34,9739$% 0.16
36,7420€% 0.28
44,1241£% -0.32
2.974,72%-1,04
2.647,78%-1,18
10.125,46%0,66
“Faber est suae quisque fortunae.”
“Herkes kendi talihinin mimarıdır” diyor İlber Ortaylı, başucu kitabı sayılabilecek bu değerli eserin önsözünde. Okurken o kadar imrendim ki İlber Hoca’nın gezmelerine, okuduklarına, gördüğü yerlere, dinlediği müziklere…
“Yaşamak budur işte” diyorum, günün sonunda “yaşadım” diyebilmek böyle bir şey olsa gerek.
Çok seviyorum İlber Hoca’yı… Hem derya deniz bilgi birikimini hem de gerekli durumlarda ortaya çıkan o kendine has iğneleyici üslubunu. Şahsi olarak da tanımayı çok isterdim.
Bir Ömür Nasıl Yaşanır’ı okudukça açıkçası önce cahilliğimle yüzleştim, sonra “Ahh keşke” dedim ve en sonunda da -kendi adıma- “Bundan daha iyisi için neler mümkün?” diye sordum.
Kime mi? Tabii ki evrene… Bilirsiniz son zamanların modası bu; soruyu sor ve cevabını evrene bırak (!)
Konuyu daha fazla kaynatmadan kitaba geri dönelim. Söyleşi türündeki bu kitapta İlber Hoca’nın;
– Seyahatleri, gördüğü şehirler, mutlaka görülmeli dediği yerler,
– Okuduğu kitaplar, sevdiği yazarlar, dünya edebiyatına bakışı,
– Dinlediği müzikler, tahammül edemediği müzikler, dünya müziğinde tercih ettikleri,
– Sinemalar, tiyatrolar, mutlaka izlenmesi gerekenler,
– Tanıdığı, feyz aldığı değerli insanlar,
– Öğrenmemiz gereken diller,
Kısacası “kaliteli yaşam” için tüm öneriler mevcut. Elbette herkesin kaliteli yaşam tanımı farklıdır ama bence tüm bu okuduklarım o yaşamı tarif ediyor.
Böyle bir kitabı 15 yaşında okumuş olmayı, daha doğrusu şimdiki düşüncelerime o yaşlarda sahip olmayı o kadar çok isterdim ki… Neyse, yaş 40’a doğru gitse de hâlâ umut var, nefes almaya devam ediyoruz sonuçta.
Okurken bir yandan da şunları düşündüm; nasıl bir yaşam tecrübesine sahip olursa olsun, ilkokul veya üniversite mezunu ya da hiç okula gitme imkanı olmamış dahi olsa, anneanne, babaanne ve dedelerin, daha doğrusu tüm aile büyüklerinin deneyimleri çok değerli. Hayat deneyimlerini, yaşadıkları olumlu/olumsuz olayları ve tüm bunlar olurken bulundukları çevrede ve dahi ülkede neler yaşandığını, nasıl bir ortamda yetiştiklerini ve yaşam mücadelesi verdiklerini yazmalarını çok önemsiyorum.
Şimdilerde gençlere her şey unutturuluyor ve ne yazık ki yerine saçma sapan şeyler konuluyor. Toplumların hafızası yavaşça silinirken, belki de elimizde kalan tek şey o gerçek deneyimler olacak. Ne demişler; söz uçar, yazı kalır…
Sevgiler.
15 yaşımdan gelen mektup
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.