34,2600$% 0.31
37,6244€% -0.44
45,0038£% -0.05
2.916,27%0,02
2.645,61%-0,38
9.109,34%2,37
Bu hafta okuduğum kitap; Yekta Kopan’ın son öykü kitabı, Bana Kuşlar Söyledi…
Uzun zamandır öykü okumuyordum. Anlamsız yere mesafeliydim öykü kitaplarına. Aslında kendimce bir anlamı da var ama herkes mantıklı bulmayabilir tabii bu gerekçemi. Öyküler çabuk bitiyor… Tam adapte olmuş ve girmişken öykünün içine, bitiyor çoğu zaman… Ben, kitapları okurken karakterlerle yaşayan bir insanım şahsen. Bir roman bittiğinde mesela, karakteri bazen gereğinden fazla hissederim içimde. Ama öykülerde bu olmuyordu.
Bana Kuşlar Söyledi, birbirinden bağımsız 12 öyküden oluşan bir kitap. Öyküler birbirinden bağımsız ama ortak bir temaları var, o da çoğunun çocuklar ağzından yazılmış olması.
Doğan Cüceloğlu diyordu ya; “İnsanın anavatanı çocukluğudur.” İşte öykülerdeki çocuklar o anavatanlarından bildiriyorlar bize. Yetişkinlerin anlamsızlıkları içinde boğulan, “çocuktum ama anlıyordum,” diyen çocuklar bunlar. “Gerçekle gerçek ötesinin sınır çizgisinde yürürken dengesini bulmaya çalışan çocuklar. Yetişkinlerin sıkıcı ve yoz dünyasına sığamayan, hayata taptaze gözlerle bakan, yaralı olmasına karşın sorgulamaktan asla geri durmayan çocuklar. Cesaretlerini ceplerinde taşıyan çocuklar.”
Benim öykü önyargımı bir çırpıda alıp götürdü bu çocuklar. Bazı öykülerde alegorik anlatımlar da mevcuttu bana kalırsa. Tabii bundan çok da emin değilim. Hani bir resim görürsünüz de; “sanatçı burada ne anlatmak istemiş” diye sorulur ve herkes farklı cevaplar verebilir ya, işte öyle… Belki bazı öyküleri okurken aklınıza bambaşka şeyler düşecek.
Kitabın ilk öyküsü “Şarkısı Çocukluğun” mesela… Hem çok beğendiğim bir öykü oldu hem de rüzgârla anlatılmak istenenin bambaşka bir şey olabileceğini düşündürdü bana.
“Dancing Queen” ikinci öykü… Sanırım beni en çok etkileyen bu öykü oldu. Anneanne, babaanne ve dedelerini kaybetmiş ve onlara özlem duyan biri olarak, bu öyküyle bağ kurmam kaçınılmazdı.
Sonra bir de “Denizler Altında” var. Amcası deniz altında unutulan bir çocuğun ağzından… Burada da bir amca teması var olduğu için sanırım ve amcanın denizin altında unutulması artık kimseye tuhaf gelmediği için, en sevdiklerim arasında girdi.
Bir de bahsetmeden geçemeyeceğim “Sabit Bey’in Spor Ayakkabıları” öyküsü… (Bu öykü bir çocuğun ağzından değil bu arada) Sabah erkenden kalkıp yürüyüş yapma isteğiyle doldum öykü bitince. Sanırım arada tekrar okumalıyım, motivasyon amaçlı…
Ve “Öteki Teo”nun öyküsü; “Uyku Koyunu” Ondan da bahsetmesem olmaz. Ablası bir not bırakarak gittiğinde, uyku öncesi saydığı koyunlardan siyah olanın çitten atlamayı reddedişini sorgulayan öteki Teo… “Uykumu kaçıran o bembeyaz sürünün içindeki siyah koyun muydu, yoksa onun çitten atlamayı reddetmesi mi?
Bir öykü daha var bahsetmek istediğim; “Geçmişi Silmek.” Bu öykü bir çocuğun ağzından değil, yetişkinin de değil… Kedinin ağzından yazılmış. Geçmişini arayan bir kedinin öyküsü…
Bütün öykülerden tek tek bahsetmek istedim şu an, sanırım ben bu kitabı çok sevdim.
Bu öykülerin bir özelliği daha var. Hiç birinin bir sonu yok. Tüm sonlar okuyucunun hayal gücüne bırakılmış… Hüzünlü, ironik ve umutlu öyküler bunlar.
İlk defa bu kadar uzun bir yazı yazdım bu köşede… Çünkü “Bana Kuşlar Söyledi”
Sevgiler.
İnstagram tavsiyeleri
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.