33,9482$% -0.12
37,5306€% 0.17
44,4324£% 0.19
2.749,96%0,20
2.520,77%0,37
9.478,63%0,63
Bu sene, kimlik çıkarmak için bir vesikalık fotoğraf lazım olmuştu. Bu iş başka şehirlerde nasıl olur bilmiyorum ama bizim buralarda fotoğraf çektirmek hiç de öyle basit, sıradan bir iş değildir.
Burada bir fotoğraf stüdyomuz var. Burada vesikalıktan başka grup ve hareket fotoğrafları da çekiliyor. Belki de bu yüzden siparişinizi almak için epeyce uzun beklemeniz gerekiyor.
Ben de vesikalığım gecikmesin diye çok önceden tasalanıp daha iki ay varken fotoğraf çektirdim.
Vesikalıklarımı alınca bir de baktım ki, bana hiç benzemiyor. Karşımda ihtiyar ve görünüşü kesinlikle benimle ilgisi olmayan bir adamın resmi var.
Fotoğrafları veren kıza dedim ki:
"Neden insanların resmini böyle çekiyorsunuz? Baksanıza, yüzü çizgi çizgi, kırışıklıklarla dolu. "
Kız dedi ki:
"Sıradan bir fotoğraf. Sadece bizim ustanın biraz rötuş yapması gerekiyor. Dış görünüşünüz itibariyle fotojenik değilsiniz diye kimseyi suçlayamazsınız ki."
Tezgahın arkasındaki fotoğrafçı da dedi ki: "Bu küstah neden memnun değil bakalım?" Dedim ki: "Önem vermeden çekmişler, beyefendi. Berbat görünüyor. Ben böyle miyim?" Fotoğrafçı dedi ki: "Ben opera sanatçılarını da fotoğraflıyorum ama onlar böyle laf etmiyorlar. Bu da çıkmış, suratı kırış kırış… Objektif olduğu gibi, rölyef gibi alıyor gördüğünü… Teknikten anlamıyorsunuz, ama bir araba laf ediyorsunuz. "
Dedim ki:
"Benim yüzümdeki rölyefi boş verin şimdi, meseleye girin. Siz beni olduğum gibi çekmeliydiniz. Önceden gösterseydiniz ya! "
Fotoğrafçı dedi ki:
"Ah, bir de bakacakmış. Adamın resmini çekmişler, o bakmak istiyor. Bu saatte kapris yapıyor. Kötü görünüyormuş. Hayır, üzgünüm, sizi düzgün çekmişiz. Başka sefer sizi resminize bakıp inlerken çekeceğim."
Hayır, onunla tartışmaya kalkmadım. Kimlikteki resmin ne önemi var ki diye düşündüm. Nasıl olsa olduğum gibi görünüyorum.
Bu düşüncelerle karakola gittim. Milis çavuşu resmi kimliğe zımbalayacaktı ki, durdu.
Sonra dedi ki: "Bence bu resim sizin değil." "Nasıl yani," dedim. "Sizi temin ederim ki benim.
Fotoğrafçıya sorun. O da onaylayacaktır." Çavuş dedi ki:
"Her defasında fotoğrafçıya soracaksak işimiz var. Ben fotoğrafçıyı falan çağırmadan, sizin resminizi görmek istiyorum. Burada gördüğümse siz değilsiniz. Bu adam tifüslü, hastanın teki. Yanaklar hiç görünmüyor. Gidip yeni fotoğraf çektirin."
"Yoldaş," dedim, "komiserim, beni yormayın…"
"Hayır, hayır," dedi, "tek söz duymak istemiyorum. Yeni fotoğraf çektirin."
Fotoğrafçıya koştum. Dedi ki:
"Gayet normal bir işçilik. Yalnız tabii itiraf etmek gerek ki ışığı tam verememişiz. Tek bir lambayla çekmişiz resminizi. Bu yüzden de gölge yüzünüze düşüp karartmış. Yalnız bu gölgeleme olmasaydı hiçbir şey görünmezdi. Bakın, kulaklarınız ne harika çıkmış."
"Peki," dedim, "kulaklar görünüyor da, yanaklar nerede? Bir insanın yüzünde yanakları da olması gerekmez mi? "
Fotoğrafçı dedi ki: "Bilmiyorum. Biz yanaklara dokunmadık." "Peki," dedim, "neredeler öyleyse? Ben," dedim, "iki haftalığına dinlenmeye çıktım. Dört kilo aldım. Sizse bu resmi nasıl çektiniz, bilmiyorum."
Fotoğrafçı dedi ki:
"Ne yani, yanaklarınızı ben mi aldım? Demek ki, üzerlerine gölge düştüğünü söylemek yeterli. Bu yüzden de gözükmüyorlar. "
Dedim ki: "İyi de, yanakları olmayan resim olur ıııu?"
"Keyfiniz nasıl isterse," dedi. "Tekrar resminizi çekmeyeceğim. Herkesin tekrar resmini çeksem ne prim alabilirim, ne planları tamamlayabilirim. Planlarım, sizin fotojenik olmayan suratınızdan daha değerli."
Müşteriler dediler ki:
"Fotoğrafçıyı kızdırmayın. Yoksa adam bizim resimleri de kötü çeker."
Müşterilerden biri dedi ki:
"Beyefendi, pazara gidin; orada 'Topçu' diye bir fotoğrafçı daha var."
Pazara koştum. Fotoğrafçıyı buldum. Dedi ki:
"Hayır, ben sadece kendi kartlarınıza basıyorum resimleri. Kartınız yoksa hiç gelmeyin, çekmem. Kartla çekerim. Bir de kuştüyü yatağınız varsa çekerim. Barnaul'dan teyzem ziyaretime gelecek, onda yatsın."
Pazardan çıkmaya davrandım, ama satıcılardan birinin bana seslendiğini işittim. Dedi ki:
"Buyurun, benim dükkana gelin. Bende hazır bir şeyler var."
Baktım, gazetenin üzerine türlü türlü fotoğraflar serili. Beheri üç yüze.
Satıcı dedi ki:
"Beğendiğini alıp ne dilersen yap. İstersen alnına yapıştır. Dur bakalım, ben seçeyim sana. Nasıl bir şey istiyorsun, sadece ölçüsü mü uyacak, yoksa benzeyecek mi?"
"Benzeyecek," dedim, "ama yanakları görünen birini seç."
Dedi ki:
"Tabii, yanakları görünenler de var ama bunlar beş ruble daha pahalı. İşte, şu fotoğrafı al. Hem yanakları var, hem de benzemediğini kimse söyleyemez."
İki vesikalık fotoğrafa üç yüz ruble ödeyip karakola gittim. Milis çavuşu, fotoğrafı zımbalayacaktı ki, durdu, sonra dedi ki:
"İyi ama, bu kadın…"
"Nasıl yani," dedim, "ceketli bir adam."
Çavuş dedi ki:
"Memeleri varsa nasıl adam oluyormuş? Düpedüz kadın bu!"
Fotoğrafa baktım, gerçekten kadın. Ceketinin altında bir bluz var. Göğüsleri şişkin. Ama saç tıraşı erkeğe benziyor. Yanaklar da, tıpkı benimkiler.
Çavuş dedi ki:
"Gerçek resminizle gelin buraya. Eğer bir kez daha kadın ya da çocuk fotoğrafıyla karşıma çıkarsanız, buradan çıkabileceğinizi sanmam, zira başkasının fotoğraflarıyla bir şeyleri gizlemek istediğinizi düşünmeye başlıyorum."
Bütün haftayı sıkıntıyla geçirdim. Fotoğraf çektireceğim bir yer bulmakla uğraştım. Sekizinci gün fotoğrafçıyla konuşurken bir an fenalaştım. Beni bahçeye taşıdılar, temiz hava alıp kendime geleyim diye otların üzerine yatırdılar. Kendime gelince karakola gittim. Masanın üzerine, yanakları görünmeyen ilk vesikalıkları koyup çavuşa dedim ki:
"Elimde bir tek bu var, yoldaş komiser. Sunacak başka bir şeyim yok."
Çavuş önce fotoğrafa, sonra bana baktı ve dedi ki: "İşte şimdi olmuş. Benziyor."
İlkin bunun yeni bir fotoğraf olmadığını söylemek istedim. Sonra aynada kendime baktım: gerçekten de şimdi fotoğrafa biraz benziyordum. Olmuştu.
Çavuş dedi ki:
"Fotoğrafta, gerçekte olduğunuzdan daha az saçınız var gerçi ama, herhalde bir yıla kalmaz bu da uyar."
Dedim ki:
"Bence daha da erken; zira seyahat belgesi, parti kartı ve akrabalarıma göndermek için de resim çektirmem gerekiyor. "
Böylece çavuş fotoğrafımı zımbaladı ve nihayet kimliğimi aldığım için beni içtenlikle kutladı.
(1943)
Böyle dost, düşman başına
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.