Vizite ne kadar?


“Evimi kerhane olarak kullandırtmam!” dedi telefonu açar açmaz. Nasıl da yoğun bir günümdeyim. Telefonlarım hiç susmuyor. Dosyalardan başımı kaldıramıyorum. Az sonra gireceğim bir toplantı için rapor hazırlıyorum. Onlarcası arasında kimin aradığına hiç bakmadan cevapladığım telefonlardan biri. Meral Teyze’nin çatallı sesini duyunca şaşırdım. Büyükada’da yazlığında değil miydi o? Eve geri dönüp bir dağınıklığımızı mı gördü acaba? Ben daha ağzımı açamadan söylenmeye başladı. Söylendikçe sesi yükseldi, daha da yükseldi. Ev dedi, siz neler yapıyorsunuz orada dedi, utanmıyor musunuz dedi, kerhane dedi. Çatalın en tiz haliyle bağırıp telefonu çat diye suratıma kapadı. Ne oluyor yahu? Orospu mu dedi o bize?

*

Mahmut sabah erkenden aradığında uyuyordum. Böyle tatsız bir konu için uyandırılmak tepemi iyice attırdı. Uzun boylu bir adammış. Akşam üstü evden Berna’yla beraber çıkmışlar. Evvelsi gece beraber mi girmişler, onu görmemiş ama adam uzun boyluymuş işte, bir de gülümsüyormuş. Şurada adadaki yazlığımızda iki ay dinlenelim dedik. Başımıza gelenlere bak. Atlayıp vapura dönsem Şişli’ye, hadi desem, pılınızı pırtınızı toplayın yallah, desem. Aradığımda da tek kelime edemedi. Biliyor tabii benim böyle bir şeye müsamaha göstermeyeceğimi. Biz ona bankacı diye evimizi açtık. Kim bilir neler çeviriyorlar orada. Diğerlerini de kendine uydurmuş demek. Benim evim kerhane değil!

*

Hayır, o kadar afalladım ki sesimi çıkaramadım. Neden bahsettiğini anlamam bile birkaç dakikamı aldı. Oysa evlerine ilk gittiğimde kanım hemen ısınmıştı onlara. Salonlarında bana çay ikram ederlerken çok naziktiler. Duvarlarda boydan boya kitap dolu raflar sıralanmış. Vedat amcanın sakalları Marks’ın az kısası. Meral teyzenin kucağında bol tüylü, cinsini bilmediğim guruldayan gri bir kedi. Kitapları ve hayvanları sevenler iyi insanlardır, öyle değil mi? 

*

Vedat’ın fikriydi. Üst kattaki odaları kiraya verelim dedi. Koskoca ev. Üst kat dayalı döşeli ama biz hiç çıkmıyoruz. Ek gelir olur dedik. Baktık bu kızcağız da güler yüzlü, e bankada çalışıyor, maaşı da tıkır tıkır yatıyordur. Kirada sorun olmaz. Diğer iki odayı üniversiteli iki kıza verdik diye azıcık rahatsızdık. Bu daha aklı başındadır dedik. Üçü gül gibi geçinirler dedik. O zaten dünden razı. İş yerine de yakınmış. Yürüyerek bile gidip gelebilirim dedi. Bir çayımızı içti, anlaştık. Ben ne bileyim her şeyin bunun başının altından çıkacağını? 

*

Ev çok eski ama sevdim. Meral abla odamdaki gaz sobasını ben gelmeden yakıyor, sıcak odaya geliyorum. Bir keresinde gecenin yarısında odamda dolaşan fındık farelerini beraber yakaladık.  Onlar da poşete girmişler, diyet bisküvilerimi kemiriyorlar. Çok korkup Meral ablaya indim. Poşetin ağzını bağlayıp dışarıdaki çöpe çıkardık. Poşeti yırtıp kurtulabilmelerini dilemiştim. Klozetten çıkan lağım faresi fenaydı ama. Bir sabah bir baktık, klozetin içinden çıkan kara pençe izleri salona doğru ilerliyor ve orada kayboluyor. Günlerce kâbus yaşadık. Nihayet ölüsü koltuğun altında bulundu da rahatladık. Ama ben bir daha o eski yeşil koltuğa oturamadım. Bunlar da şimdi niye aklıma geldiyse. Oluyordu yani böyle şeyler. Bazen odamda telefonla konuşurken kapının hemen önünde sessiz dolaşmalar hissediyordum ya da bazı eşyalarımı akşam bıraktığım yerde bulamıyordum ama çok da üzerinde durmuyordum.

*

İstanbul gibi yerde evini üç genç kıza açmak kolay mı? Onlar işteyken ya da okuldayken odalarını şöyle bir kolaçan etmem ya da kapanıp saatlerce telefonla konuştuklarında azıcık kulak misafiri olmaya çalışmam hep onların iyiliği için. Biz evdeyken kolay da yazları Büyükada’da geçiriyoruz. Aylarca uzak kalıyorum hem onlardan hem de evimizden. Ben de ne yaptım? Karşı apartmanın kapıcısı Mahmut’a tembihledim. Böyle böyle şeyler görürsen duyarsan bize hemen haber et, dedim. Vedat verdi bu aklı. Elimizi onların üzerinden çekmeye hiç niyetimiz yok.

*

Emine’yi aradım ben hemen. Dedim “Emine, Meral abla bunları bunları söyledi. Neler oluyor? Senin haberin var mı?”. Çok şaşırdı. O aranmamış. Demek burada olayın öznesi benim. “Dur”, dedi Emine, “Ben neler olduğunu öğrenirim şimdi! Cin gibi kız. Öğrenir vallahi.

*

Meral hanımın istediği şey bana gayet makul geldi. Burası İstanbul. Kızlarımızı sahipsiz bırakmamak gerekir. Sarışın olan da hep mini etek giyip erkenden yollara düşüyor. Bankacıymış galiba. O eteklere nasıl izin veriyorlar hiç anlamıyorum. Çok da geç dönüyor eve. Mesaiye kalıyorlarmış. Meral hanım öyle dedi ama bana pek öyle gelmiyor. Öbür ikisi Maçka’daki üniversitede okuyorlarmış. Daracık pantolonların üzerine göbeklerini açıkta bırakan tişörtleri geçirmiyorlar mı, ben burada şu halimle, tövbe tövbe. Benim kız öyle giyinse var ya…Neyse şu son verdiğim haberle Meral hanım ada dönüşünde bahşişi bol tutar herhalde. Aslında adamın içeriden çıktığını gözlerimle görmedim. Baktım merdivenlerden birlikte iniyorlar, sarmaş dolaş filan de değillerdi ama dedim bu adam geceyi de günü de burada geçirmiştir. Ya ne olacaktı?  Boş evde üç genç kız. Adam da gülümsüyor. Belki içeride başka adamlar da vardı ama onları görmedim. Bende yalan yok.

*

Ya bu Berna da saf ha! Uydursana bir yalan. Azıcık üste çık, sen neler söylüyorsun Meral abla de, yok öyle bir şey de, yapar mıyım ben öyle şey de. Aslında yalan da olmaz zaten. İşten başını kaldırmaz bu. Meral ablanın huyunu bilmiyor musun sen? Başımıza dedektif kesileli çok oldu. Niye bu kadar afallıyorsun ki? Cevap bile verememiş yazık. Bankacılar hep böyle saf ve dürüst mü oluyorlar acaba?

*

Aslanım Emine! Hem durumu öğrenmiş hem de iyi toparlamış. A Meral Abla, demiş. Abisiydi o Berna’nın, demiş. Taa Bursalardan ziyarete gelmiş kardeşini ama içeri girmedi, demiş. Vallahi de girmedi billahi de girmedi, kapıda buluşup çıktılar, demiş. Meral ablanın inanası gelmiş. Aramızda en çok Emine’yi sevmesi işe yaradı.

*

Neyse abisiymiş. Aile önemli. Kardeşler tabii ki birbirini görür, ziyaret ederler. Ayrı şehirlerde de yaşayınca özleşiyorlardır. Berna’yı da tekrar aradım söyledim. Kızım, dedim. Niye söylemiyorsun abin olduğunu? Abin tabii ki gelecek görecek, dedim. Yine sesi çıkmadı bunun. Mahmut da nasıl ortalığı karıştırıyor. Ben kirayı böyle günü gününe ödeyen kiracıyı bir daha nerede bulacağım. Az daha pire için yorganı yakıyorduk.

*

Bir de azar işittik Meral hanımefendiden. Tamam sarmaş dolaş değillerdi ama pek abi gibi de durmuyordu yani. Niye yalan söyleyeyim?  Bahşişten de olmuşuzdur şimdi ama ben kızlarımızı gözetmeye devam edeyim. Mutlaka bir iş çıkacaktır bunlardan.

*

Ya ben ne yaşadım sabah sabah? Sevgilim değil ama abim de değil. Arkadaşım beni evden aldı da tiyatroya gittik. Bu kadar. Ne işler dönmüş sonrasında. Hayır yani, sevgilim de olabilirdi. Onlara ne! Bazıları yalanları gerçeklere tercih ediyor nedense. Demek ki her sakallıdan Marks, her kediseverden abla olmuyormuş. Şeytan diyor ki Meral’i ara, “Meral ablacım bizler üniversiteli kızlarız, yabancı dil filan biliyoruz, bizden orospu olmaz da olsa olsa eskort olur, vizitemiz pahalıdır, o Mahmut da erişemediği ciğere mundar demesin bir zahmet” de diyor. Ama işte bunu dersem kendime kalacak yeni bir yer bulmam gerekir. Ona da şu aralar vaktim yok. Hadi ben toplantıya giriyorum. İşim gücüm var benim. Allah Allah ya!


Beğendiniz mi? Arkadaşlarınızla Paylaşın!

0 Yorum

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yazı Formatı Seçiniz
Kişisel Test
Kişiliğe dair bir şey ortaya çıkarmayı amaçlayan sorular dizisi
Basit Test
Bilgiyi kontrol etmek isteyen doğru ve yanlış cevaplı sorular dizisi
Anket
Karar vermek veya görüş belirlemek için oylama yapmak
Serbest Yazı
Yazılarınıza Görseller Bağlantılar Ekleyebilirsiniz
Liste
Klasik İnternet Listeleri
Geri Sayım Listesi
Klasik İnternet Geri Sayım Listeleri
Açık Liste
Kendi öğenizi gönderin ve en iyi sunum için oy verin
Oylanabilir Liste
En iyi liste öğesine karar vermek için yukarı veya aşağı basın
Fotoyla Anlatım
Kendi resimlerinizi yükleyin ve birşeyler anlatın
Video
Youtube and Vimeo Embeds
Ses
Soundcloud veya Mixcloud İçerikleri
Görsel
Fotoğraf veya GIF
GIF
GIF Formatı