35,8996$% -0.03
37,3028€% -0.28
44,5686£% -0.84
3.303,14%-0,04
2.863,70%0,05
9.823,87%1,07
“Sana hiçbir zaman gül bahçesi vadetmedim ben. Hiçbir zaman kusursuz bir adalet vadetmedim. Ve hiçbir zaman huzur ya da mutluluk da vadetmedim. Sana ancak bütün bunlarla savaşma özgürlüğüne kavuşmanda yardımcı olabilirim. Sana sunduğum tek gerçeklik savaşım ve sağlıklı olmak, gücünün yettiği kadarıyla, bu savaşımı kabul edip etmemekte özgür olmak demektir.”
Böyle dedi Dr. Fried, Deborah’a.
“Adalet uygulanmıyorsa, namussuzluk örtbas ediliyorsa ve inançlarını koruyan insanlar acı çekiyorsa, sizin gerçekliğiniz ne işe yarıyor peki?”
Deborah henüz 16 yaşında iki ayrı dünyayla boğuşuyordu. Üstün zekalı bir kızdı. O yaşa kadar bir şekilde idare etmiş ve dengede tutmuştu belki dıştaki ve içteki dünyayı ama artık yapamadığı anlar gelip çatmıştı. Bir tarafı seçmek zorundaydı. İşte tam o anda ailesi nihayet onu fark etti ve yapılabilecek tek şeyin bir akıl hastanesine başvurmak olduğuna karar verildi.
YR krallığı adını verdiği bir dünya kurmuştu zihninde Deborah. Çeşitli tanrılar ve kendisine hakaretler yağdıran bir koro vardı vardı o krallıkta. Hatta ayrı bir dil bile uydurmuştu ve sık sık o dilden konuşuyordu tanrılarla… Başlarda bu krallık koruyordu onu, oranın kraliçesiydi Deborah, ne zaman zorlansa zihindeki o dünyaya kaçıyordu ama zamanla işler değişti. Krizler başladı. Deborah sadece kafasının içindeki o krallıkta yaşamak istedi ya da buna mecbur olduğunu düşündü.
Sana Gül Bahçesi Vadetmedim, Joanne Greenberg’in 1964 tarihli yarı otobiyografik romanı.
Yazar 16 yaşındayken şizofreni teşhisiyle 3 yıl akıl hastanesinde tedavi görmüş ve sonrasında da yaşadıklarını roman haline getirmiş.
Romanla aynı isimde bir de filmi yapılmış, 1977 yılında. Ayrıca 2004 yılında yine aynı adla bir oyuna temel olmuş.
Şizofreni zor bir hastalık bunu biliyordum ama bu romanı okuyunca sımsıkı sarılmak istedim Deborah’a ve onun gibi baş etmeye çalışan herkese. Tedavisi zor, katlanması zor bir hastalık bu ve çoğu zaman tamamıyla farkında her şeyin şizofrenler. Ne ile nasıl baş ettiklerini ya da baş edemediklerinin çoğu zaman farkındalar… Ama işte biz “dışarıdakiler” farkında değiliz…
Akıl hastanesi dendiğinde ürperiyoruz belki bazılarımız. Ama ben bazen düşünüyorum da oradakiler mi hasta, yoksa biz dışarıdakiler mi buna pek karar veremiyorum. Hepimiz kafamızda birden fazla dünya ile yaşıyoruz bana kalırsa. Umduklarımız, beklentilerimiz ve olmak istediğimiz o insan, hep kafamızın içinde. Dışarıda bulduklarımızsa maalesef gül bahçesi değil. Sahi bize kim vadetti ki gül bahçesini, biz böyle mutluluk arayıp duruyoruz?
Bu kitaptan bahsetme fikri beni birkaç gündür çok duygusallaştırdı. Yeni okumadım Deborah’ın hikâyesini ama ondan söz ederken kitabı bitirdiğim o ana döndüm. Varsa çevrenizde böyle “baş etmeye çalışanlar” onları anlamaya çalışın. Söylediklerini dinleyin… Emin olun onlar da istemiyor bu durumu, bu kafa karışıklığını ve kafalarında yarattıkları o dünyada boğulmayı. “ Dünya hassas kalpler için bir cehennemdir” demiş ya Geothe, işte o hasta dediklerimiz çok daha hassas ve biz “sağlıklı(!)” olanların bile baş edemediği şu dünya, onlar için çok daha zor… Sarılalım onlara…
Sevgiler.
Altay Kaynar Ters Dergi’de: Şıpsevdi çılgınlıklarım, bipolar günlüklerim
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.