34,9739$% 0.16
36,7420€% 0.28
44,1241£% -0.32
2.974,72%-1,04
2.647,78%-1,18
10.125,46%0,66
Geçenlerde biri bana uğrayıp acıklı hikâyesini anlattı. Benden bu konuyla ilgili bir hikâye yazmamı rica etti.
Ama hikâyesi beni allak bullak etti. İlkin bu konuda bir şey yapmayı reddettim; çünkü doğrulatmadan yazamazdım.
Ne var ki bu olayı doğrulatmak, göreceğiniz gibi, mümkün görünmüyordu.
Ama yolunu buldum; bu hikayeyi insanların soyadlarını anmadan anlatacağım. Eğer doğruysa bu işin suçlusu ahlaken altında ezilsin.
Olay şöyle:
Küçük bir kurumun müdürü hafta sonu arifesinde, kurumun tedarik dairesine, ertesi gün ailesiyle birlikte daçaya* gideceğini, bu yüzden eşyalarını taşımak için bir kamyon gerektiğini söyledi.
Dairenin yöneticisi tatlılıkla, müdürün ricasını verine getirme ihtimalinin çok zayıf olduğunu açıkladı. İki kamyon onarımdaydı, biri yol inşaatına verilmişti, dördüncüsüne gelince, daha mayıs başında ertesi gün için muhasebeci M.e tahsis edilmişti. M. de daçaya eşya taşıyacaktı.
Konuşma başka İnsanların önünde olmuştu, bu yüzden müdür, öfkesini belli edecek bir şey yapmadı; ama yabancılar odadan çıkınca müdür küfretti, yöneticinin üzerine atıldı; bir yandan da müdürün sözlerinin rica değil talimat olduğunu, eğer kamyon yarına hazır olmazsa beriki Allah’ın belasının pılısını pırtısını toplayıp işten ayrılmasını söylüyordu. Ayrıca da ekledi: onun bu başına buyruk tavırlarından, masalara ve sandalyelere abanmasından ve bütün bu saygısızlığından bıkmıştı; nihayet onun da, başka kurumlarda çalışan emsalleri gibi çalışmayı öğrenmesinin zamanı gelmişti.
Dairenin yöneticisiyle geri adım atmadı. Müdüre şöyle dedi:
“Ben saygımıkaybetmem. Masa ve sandalyelere abanmaya gelince, sizinle tamamen hemfikirim, bu benim bir eksikliğim. Ama sizin kaba küfürlerinizin ve tehditlerinizin benim bu halimle bir ilgisi yok. Eğer eski düzenden bir insan olsaydınız, çalışanlarla bu tarz bir ilişki anlaşılabilirdi. Ama siz proletaryadan geliyorsunuz, bu yüzden de son zamanlarda konuşmanıza hakim olan bu paşa havası nereden çıktı, anlamıyorum. Ben bütün talimatlarınızı itirazsız yerine getirdim. Sizin iffetli eşiniz resmen benim arabadan inmek bilmiyor. Ama ben size bununla ilgili hiçbir şey söylemedim. Çünkü amirimin ya da onun eşinin iffetine halel getirecek bir şey yapmak bana yakışmaz. Gerçi öte yandan, hanımefendilikten vazgeçip misafirliklerde sürtüyor, şoförü de kuru ayazda bekletiyor. Ancak, size vermek için veremli muhasebeciyi çiğneyip almam gereken kamyona gelince; bunu kesinlikle kabul etmiyorum ve kurşuna da dizseniz yapmayacağım.”
Bu sözler müdürü kudurttu. Neredeyse bağırarak dedi ki:
“Nerede ve kim olduğunu unutmuşsun, küstah seni! Ancak sen amir ben de astın olsaydım, bana bu lafları edebilirdin. Seni bu kurumdan kesinlikle kovacağım. O zaman aramızdaki farkı anlarsın.”
“Nasıl kovacakmışsınız, bakalım,” dedi dairenin yöneticisi. “Suç işlemedim ben, vicdanım da tertemiz. Beni çıkarmanız öyle kolay değil, çünkü çalışanların gözünde bunun için hiçbir nedeniniz yok.”
“Sen bunun için hiç tasa etme,” dedi müdür. “Nasıl koşa koşa geleceksin bana, göreceğiz. “
On gün geçti. Ortalıkla fol yok yumurta yokken müdür ansızın, dairenin yöneticisine, tedarikteki eksiklikler ve düzensizlikler yüzünden sert bir uyarı verdi.
İki hafta daha geçti. Daha birinci darbenin etkisini atlatamamış olan yönetici, işteki sorumluluklarını yerine getirmediği gerekçesiyle görevlerinden azlledildi.
Şaşkına dönen daire yöneticisi bölge komitesinden sendikaya, sendikadan halk mahkemesine koşturmaya başladı. Herkese, herhangi bir ihlalin olmadığını, sorumsuzluğun söz konusu olmadığını, tersine, işleri yoluna koymak için fazlasıyla düzenli olduğunu göstermeye koyuldu. Bununla, işletmeye ait malların kendinden önce hor kulla nıldığını ima ediyordu. Dahası, kuruma daha fazla gerekli olan şeyleri temin etmek için bir atla koşumlarını da satmıştı. Bütün bu işler müdürün kişisel kininin eseriydi.
Ama bu ürkek sözleri, bir sürü laf kalabalığı, dosya ve klasör girdabında yitip gitmişti.
Öte yandan öfkeli müdür, sendikaya bir dilekçe vererek, kendisi açısından herhangi bir düşmanlığın söz konusu olmadığını, dairenin yöneticisine sadece bir kez bağırdığını, bunun da çalışmasından duyduğu rahatsızlık yüzünden olduğunu belirtti.
Üstelik müdür bir de daire yöneticisinin iki defa kendi kişisel kullanımı için kurum hesabından lastik satın aldığına dair hesaplar ortaya koydu. Yönetici bağıra bağıra, bunun zorunluluk yüzünden ve müdürün rızasıyla yapıldığını söylese de bu olay, kaderinde tayin edici bir rol oynadı. Müdürün yönetici hakkındaki işten çıkarma talimatnamesi kaldırılmadı, yalnız daha basit bir iş bulabilsin diye hafifçe yumuşatıldı.
Yönetici hesabını kapatmak için muhasebeye giderken tesadüfen onunla koridorda karşılaşan müdür dedi ki:
“Ee, köpek, aldın mı boyunun ölçüsünü?”
Yönetici, yumruklarıyla müdürün üzerine atılmamak için kendini güçlükle tuttu ve derin bir hor görüyle ona bakıp çıktı.
Sonra da bu olayı hikâye etmem ricasıyla bana geldi. İşte, hikâye karşınızda. Buyurun size, bürokrasinin bir sonucu. Bütün bunlar müdür tarafından öyle bir incelikle ve soysuzlukla yapıldı ki, bir şey kanıtlamam mümkün değil. Yüreği yosun tutmuş olan bu bürokrat omuzlarını silkip her şeyi inkar edecektir.
Sadece bir sosyalizm düşüncesi ve yoldaşça dayanışma, bu bürokratizmle kavgaya girişebilirdi.
Diyeceğim, eğer müdür hakkında anlatılanlar doğruysa, bu hikâye hesap sormanın vesilesi olsun.
(1937)
* Müstakil yazlık ev
Mehmet çiziyor: Zombi oldun, kahveden kopamadın!
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.