DOLAR

34,9509$% 0.16

EURO

36,7208% 0.25

STERLİN

44,1961£% -0.14

GRAM ALTIN

2.988,36%-0,58

ONS

2.658,16%-0,79

BİST100

10.125,46%0,66

Yatsı Vakti a 19:10
İstanbul PARÇALI BULUTLU
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a

Gülünç bir olay

ad826x90
ad826x90
ad826x90

Bugünlerde herkes sözleşmiş gibi gülünç şeyler yaz­mamızı istiyor. Sanki bu bizim elimizde. Sanki gülünç hikâyeler uydurmaktan başka işimiz yok.

ad826x90

Neyse, müsaadenizle gülünç bir hikaye anlatacağım. Hem de gerçek hayattan.

Sinemanın yanında durmuş, bir arkadaşı bekliyorum. Yalnız bu arkadaş acayip hoşuma gidiyor. Çocuksu, epeyce enteresan bir kız. Burada çalışıyor. Tabii, aşk. Buluşmalar. Mevcut durumla hiçbir ilgisi olmayan konularda şiirler: “Daldan dala konuyor kuş, parlıyor gökyüzünde güneş… “

Bazı yurttaşlarımızın dünya görüşüne göre bu tarz bir aşk daima zararlıdır. Böyle aşıklarda, bir kadının dırdır edip kafamızı cilalaması nev’inden muhtelif insani hisler görülür. Kuşlara ve insanlara yönelik bir çeşit acıma ve bunlara yardım etme arzusu da gözlemlenir. Yani kalbi­miz acayip bir şekilde hassaslaşır. Oysa zamanımızda bunun itidalden uzaklaşma anlamına geldiği söylenir.

ad826x90

Diyeceğim, gel zaman git zaman, sinemada durmuş, kız arkadaşımı bekliyordum. Oysa her ne kadar çalışan bir kadın olsa da bekletme­yi seviyordu. Yani gecikip gerilim yaratmaya meraklıydı.

ad826x90

Açıkçası, sinemada salak gibi durmuş bekliyorum. Kasanın önünde uzun bir kuyruk. Kapı açılır açılmaz içeri gireceğiz. Duruyorum. Hem de öyle bir enerjik, neşeli duruyorum ki! Neredeyse neşeden şarkı söyleyip oynayacağım. Birini itekleyecek, dalga geçecek, hatta bur­nunu sıkacağım. Ruhumdaki neşeli çınıltı işitiliyor, yüre­ğim mutlulukla çarpıyor.

Aniden, giriş kapısına yakın bir yerde, beyaz giyinmiş yaşlı bir kadın görüyorum. Yırtık bir yağmurluk, tüyleri dökülmüş bir kürk, delik deşik olmuş, eski bir başörtüsü. Bu ihtiyar, kapının yanında gayet mütevazı bir şekilde duruyor, kederli gözlerle içeri girenlere bakıp bir şeyler vermelerini bekleyerek. Onun yerinde başkaları olsa yüzsüzce durup ince sesleriyle şarkı söyler ya da Fransızca bir şeyler gevelerdi, ama bu gayet mütevazı ve utanmış gibi duruyor.

Yüreğim merhamet duygularıyla doluyor. Cüzdanımı çıkarıyorum, karıştırıyorum, temiz kalplilikle bir ruble çıkarıyorum, kısa bir selamlaşma, ihtiyara veriyorum. Bu duygu seli içinde gözyaşları da mücevherler gibi ıslatıyor gözlerimi.

İhtiyar, tekliğe bakıp dedi ki:
“Bu da nesi?”
“Kabul edin teyzeciğim,” dedim, “tanımadığınız birin­den.” 

ad826x90

Bir baktım, yanakları derin bir heyecanla şişti. “Tuhaf şey,” dedi. “Ben bir şey istemedim ki. Niye tutuşturdunuz bunu elime? Birlikte sinemaya gireceğiz diye kızımı bekliyorumdur belki. Böyle bir olayla karşılaşmak,” dedi. “Çok utanç verici.”

Dedim ki: “Özür dilerim çok affedersiniz… Ben de sanmıştım ki… Pardon,” dedim. 

Elim ayağıma dolandı. Kimin ne istediğini bile anlamıyorsun. Kimin ne beklediğini… Şaka gibi. Hadi yürü, çabuk…

Küfür gibi, diye düşünüyorum. Gitmeye davranıyorum. Ama ihtiyar sesini yükseltiyor, çığlık atar gibi.

“Nasıl iş bu,” diyor, “sinemaya bile gelmeyeceksin; nasıl aşağılıyorlar insanı! O para uzatan elin kurusun, e mi! Sizinle aynı sinemada oturup aynı havayı solumaktan­sa başka sinemaya giderim daha iyi.”

ad826x90

Elini tutup özür diliyorum, af diliyorum. Birileri tutar da milise haber verir diye sıradan da çıkıp benim kızı bir kenarda beklemeye koyuluyorum. Kız da çok geçmeden geliyor. Ben, canım sıkkın, yüzüm bembeyaz, biraz da sersemlemiş, hakaret ettiğim ihtiyar gör­mesin diye bir kenarda durmuş, utançla bakıyorum.

Biletleri çıkarıyorum, ürkek adımlarla arkadaşıma doğru yürüyorum. Aniden arkamdan biri yanaşıp dirseğimi tutuyor. Kurtulmaya çalışıyorum, ama bir de bakıyorum ki önüm­de benim ihtiyar.

“Affedersiniz,” diyor, “demin bana bir ruble veren siz değil misiniz?”

Anlaşılmaz bir şeyler geveliyorum, ama kadın devam ediyor:

“Kim bilmiyorum ama demin biri bana bir ruble ver­meye kalktı. Bence sizdiniz. Eğer öyleyse, buyurun, verin. Kızım yanlış hesaplamış, koltuklar biraz pahalı çıktı.

Özür dilerim,” diyor, “hatırlattığım için.” Ben cüzdanımı çıkarıyorum, ama kız arkadaşım söze giriyor: “Sakın ha,” diyor, “paranı sokağa atma. Onunla büfe­de bir şeyler içerim daha iyi.” Yok, ben gene de verdim. Şaşkınlık içinde filmi izlemeye koyulduk. Ne zaman müzik başlasa kız arkadaşım dırdır edip durdu. İki haftadır tanışıyoruz ama ona bir damla kolonya bile almamışım da, oysa paramı sağa sola dağıtıp duruyormuşum da…

İkinci film, neşeyi bir komediydi; biz de her şeyi unu­tup bol bol kahkaha attık.

(1932)

ad826x90
ad826x90
YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

Sıradaki haber:

Emre Aksoy’dan yepyeni 6 karikatür

HIZLI YORUM YAP

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.