34,7564$% 0.05
36,5035€% -0.12
44,0650£% 0.07
2.962,53%0,42
2.650,94%0,35
9.913,46%0,88
Bakın, Leningrad’daki hamamlardan birinde ne oldu.
Hamama giden bir teknisyen yıkandıktan sonra giyinmek istiyor tabii. Ama dehşetle fark ediyor ki elbiseleri çalınmış. Gene de hırsız insafa gelmiş de ceket, şapka ve kemerini bırakmış. Bizim teknisyen dövünüyor, üzerinde bir şey olmaksızın, dolabın yanında öylece duruyor. Ne yapacağını da bilmiyor. Dolabın yanında anasından doğduğu gibi duruyor, edep yerlerini eliyle örtüp. Taş kesmiş gibi.
Teknisyen. Eğitimsiz değil. Ama eve nasıl gideceğini bilmiyor. Ayaklarının üzerinde güçlükle duruyor.
Neden sonra telaşla ceket ve şapkayı giyiyor, kemeri eline alıyor ve böylesine, tamamen soyut bir halde pek bir şey düşünmeden hamamın kabul yerine gidiyor.
Birileri diyor ki: “Her gün hırsızlık oluyor bu hamamda!” Kafasının içi dolap beygiri gibi olan bizim teknisyen, farkına varmadan, eski resme ait kelimelerle konuşuyor, yoldaş yerine efendi diyor mesela. Herhalde bu derin heyecan yüzünden yeni düzendeki yeni sorumluluk ve kişiliğini bile unutmuş olacak.
Diyor ki;
“Efendiler,” diyor, “şimdi en önemlisi, eve nasıl gideceğim?”
Henüz banyo yapmamış olanlardan biri diyor ki:
“Müdürü çağırın buraya. Bir şeyler düşünüp çözsün bu durumu.”
Teknisyen, zayıf bir sesle diyor ki: “Efendiler, müdürü çağırın bana.”
Tellaklardan biri çıkışa koşturuyor. Az sonra müdürle birlikte geliyor. Ama, o da nesi! Oradakiler bir de bakıyorlar ki, müdür kadın. Başındaki şapkayı saygıyla çıkaran teknisyen düşünceli bir tavırla diyor ki:
“Efendiler, bu da nesi böyle! Hepimiz bir erkek göreceğimizi düşünürken karşımıza bir kadın çıkıyor. Erkekler hamamında kadın yönetici,” diyor, “bu,” diyor, “ölçüsüz bir anormallik. “
Ve şapkasıyla örtünerek heyecan içinde divana oturuyor.
Diğer erkekler diyorlar ki:
“Kadından müdür yapmak, hakikaten sınırsız bir anormallik.”
Müdür diyor ki:
“Belki sizin için öyledir. Ama meydanın öte tarafında bir kadınlar hamamı var ve orada,” diyor, “hiç de sınırsız bir anormallik değilim. Bu tür kelimeler kullanmamanızı rica edeceğim.”
Bizim teknisyen ceketini çekiştirerek diyor ki:
“Biz size hakaret etmek İstememiştik. Neden heyecanlanıyorsunuz ki? Bunun yerine, eve nasıl gideceğimi düşünseniz daha iyi olur.”
Müdür diyor ki:
“Doğru, benden önceki müdür erkekti. Erkekler hamamında görevini gayet iyi yapıyordu, ama kadınlar hamamına uymuyordu. Nedense oraya pek sık gidip geliyordu. Şimdiyse erkekleri pek nadiren hamam müdürlüğüne atıyorlar. Çoğunlukla kadınları atıyorlar. Bana gelince, ben sadece gerektiği zaman veya bir şeyler çalındığında buraya geliyorum. Bundan da gocunmuyorum. Ama ne zaman buraya gelsem hakarete maruz kalıyorum ve yıkanan erkeklerin hepsi de benim sınırsız bir anormallik olduğunu söylüyor. Bakın, sizi uyarıyorum, vazifeme bakarak bana hakaret edecek olursanız doğruca milise giderim. Şimdi söyleyin, ne oldu?”
Teknisyen diyor ki:
“Efendiler, ne diyor bu? Ne hali varsa görsün. Ben pantolonsuz eve nasıl gideceğim diye düşünüyorum, oysa benim kendisine sınırsız bir anormallik dememe kızıyor. Bir de beni milise teslim etmekle tehdit ediyor. Keşke müdür erkek olsaydı! Hiç değilse yedek pantolonlarından birini bana verirdi. Kadın müdürün derdine bak! Efendiler, şimdi eminim, bu hamamdan hiç değilse birkaç gün çıkamayacağım ben; görün de bakın!”
Etraftakiler müdüre diyor ki:
“Dinleyin madam, belki kocanız da buralardadır. Belki fazladan bir pantolonu da vardır. Hiç değilse, geri getirmek şartıyla bir pantolon verin. Baksanıza, adam ne halde. Eve nasıl gideceğini bilmiyorlar.”
Müdür diyor ki:
“Kadınlar hamamı tamamen huzurlu, buradaysa her gün bir volkan patlaması oluyor. Hayır, efendiler, ben burada müdürlük yapmayı reddediyorum. Benim kocam Vyatka’da çalışıyor. Pantolon vermem mevzubahis bile olamaz. Üstelik bu, bugünkü ikinci hırsızlık ihbarı. Hiç değilse ilk seferinde çalınan paraydı. Bir de mesele gene pantolon olsaydı, ne yapacaktım! Şimdi şöyle yapalım: eğer yedek pantolonu olan biri varsa versin şuna; yoksa adama bakamıyorum bile. Bu kargaşa yüzünden migrenim tutacak gene! “
Tellak diyor ki:
“Peki, gene ben vereyim yedek pantolonumu. Ama bunu senede bağlayalım. Burada sık sık hırsızlık oluyor; bu ay benim bütün pantolonlar böyle gitti. Bir beriki alıyor, bir öteki. Oysa bunlar kendi pantolonlarım.”
Tellak bizim teknisyene basma bir pijama veriyor, müşterilerden biri de mont ve terlik. Az sonra, ağlamamak için kendini güçlükle tutan dostumuz, bu müzelik kıyafetlerle örtünüyor. Ve bu tuhaf halde, ne olduğunu bilmeden hamamdan çıkıyor.
O çıkar çıkmaz biri bağırıyor: “Bakın, birinin yeleği çivide asılı kalmış!”
Herkes, bu yeni buluntuya doğru seğirtiyor. Biri diyor ki: “Belli ki hırsızdan kalma bu! Yeleğe iyice bakın, ceplerini güzelce yoklayın. Çokları kimliğini cebinde taşır.” Cepleri ters çeviriyorlar ve orada kimliği buluyorlar.
Kimlik, merkez biçki atölyesinde görevli Selifanov’a ait. Herkes, hırsızın izini bulduklarına emin oluyor. Müdür çabucak milisi arıyor, iki saate kalmadan Selifanov’un evinde arama yapılıyor. Selifanov büyük bir şaşkınlıkla diyor ki:
“Aklınızı mı kaçırdınız siz! Daha bu sabah o hamamda benim eşyalarım da çalındı. Bununla ilgili şikayette de bulundum. Benim yeleğe gelince, herhalde hırsız bırakmış olacak.”
Herkes Selifanov’dan özür diliyor ve yaptıklarının büyük bir düşüncesizlik olduğunu söylüyorlar.
Aniden, Selifanov’un çalıştığı biçki atölyesinin müdürü diyor ki:
“Peki, emin oldum, siz de o hamamın malulü oldunuz. Ama söylesenize; dolabınızdaki şu paltoyu nereden buldunuz? Palto bizim atölyenin malı. Bizdeki sayımlarda eksik çıkmıştı. Belli ki siz almışsınız. İyi ki merak edip de aramaya katılmak için gelmişim.”
Selifanov bir şeyler gevelemeye başlıyor, ama çok geçmeden paltoyu çaldığını itiraf ediyor.
Tabii anında tutukluyorlar. Böylece hamam hikâyesi bitiyor, başka bir dava başlıyor. Ama iyisi mi, bu iki konu birbirine karışmasın diye susalım biz.
(1935)
Lego tiryakisi
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.