Kulüpler birliği

Yazının başlığına bakınca Türkiye Futbol Federasyonu ya da Ali Koç’tan bahsedeceğimi zannetmiş olabilirsiniz ama hiç alakası yok. Başlığa konu olan kulüpler, hayatımızın çeşitli dönemlerine damga vurmuş kulüpler… kulüplerimiz.

1 – Dövüş Kulübü (kafa göz kırarak sistemden çıkmak)

Nice Türk gencini badi salonlarında Brad Pitt’inki gibi “hantal olmayan ama çok kaslı görünen vücut” yapmaya çalışırken halterlerin altında helak eden güzide eser… (Brad de hazır vücudu yapmışken bi film daha yapiyim de kaslar boşa gitmesin diye düşünmüş olmalı ki bir yıl sonra Kapışma’da oynamıştı kurnaz) O zamanlar bu filmi izlemek, sevmek, hakkında konuşmak “hayat karşısındaki duruş” halini almıştı. İzleyene, yaşadığı topluma tepeden bakma hakkı verirdi. Hatta filmiyle yetinmeyip kitabını da okuyanlar vardı ki onlar tepeden bakanlara da tepeden bakarlardı. Hele hele filmi çekilmeden önce kitabı okuduysanız sizden kralı yoktu. 

Modern hayatın dayattıklarına ve vahşi kapitalizme karşı durmak, ideallerinin peşinden gitmek, sistem eleştirisi, kimlik sorgusu… babasından harçlık alan, ÖSS’ye çalışan, barlara damsız olduğu için alınmayan Türk gencine ilaç gibi gelmişti. Film çıkışında cep telefonlarını kırmaya çalışanlar mı istersiniz (ki o zamanlar pahalı ve değerli aletlerdi) kendi dövüş kulüplerini kurup birbirinin ağzını, burnunu kıranlar mı istersiniz! Hepsi bu filmin etkisiyle oldu. Yıllar sonra elimizde kalanlar; amino asit tozları, boş bira şişeleri, Zeytinburnu’ndan alınmış Tyler Durden ceketi, hayaller ve hayaller… Sene 1999.

2- Kaybedenler Kulübü (köprüden önce son çıkış)

Baktık ki bu iş böyle olmayacak, bu ütopya bizi aşar, imdada Kaybedenler Kulübü yetişti. Aslında onlar Dövüş Kulübü zamanından beri oradalarmış da yıllar sonra filmi yapıldıktan sonra haberimiz olmuş. Tabii burada da filmi çevrilmeden önce radyo programını dinleyen eski takipçileri tenzih ederim. Onlar zaten büyük ihtimalle Dövüş Kulübü’nün kitabını filminden önce okuyanlardır. 

Sistem karşıtlığıysa sistem karşıtlığı, başına buyrukluksa başına buyrukluk, hem seks de var! Arkadaşlarımızın kafasını gözünü patlatmadan Türkiye şartlarında masrafsız aykırılık. Yeme de yanında yat. Dövüş Kulübü’yle gerçekleşmeyen hayaller belki bu kulüpte gerçekleşecekti. Yine olmadı, olamadı. Yıllar sonra elimizde kalanlar; birkaç yer altı edebiyatı, üc bej plak, şansınızı zorlamışsanız ev ortamında iki arkadaşın karşılıklı geyik muhabbetinden oluşmuş ses kaydı, bol bol Kadıköy güzellemesi, hayaller ve hayaller… Sene 2011.

3- Kadınlar Kulübü “www.kadinlarkulubu.com” (welcome to the real world)

İşte geldik zurnanın zırt dediği yere. Bozulan dizüstü bilgisayarımı onarmaya çalışırken girdiğim bir internet sitesinde “onun lehimleri kopmuştur, sen bilgisayarın pilini çıkar bi havluya sar sonra onu önceden 230 derece ısıtılmış fırında 5 dakika pişir” diye bir yorum okuduğumdan beri forum sitelerine mesafeli yaklaşmışımdır. Ama Kadınlar Kulübü’yle aranıza mesafe koyamazsınız, sizi içine çeker dostlar. Bir forum sitesi düşünün ki hamileye “hamiş” diyen…bebeğin altını değiştirdim yerine “yavrumun altını aldım” diyen, akıntıların, sızıntıların, adetlerin, kanamaların, gebeliklerin, plasentaların, sümüksülerin, pembemsilerin, sarımsıların, diş budaklarının, baby showerların, havada uçuştuğu, “hamile kalmak isteyenler buyursun :)” ,”soğan kürü kullanıp hamile kalan var mı” ,”kaynana uzaklaştırma! acillllll”, “aralık ayı hamiş kalanlar buraya”, “doğmamış bebeğimi kıskanıyorum” diye konu başlıkları olan…

Eşimin hamileliğinde başladım ben bu illete. 2 senedir bilfiil kullanıyorum. Bırakmaya çalışıyorum ama ne mümkün! Galiba bu sefer oldu diyorum pat çocuğun bacağında kırmızılıklar çıkıyor haydiiiiii! Kendimi forumların dehlizlerinde buluyorum. Şimdiye kadar tecrübe ettiğim diğer kulüplerden eser kalmadı, pırıl pırıl oldum. Tavsiye ederim. Şimdilik elimizdekiler; hamişler, akıntılar, gerçekler ve gerçekler… Sene 2017.