Talha Karaboğa yazdı: Bir şairin ölümü

Olay dün gece meydana gelmişti. Her zaman gittiğim bardan çıktığım ve o kadını gördüğüm zaman. Yardıma muhtaçtı, bir serseri tarafından darp ediliyordu.


Soğuk bir kış günü… Ve ben bu soğuk kış gününde toprağın altında bekliyorum mahşer gününü. Cenazeme katılan çok az sayıda insan var… Ki hayatımda çok fazla da insan yoktu. Hepsi bir an önce bitsin de gidelim artık telaşı içinde. Toprağı atarken de, duayı ederken de aynı telaşe.. Bir imam özeniyor cenazeme. Yasini ayrı güzellikte okuyor, Kuran’ı ayrı güzellikte… Bir o insan yerine koyuyor beni sanki.

Şimdi ellerimi göğsünde kavuşturmuş, nerede hata yaptığını düşünüyorum. Neden bu kadar yalnız kaldım? Oysa o kadar insancıldım ki ben… Herkese iyilik ile yaklaşırdım. Toz pembe gibiydi sanki dünya gözümde. Ama gelin görün ki en güçlü darbeyi, en büyük kazığı da yakınlarım tarafından yedim. Aldatanlar, dolandıranlar, sömürenler oldu beni. Ama direndim! İçimdeki iyi niyetten bir gram olsun eksiltmedim. Onlar gibi olamazdım.

Beni merak ediyorsunuz biliyorum. Anlatıyorum evet, ama kimim ben? Adım Rıfat Cevdet. Ama asıl adım Asım. Asım Kolay. Annem Meliha Hanım, ev hanımı, babam Rıfat Bey ise herkes tarafından sevilen, mazlumların kahramanı, itin, kopuğun, düzenbazın baş belası bir polis memuru idi. Haksızlığa karşı hep savaş verdi babam. Ama gelin görün ki babamın ölümü de bu cesareti sayesinde olmuş, babam Rıfat Bey’i bir çatışmada kaybetmiştim. Annem Meliha hanımı da üç sene önce…

Lisede düzenlenen bir şiir yarışmasına, edebiyat öğretmeninin de teşvikiyle katıldım. Fakat bir mahlas (takma ad, lakap) bulmam gerekti. Ve rahmetli babam ile dedemin ismini koymaya karar verdim. Rıfat Cevdet. Ve o yarışmada yazdığım şiir ile birinci oldum. Ödül olarak da adımın yazılı olduğu bir kalem verildi bana. O günden sonra ne mahlasımdan vazgeçtim ne de o kalemi kaybettim.

Şimdi ikinci bir soru hücum etmişti  aklıma. Nasıl ölmüştüm? Düşündüm, düşündüm, düşündüm…

En sonunda buldum sebebini. Olay dün gece meydana gelmişti. Her zaman gittiğim bardan çıktığım ve o kadını gördüğüm zaman. Yardıma muhtaçtı, bir serseri tarafından darp ediliyordu. Beynimde babamın verdiği öğüt yankılandı. ”Nerede bir mazlum görsen yardım et!”  Aldığım alkolün etkisiyle bir cesaret geldi ve o tarafa doğru yürüdüm. 

”Kardeşim rahat bıraksana kadını!” diye bağırdım.

Adam arkasına döndü, kanlı gözleri alkolden yamulan ağzı ile karşılık verdi.

”Sana n’oluyor lan puşt!”

”Ne demek bana noluyor kardeşim! E darp ediyorsun kadını! Sessiz mi kalalım! ”

Adam bana  iyice yaklaştı. Artık alkol ve esrar kokan nefesini alabiliyordum.

”Ne diyosun oğlum sen?!”

”Diyorum ki…” dememle vücudumda bir ağrı ve sıcaklık hissettim. Aşağı doğru baktığımda kan dolu gömleğimi gördüm. Sebebini sormam için açtım ağzımı. İniltiden başka bir şey çıkmadı ağzımdan ve o an yere yığıldım. Sonrası karanlık…

İnsanlardan yediğim onca darbe yetmezmiş gibi bir de Azrail’den yemiştim silleyi erken yaşta ölerek.

“O son bardağı içmeyecektim.” diye düşündüm. Son düşüncem de bu oldu.


Beğendiniz mi? Arkadaşlarınızla Paylaşın!

0 Yorum

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yazı Formatı Seçiniz
Kişisel Test
Kişiliğe dair bir şey ortaya çıkarmayı amaçlayan sorular dizisi
Basit Test
Bilgiyi kontrol etmek isteyen doğru ve yanlış cevaplı sorular dizisi
Anket
Karar vermek veya görüş belirlemek için oylama yapmak
Serbest Yazı
Yazılarınıza Görseller Bağlantılar Ekleyebilirsiniz
Liste
Klasik İnternet Listeleri
Geri Sayım Listesi
Klasik İnternet Geri Sayım Listeleri
Açık Liste
Kendi öğenizi gönderin ve en iyi sunum için oy verin
Oylanabilir Liste
En iyi liste öğesine karar vermek için yukarı veya aşağı basın
Fotoyla Anlatım
Kendi resimlerinizi yükleyin ve birşeyler anlatın
Video
Youtube and Vimeo Embeds
Ses
Soundcloud veya Mixcloud İçerikleri
Görsel
Fotoğraf veya GIF
GIF
GIF Formatı