DOLAR

34,3122$% 0.21

EURO

37,2200% -0.48

STERLİN

44,4322£% 0.46

GRAM ALTIN

3.017,79%-0,07

ONS

2.736,14%-0,26

BİST100

8.885,00%0,24

İmsak Vakti a 06:03
İstanbul AÇIK 15°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a

Düzce depremi: Bataklığa inşaat yapmak

ad826x90
ad826x90
ad826x90

Deprem  önlenemeyecek bir felaket değildir. Hep söylenir; “deprem değil, ihmal öldürür” diye… Deprem, heyelan, çığ, sel baskını, fırtına gibi her zaman karşılaşabileceğimiz sıradan bir doğa olayıdır. 30 Ekim günü İzmir’de meydana gelen depremde yine canlarımızı yitirdik. Anadolu coğrafyasının deprem hattı boyunca uzandığı düşünüldüğünde, bundan önceki yıllarda olduğu gibi bundan sonraki yıllarda da deprem gerçeği ile sıkça karşılacağız. Depremleri ölüm ve yıkım olmaktan kurtarmak için bilim insanlarının ve meslek örgütlerinin çağrılarına kulak verilmesi gerekir. Ekonomik, sosyal ve siyasi politikaların bilimsel ve halktan yana politikalarla uygulanması, felaket durumuna getirdiğimiz sıradan bir doğa olayının ardından gelen ölümlerin önüne geçecektir.

ad826x90

Yıllar önce 17 Ağustos Marmara depreminin yaraları sarılmadan eşi benzeri görülmemiş şekilde 87 gün sonra merkez üssü Düzce olan bir depremle yine sallanmıştık. 12 Kasım’ın kasvetli bir akşamı enkazda kalan canların dehşetini yüreğimizde duyarken saatler 16.57’yi gösteriyordu. Bu kez Marmara depreminde yaşadığımız acemilikleri yaşamamak ve bir an önce deprem yerine ulaşmak için işyerlerimize gittik. 

Valilikte oluşturulan kriz masası, TTK, TMMOB Maden Mühendisleri Odası ile işbirliği içerisindeydi ve kriz masasında  kurumun her bölgesinden bir maden mühendisi görev almıştı. Zonguldak Merkez Tahlisiyesi çalışanları öncülüğünde Marmara depremine göre daha çabuk organize olmuştuk. Deprem bölgesine kurumun araçları ile değil de yolcu otobüsleri ile gitmemiz bile önemliydi. Ankara yolu üzerinde bizi bekleyen yolcu otobüslerinden birine binerek Gerede üzerinden Bolu’ya yola çıktık. Otobüsün bagajını ocak lambası, kazma, kürek, balta sivriç, tokmak, testere vs gibi geleneksel madenci aletleri ile doldurmuştuk. 

Depremden 5 saat sonra gece saat 00.00 civarında bir yıkıntının önünde durduk. Askeri birlikler bizden önce gelip içerideki canlıları çıkarmışlardı. Ama yıkıntının içinde yine de canlı olma ihtimali vardı. Elektriklerin tamamen kesik olduğu bir ortamda ocak lambalarımızla her yeri aydınlatabiliyorduk. 5 katlı bir yıkıntının en alt katında devrilmiş sobanın altından bir kadın cesedi bulup dışarı çıkardık. Sonra onar kişilik ekiplere ayrılıp çevredeki yıkıntılara dağıldık. Yıkıntıların arasında canlı olmadığı için cesetler çıkartıyorduk. Sabaha kadar aralıksız ceset çıkartırken çevre belediyelerden ve devlet kurumlarından gelen kurtarma ekipleri ile ortak çalışmaya başladık. 

ad826x90

Onların çalışma metodları bize göre daha farklıydı. Onlar teknik araç ve gereçleri bizden daha iyi kullanıyordu. Bu yüzden çalışmaları yıkıntının dışından içeri doğru kesip kopararak hedefe yaklaşmaya çalışıyorlardı. Oysa biz göçüğe her noktadan girebilme yeteneğine sahiptik. Göçüğün içine en yakın mesafeden girerek hedefe daha çabuk yaklaşabiliyorduk. Her iki çalışma sisteminin birleştirilmesi ile ortaklaşa çalışmanın faydasını görüyorduk. 

ad826x90

Daha sonra ekiplerimizle askeri lojmanların olduğu bir bölgeye götürüldük. Buradaki yapıların bir çoğu tamamen yıkılmış, yıkılmayanlar da yan yatmış durumdaydı. Bulunduğumuz yerin tam adını hatırlamıyorum ama daha önceleri göl havzası olduğunu duymuştum. Bataklık havzanın doldurularak inşaat alanı yapıldığı söyleniyordu. Yıkılan binalar bizim için daha emniyetliydi. Arkadaşlarımızı, yarı yıkık binalara girmemeleri konusunda sürekli uyarıyordum. Çünkü ev sahipleri arkadaşları evlerin içlerine sokup para ve ziynet eşyalarını almaları konusunda ısrarcı oluyorlardı.   

Sabaha doğru ülkenin her yerinden gelen kurtarma ekipleri en çok yıkımın olduğu Düzce ve Kaynaşlı olmak üzere, Akçakoca, Cumayanı, Çilimli, Gölyaka, Gümüşova, Yığılca olmak üzere geniş bir alana dağıldılar. Öğlene doğru Zonguldak Kriz Masası’nın gönderdiği bir araçla çadırımız ve battaniyelerimizle birlikte yiyecek erzak ve suyumuz gelmişti. Kasım soğuğunda çadırlarda battaniyelerimize sarılıp sıra ile uyuyup sürekli çalışıyorduk. Askeriyenin bize sunduğu kaynak makinesi, elektrikli hilti gibi araçlardan faydalandık.

Enkaz içlerinde canlı olmadığı için sürekli ceset çıkartıyorduk. Bulunduğumuz yerdeki yıkıntıların tümü askeri lojmanlar olduğu için sürekli askerlerle birlikteydik. Karısını yıkıntılar içinde kaybeden genç bir subayın haykırışları yüreğimizi dağlıyordu. Çalışma esnasında bize eşlik etmesi ve karşımıza çıkan sorunları çözmesi için yanımıza bir kıdemli başçavuş verdiler. Askeri lojmanların göl yatağına yaptıkları gibi, inşaat malzemelerinden de çalınmış oldukları anlaşılıyordu. Demir etriyeleri arasında mesafeler aralıklıydı ve kullanılan çimentoların da yetersiz oldukları anlaşılıyordu. Hatta bir katın üçüncü kat mı yoksa dördüncü kat mı olduğu konusunda kafamızın karıştığı anlar dahi oldu. İnanılması zor ama birbirine iyi bağlanmamış demirlerin betonun içinden sıyrıldığına şahit olabiliyorsunuz. Alaturka tuvalet taşının başımızın üzerinde görünce ilkin buna anlam verememiştik. Sonra düşünüp taşınınca beton bloğunun kırılıp ek yerinden sıyrılarak takla atmış olabileceğine karar vermiştik. Hasır betonu dökmeden önce demirler birbirine bağlantı yapılmamıştı; bunun başka türlü açıklaması olamazdı. 

Askeri bölgedeki tüm kurtarma çalışmaları ile bölgedeki komutanın eşi ilgileniyordu. Bir ara yanımıza gelip ses dinlemek için eğitilmiş kurtarma köpeği isteyip istemediğimizi sordu. Bizim bulunduğumuz yerde ihtiyaç yoktu ama başka bölgelerde olabilirdi. O yüzden köpeği istemedik. Genç subayın eşini askerlerle birlikte her yeri didik didik aramamıza rağmen bulamadık. Sonra merdiven boşluğunda olabileceğine karar verdik. Gerçekten de askerin eşi merdiven boşluğunda bulunmuştu.

ad826x90

İkinci akşamı yol kenarında sivil bir enkazda çalışmaya başladık. Hava kararınca bizimle birlikte çalışan DSİ’ye ait kepçe operatörü çalışmayı bıraktı. Gece çalışmak için yetkisi bulunmuyormuş. Sonra biz yine kendi madencilik yöntemlerimizle yapının en alt katından girip cesetlere ulaştık. Sabaha doğru enkazın altından cesetleri çıkartıp sahiplerine teslim etmiştik. Ben dahil arkadaşlarımızın çoğu kasım soğuğunda hapşırıp aksırmaya başlamıştık. Geri dönme zamanımız gelmişti. Üçüncü günün akşamı 40 kişilik yorgun bir ekiple 30 kişilik araca doluşup geri döndük.

ad826x90
ad826x90
YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

Sıradaki haber:

Bitkilerin basit öğretileri 2: Karadut

HIZLI YORUM YAP

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.