34,2344$% -0.06
37,2817€% -0.31
44,7896£% 0.01
2.930,48%0,46
2.663,46%0,55
8.860,30%1,85
Ustasının çıkınını taşıdı
Üç yıl direk taşıdı arına
Kömür küredi kürek salladı
Ardına beş yıl da kazma, seksen santimlik arında
Kazmacılık yaptı nakıs üç yüz altmışta
Yani deniz seviyesinin üç yüz altmış metre altında
O kuytuda üzüm ekmeğine alın terini katık yaptı
Her kazma vuruşunda kömürün kokusu işledi içine
Kolay gele kazmacı İsmail, kolay gele
Kasları koparcasına geriliyor
Yerin altında İsmailler
Kömür tozu taş tozu yutuyor
Kolay gele İsmailler, kolay gele
İsmail kutsal bir addı
Okunmuş ad der sevinirdi anası babası
Hüseyin de okunmuş addı
Gel gör ki neye yaradı!
İsmail boş grubunda köyde duydu haberi
Ocakta grizu patlamış
Sobalarda yanan kömür
Yüz üç can almış, yüz üç ocak söndürmüştü
O saat düştü bütün köylü yola
Kadın erkek çoluk çocuk hepsi yaya
İki saat yüründü
Önce araba, sonra tren, sonra gene araba
Varıldı ocağa
Kuyu başında jandarmalar, çevirmişler sağı solu
Çemberin dışında genç gelinler, yaşlı analar dolu
Sesleri çıkmaz olmuş, kısılmış
Hepsinin gözleri dolu dolu
Hatice’nin gözleri bir pınar olmuş akıyor
İçerde, yerin üç yüz metre altında
Hem kocası, hem oğlu yatıyor
Asansör hiç durmuyor
Çelik kafesin biri iniyor biri çıkıyor
Dün şen şakrak indirdiklerini bu gün cansız çıkarıyor
Ölüler tanınmaz halde kömür karası
Yakınları onlara bakıyor
Bir yanda tabutlar sıra sıra
Ölüler kömür karası, bir yanda tabutlar
Hepsinin gözleri açık, bitmemiş tutkular
Ölüler, doymamış dünyaya belli
Bir yanda is kokulu kara kara ölüler
Bir yanda çam kokulu sıra sıra tabutlar
EKİ kamyonları bayraklara büründü
Her birine üçer beşer tabut konuldu
Düştüler ard arda yollara
Ölüler kamyonla, yakınları gene yaya
Yılda iki araç gelmeyen köye
Bir patırtıyla girdi kamyonlar
Toz duman içinde toprak yol
Kamyon kamyon ceset getirdiler
Matem tutuluyor, ağıtlar yakılıyor
Bayraklara sarılmış sarı kamyonlar,
Mahallelere dağılıyor
Hüseyin çocukluk arkadaşı İsmail’in
Şimdi salda, dal gibi delikanlı
Öyle cansız yatıyor
İsmail dizleri üstüne çökmüş ağlıyor
Bir hamleyle attı kendini mezara
Uzandı dibine boylu boyunca
Gözleri iri iri, düven taşı gibi açıldı
Beni gömün, beni gömün diye bağırdı
Yalvardı, yakardı, çırpındı.
Kızdı imam. Dedi oğlum bu kader
Sıranı bekle, elbet seni de alacak ecel
Tuttu elinden çıkardı onu
Boş kaldı mezar bir an
Sonra ak kefen içinde Hüseyin
Asansörsüz bu kez, derin de değildi kuyu
İndi yeraltına son kez
Meşe hatıllar dizildi
Üstüne toprak örtüldü
Yere çöküldü, duası okundu
Bir yıl ya geçti ya geçmedi aradan
Hüseyin’in mezarında otlar büyüdü
Yanında yeni bir kuyu…
Bu sefer göçüktü can alan
Hazırdı İsmail’in mezarı
İşte gelmişti onun da sırası
Bu hikaye yaşandığında
Bizim köyden kuş uçmaz, kervan geçmezdi
Şimdi sohbetlerde araba fiyatları
Evlerde renkli televizyonlar
Bir kanalda anadan üryan kadınlar
Öbüründe Brezilya karnavalları
Hatırlanmıyor artık, unutuldu gitti
Hüseyin ile İsmail’in mezarları
Bir ölçek acındırma, bir çorba kaşığı duygu sömürüsü…
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.