisi yapmayı düşünüyor musun? (Nevzat Ziylan)
Ömür yetse para yetmiyor, para yetse ömür yetmiyor… İkisi yetse kabiliyet sınırlı… İşte benim sinemam abicim.
Goralı 216’nın maceralarını zevkle izledik. Gora’dan başka “artiz” çıkacak mı? Komutan Logar’ın Dünya’ya yaptığı ziyaretlerde başına gelenleri merak ediyoruz örneğin. Arif’siz bir Komutan Logar filmi izleyebilecek miyiz? (İbrahim Sarı)
Son bir Gora filmi yapacağım… Basit öyküsü hazır… Ama tuzlu bir iş… Logar galiba yok… Ama Timar’ın Oğlu Vumar var….Yani Vumar’ın Oğlu Timar’ın oğlu Vumar.
Bir projede en keyif aldığın aşama hangisi? Başlangıçtaki beyin fırtınası mı, projenin üretim anı mı, banka uygulamasından gelen “Plink!” sesi mi? (Faruk Bayraktar)
İşte, yine özlenen bir abim… Ne zaman hıyarın biri, “seviyore, ediyore, yapıyore” dese canım sıkılıyor… Bu denyo bunu nerden duymuş ola ki, diyorum… Faruk abicim, yazarken yazma çok kutsal geliyor, diyorsun ki bu işin yüzde sekseni yazmaktır… Sete giriyorsun, senaryo işin yüzde yirmisi gibi gelmeye başlıyor… Para sesi?.. Valla ben işin başında duymayı tercih ediyorum… “Plink”… Ve başlarım…. “Bitirdim abi nerde Plink” yok bende…
Hiç karikatür yarışmasına katıldın mı? Sonuç ne oldu? (Alper Ocak)
Yok katılmadım hiç.
Yeni neslin özellikle Z kuşağının mizahını nasıl buluyorsun? Kalitede düşüş mü var, yoksa farklılıklar mı var? (Fatih Solmaz)
Üstadım, valla dede gibi yakınmamak lazım diye düşünüyorum… Ölümsüz bir kök vardır o ölmez, kabuk zaten değişir. O da olur zaten normal. Ben çok önemsemiyorum, bana komik geliyorsa benim için yeter. X yapmış, Y gülmüş; Z yapmış, X gülmüş… Öbürü “hani bana” demiş vs… detay gibigeliyor.
Mizah dergisi atmosferinde geçen ya da sadece kahramanın karikatürcü olduğu bir film projesi aklından geçiyor mu? Bir köşesinde Oğuz Aral’ın da göründüğü… (Tan Cemal Genç)
Sene 1990’ların başı… Deli dergisine telefon açtığım, telefon kulübesinde ağladığım, Tan Cemal Bey’le mi görüşüyorum… Abi siz bu anektodu bilmiyorum biliyor musunuz?.. Neyse sonra anlatırım… Vay canına çok güzel bir fikir… Hatırlar mısın yıllar evvel Kadının Adı Yok filminde Latif Abi’nin çizgileri kullanılmıştı, üstünden 30 seneden fazla geçmiştir… Onda bile ne heyecanlanmıştım.. Çok güzel bir fikir ama tabi Gırgır’a benim gücüm yetmez. Benim ehliyetim orada B kalır… Onu ağır vasıta bir abinin yazması lazım…
Yazacağın senaryolarda -en azından bir bölümünde- ChatGPT (yapay zeka) kullanmayı düşünüyor musun? Şu anda birçok çizerin ortak düşüncesi olan, “bu olay bizi piyasadan siler” ile “bir çizer bunu kontrollü kullanırsa ortaya çok daha iyi işler çıkar ama asla gelenekseli bitiremez” arasında neredesin? (Necmi Yalçın)
Ben 20 küsür sene önce söyledim fişini taktığım şey beni ele geçiremez, diye… Hâlâ aynı fikirdeyim… Yapay zeka bana tehlike olacağı zaman ben burada olmayacağım, onu gençler düşünecek… Ben gayet eğleniyorum şu an; metin, çizgi, müzik yapay zeka uygulamaları ile aram iyi… Çünkü şu an laf dinliyorlar… Gerisini bilemem.
Muhtemelen sana hayran olan kadınları senin esprilerinle “düşüren” adamları kıskanıyor musun? (Ama kadın çok eski Hülya Avşar olacak 🙂 (Sait Oktay)
Hayattta kıskanmak nedir bilmedim… Ahahhahaha… Bu benim lafım değil Zeki Müren’in sözü bu… Yok, kimseyi kıskanmam. Azla yetinirim.
Şöyle hissetmeyeli epey oldu dediğin, özlediğin bir his var mı? (Yakup Karahan)
Bilmem belki, sürpriz hissi azalmış olabilir.
Oğuz Aral’ın “Sarhoşla, deliyle ve mizahçıyla uğraşılmaz” söylemine katılır mısın? (Hakan Çelik)
Çok inanırım. Mizahcı ister amatör ister profesyonel olsun kesinlikle durduğu yer, manzaranın en iyi
olduğu yerdir.
Çizerken mi, yoksa senaryo yazarken mi daha keyifli hissediyorsun? (Mert Dolapçıoğlu)
Çizerken… Çünkü artık kötü çizebiliyorum…
İçeride, dışarda, derste, sırada, orada, burada, üçlü/beşli sohbetlerde bir karikatürist gördüğünde için daha farklı bir şekilde “cızz” ediyor mu? (Mümin Durmaz)
Elbette çok saygı duyduğum bir sanattır.
Tekrar tekrar seyredip ezberlediğin ya da seyretmekten bıkmayacağın film hangisi? (Yılmaz Okumuş)
Bütün Arzu Film işleri, Mel Brooks filmleri, King of Comedy, Turist Ömerler.
Olmaz ya, reklamında oynadığın bir firma batsa ve binlerce insan mağdur olsa bunu önemser misin? (Mustafa Öncül)
Sizi tanıdım, siz Adana’dan amatör gönderiyordunuz… Ben 5 yaşındayken… İmzanızın “Ö” harfinde gülen yüz, kaş, göz vardı… Doğru mu hatırladım? Mustafa Abi elbette önemserim yahu olur mu öyle şey… Sevgiler.
En iyi oyuncu olarak mı, yoksa en iyi yönetmen olarak Oscar almak mı? (Önder Çakı / Çizgi Roman Okurları Derneği)
Ben o piyasada değilim ki niye Oscar alayım ki ben… İmkansız bu…
İyice azalmış olan mizah dergisi kültürü bu coğrafyada yeniden canlanır mı? Mizah dergisi çıkarmak ister miydin? (Erkan Çağlar / Çizge Yayınevi)
Valla yok, becerebileceğimi sanmıyorum.
Çok teşekkür ederim sorularınız için. Hepinize tek tek saygıyla, sevgiyle selamlarımı gönderiyorum. Siz çok yaşayın. Kısa bir süre bile olsa çizgi dünyasında nefes aldığım için tüm ustalarıma arkadaşlarıma minnet borçluyum. Sağolun, çok yaşayın.
Emre Aksoy’un “Yancı Karikatürler” kitabı okurla buluştu
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.