34,2968$% 0.34
37,5112€% -0.06
44,8400£% 0.01
2.927,77%1,34
2.658,22%1,09
8.876,22%-0,98
Gırgır’ın ve Fırt’ın neredeyse bütün yükünü taşıdığı dönemlerdi. Sessizce köşedeki masasında bütün ağırlığıyla oturur, elinden düşürmediği sigarası ve çayıyla etrafında olup bitenlerle hiç ilgilenmiyormuş gibi görünerek işini yapardı. Bazen yan masadaki İsmet Abi ile olası kapak ve karikatürlerle ilgili bir iki lakırdı eder, akşam olunca da hemen hemen aynı saatlerde paltosunu giyer giderdi. Oğuz Abi ve özellikle de Tekin Abi onun çizeceği işleri erken vermeye gayret ederlerdi.
Çalışanların Polat Abi’si ya da Polat Baba’sı Mehmet Polat, tank astsubayı olarak uzun yıllar görev yaptıktan sonra emekli olmuş ve Gırgır’ın kuruluşunda görev alarak en etkili bir kaç çizerinden biri olmuştu. Aslında çizerliği çok eski yıllara dayanıyordu. 60’lı yıllarda Akbaba’daki çizgileri çok etkileyicidir mesela. Oğuz Abi birlikte çalışacağı bütün çizerlere kendi anlayışı doğrultusunda müdahale ederek belli bir şekle sokmak isterdi. Hep yanlış anlaşılan bu durum kesinlikle Oğuz Abi gibi çizmek onun çizgisini taklit etmek demek değildi. Nitekim Polat Abi’yi de rahmetli Yener Çakmak’ın ifadesiyle “desen değişikliğine zorlamış” ve mükemmel bir sonuç elde etmişti. Böylece Gırgır ve Fırt çizgileriyle dolu hafızalarımızı, çizgilerle bezeli belleklerimizi Oğuz Abi’nin ardı sıra karikatürleriyle dolduran Gırgır çizgisinin en güçlü temsilcilerinden biri haline gelmişti.
Tavizsiz bir şekilde tutarlı çizgisiyle her esprinin hakkını vermiş, her çizgi problemini ustalıkla ve maharetle çözmeyi başarmıştır. Bir karikatür hatırlıyorum. O zamanlar Gırgır çizerleri karikatür yarışmalarına pek katılmazlardı. Bugün bile yarışma karikatürü çizgisi denen bir çizgi anlayışı vardır ve nedense Gırgır tarzı çizgilerin yarışmalara pek uygun olmadığı düşünülürdü.
Polat Abi bir karikatür yarışmasına katılmıştı, ilginç olan bu yarışma karikatürüdür diye kendi çizgisini değiştirmeden çizmişti karikatürünü. Ödül de kazandığı bu karikatür beni hem şaşırtmış hem de değerli bir perspektif kazandırmıştı. Aslında benim ‘Yarışma karikatürü’ denen şeye inancım pek yoktur ama buna rağmen Polat Abi’nin bu karikatürü bana karikatürcülerin yarışmalara da aslen nasıl çiziyorlarsa o çizgiyle katılmaları gerektiğini veya en azından kendi özgün çizgilerinden taviz vermeden bir çizgi oluşturmaları gerektiğini düşündürtmüştür hep.
Görüşlerine önem verdiğim bir arkadaşımın o zamanlar bu karikatür hakkında; “İnsanın böyle bir karikatür çizebilmesi için sayfalarca kitap okumuş olması lazım” dediğini de belirtmeden geçemeyeceğim bu arada. Ayrıca bu karikatürde severek hatırladığım bir başka ayrıntı da o zamanlar Boğaz’ın inci gerdanlığı denen Boğaz Köprüsü’nün çizimdeki kadının boyun kısmına gerdanlık şeklinde çizilmiş olmasıydı.
O zamanlar ben 18-19 yaşlarındaydım. Kadroya yeni çağırılmıştım ve bir yandan işlerimi yapmaya çalışıyor, bir yandan da ilgiyle diğer çizerleri, ustaları ve etrafımda olup bitenleri izlemeye çalışıyordum. Bir gün Polat Abi beni yanına çağırdı; “Günaydın Gazetesi günlük bir ek çıkarıyor. Benden de karikatür çizmemi istediler, ama benim vaktim yok. Seni söyledim, git konuş sen çiz” dedi. Hem çok şaşırdım hem de çok sevindim.
Büyük bir cüret ve cesaretle eki çıkaracak olan ilgili kişiye gittim. İlk defa Gırgır’a ayrılan alanın dışına çıkıyor ve gazete içinde dolaşıyordum. Heyecanla dolambaçlı yollardan ve koridorlardan geçtikten sonra bana tarif edilen servisi buldum. Dar ve uzun bir alanda sağlı sollu her iki yandaki duvar boyunca sıralanmış masalarda çalışanların olduğu bir yerdi burası. Masaların arasındaki koridordan geçerek ilerledim. Çalışanlardan biri dikkatimi çekti, hemen tanıdım “Güzin Abla”yı.
“Adam” adında günlük olarak çıkacak olan ekin birinci sayfasındaki kafa haberin konusuyla bağlantılı olarak her güne bir karikatür istiyordu yayın sorumlusu Mete Alpman. Zor bir işti, önceden bana konuyu vereceklerdi, ben de o konu çerçevesinde hem espriyi bulacak hem de çizecektim. “Yapabilir misin” dedi, “Yaparım” dedim güvenle. Neye güvenerek böyle bir işe soyunuyordum bilmiyorum, sanırım bu Polat Abi’nin bana verdiği özgüvendi.
Yapılacak haber konularını içeren bir liste verdiler. Sırayla bu konularla ilgili karikatürler çizip üçer beşer teslim etmeye başladım. Karikatürler ben çizdikçe yayınlanıyor, yayınlandıkça yenilerini çiziyordum. Yaptığım işleri beğendiklerini söyleyerek yeni listeler tutuşturuyorlardı elime. Büyük bir hevesle devam ediyordum.
Karikatürler ne kadar süre yayınlandı tam hatırlamıyorum, yeni konu başlıklarını almaya gittiğim bir gün Mete Alpman telaşla; “Hakan’cığım, ben bugün itibarıyla işten ayrılıyorum. Bugüne kadar ne kadar işin çıktıysa hepsinin faturasını yaz, hemen imzalayayım” dedi. Şaşırmıştım. “Ama üç gün öncenin tarihini at, yoksa paranı alamazsın” diyerek bir de uyarıda bulundu. Giderken benim mağdur olmama gönlü el vermemiş, emeklerimin karşılığını da almamı istemişti.
O zamanlar çok gençtim. Karikatürlerimin yayınlanması bile başlı başına bir olay iken Gırgır ve Fırt’ta kadroya çağrılmış, üstüne üstlük bir kaç ay geçmeden de Günaydın’da çizme olanağı bulmuştum. Benim için inanılmaz bir durumdu ve bu olanağı beni takdir ederek kendi yerine öneren Polat Abi’ye borçluydum.
Bugün kırk yıl öteden 19 yaşındaki karikatür heveslisi bu gencin çizdiklerine bakıyorum da; sevimli ama pek de profesyonelce olmayan bu çizgileri baş köşeye koymaktan çekinmeyen bu güzel insanları, abilerimizi alkışlamaktan kendimi alamıyorum. O yaşlarda bana inanılmaz bir deneyimi ve işlerimin yayınlanmasından dolayı duyduğum benzersiz bir hazzı yaşattıkları için…
Hayata Dair cümleler: “Öteki karınca bana kötü davranıyor”
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.