DOLAR

32,3701$% -0.35

EURO

34,7125% -0.31

STERLİN

40,6252£% -0.3

GRAM ALTIN

2.391,98%-1,25

ONS

2.298,09%-0,91

BİST100

10.178,30%1,32

İkindi Vakti a 16:57
İstanbul PARÇALI BULUTLU 14°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a

Lütfi Acun yazıyor: Apollon Tapınağı gezisi

ad826x90
ad826x90
ad826x90

Efes antik kentini epey gezdikten sonra Didim Apollon Tapınağı'na gitmek üzere tur otobüsüne bindik. Yolumuzun üzerindeki Priene ve Milet antik kentlerini de gezecektik. Rehberimiz Maykıl adında bir gençti. Gerçek adı Nurettin idi. Lakin adını söylediğinizde nedense bakmıyordu. Ben rehberin adını epey kısalttım, daha naif ve zarif bir hale getirip ona 'Nuri' diye hitap ettim ama yine bakmadı. Ne yapalım, kendi bilir.

ad826x90

Maykıl yaklaşık iki saat sonra Priene antik kentine geldiğimizi duyurdu. Otobüsten indik. Priene epey yüksek bir tepedeydi. Maykıl anlatmaya başlayınca öğrendik ki burası bir İyon kentiymiş ve deniz bir zamanlar buralara kadar uzanırmış. Priene kenti haliyle o zamanlar deniz kıyısındaymış. Ancak zamanla Menderes nehrinin getirdiği alüvyonlar üst üste binmeye başlamış. Sonuçta deniz üzerinde sürekli yükselen bir kara parçası oluşmuş ve bir kıyı kenti olan Priene sahilden günbegün uzaklaşarak bir kara şehri konumuna düşmüş.

Bu bilgiler gruptaki bir kadını çok olumsuz etkiledi. Otobüste eşiyle birlikte önümdeki koltukta oturuyordu. Didim’de deniz kıyısında yeni bir ev mi almışlar ne? O evi nasıl dizayn edeceğini eşine anlattı durdu. Çok yüksek bir tonda konuştuğu için canlı yayın yapıyor gibiydi. İşte o hanımefendi aniden eşine kızmaya başladı.

"Ya Menderes nehri bizim evin önüne de alüminyum yığar ise verdiğimiz onca para boşa gidecek."

ad826x90

Maykıl konuşulanı duymuş olacak ki “Alüminyum değil efendim, alüvyon” diye düzeltmek istedi. Kadın, "Ha Ali Veli, Ha Veli Ali… Ne fark eder?"

ad826x90

Rehber Maykıl gülerek kadına yaklaştı ve endişe duymamasını söyledi.

"Bu olay iki bin altı yüz yıl önce olmuş ve denizin kara parçasına dönüşmesi asırlar boyu süren bir şey efendim." dedi.  

Kadın yine ikna olmamıştı galiba.

”Ne bileyim evladım. Zaman su gibi akıp gider, hiç anlamazsın nasıl geçtiğini valla. Bi bakarsın gelmiş, olmuş bile.”

ad826x90

Maykıl’ın uyarısıyla Apollon Tapınağına gitmek üzere tekrar otobüse bindik. Yaklaşık yarım saat sonra Milet’in önünden geçtik. Burayı daha sonra ziyaret edecektik. Kırk dakika sonra da Apollon Tapınağına ulaştık. Rehberimiz Maykıl hemen anlatmaya başladı.

“Efsaneye göre Tanrı Apollon…” diye söze girmişti ki aynı kadın itiraz etti.
“Tövbe Yarabbim tövbe… O lafları biz demiyoruz ha Allah'ım, onlar diyo… Bi karışıklığa kurban gitmeyelim de… Ne olur, ne olmaz!”

Arkasından mırıldanarak Kelime-i şahadet getirdiğine, sonra da ellerini açıp dualar okuduğuna şahit olduk. Maykıl böyle durumlara alışıktı. Güldü.

”Tanrı Apollon çoban Brankhos’u çok sevmişti. Ona kehanetin sırlarını öğretmişti.” diye biraz İngilizce, biraz Türkçe anlatmaya devam etti.

ad826x90

Herkesin gözü artık Apollon Tapınağı'ndaydı. Tapınağın tam girişinde yükselen iki dev sütunun üstünde duran dev kaya odak noktası idi. Yerlisi yabancısı Maykıl' ı soru yağmuruna tutmaya başladı.

"O devirlerde o dev kayalar, o kadar yükseğe nasıl çıkarılmış?"
"O koca mermer sütunların tepesine nasıl konmuş?"
"Asırlardır devrilmeden orada nasıl kalmış?"
"Onu oraya koyan herifler kaç kiloydu ve aralarında kadınlar da var mıydı?"
"O kayayı oraya koyduktan sonra oradan nasıl indiler?"

Maykıl açıklayabildiği kadarını anlattı ve "Bitti" dedi. Lakin herkes büyülenmiş gibiydi. Hiç konuşmadan on-onbeş dakika öylece donup kaldılar. Sonra da ortak bir cevap buldular.

“Uzaylılar…”

Bu kelime her soruya cevap veriyordu. Çok fazla da kafa yormaya gerek yoktu.

Maykıl durmadan anlatıyordu.

"Apollon, güzel saçlı Leto ile Zeus’un oğludur. Bunu da Homeros’un İlyada’sından biliyoruz. Apollon’un aynı zamanda ikiz kardeşi de varmış. O da doğum tanrıçası Artemis'ten başkası değil."

Sürekli şikayet eden kadın yine kocasını dürttü. Kocası önce şöyle bir öksürdü. Sonra biraz yüksek sesle ve kızarak konuşmaya başladı.

“Yeter artık! Bize ne be delikanlı… Kim kimle evlenmiş, kaç çocukları olmuş. Evlilikleri daim olsun. Lakin taş, kaya görmekten bıktık. Bir an önce Didim’de yeni aldığımız evi görmek istiyoruz. Nedir bu rezalet ya?”

Maykıl “Beyefendi bu tur otobüsü…” dedi “Ve bunları anlatmakla yükümlüyüm.”

Kadın adamı sertçe dürttü.Adam daha da sert konuşmaya başladı.

"Bize binerken söyleseydiniz ya… Didim’e gidiyoruz ama yolda kaya, taş, toprak ne kadar harabe varsa size göstereceğiz. Kim kimle evlenmiş anlatacağız diye… Biz de bu otobüse binmezdik.”

O sırada tapınağın görevlisi Maykıl’a sesleniyordu. Yanında bir İngiliz çift vardı. İngiliz çift çok sinirliydi onlar da yukarıdan bağırıyordu. Maykıl problem nedir diye kapıya doğru yürüdü. Kapı görevlisi ellerini iki yana açarak Maykıl'a döndü.

“Bu çifti Efes antik kenttinde unutmuşsunuz. Çift oradan bir yere kadar minibüse binerek, sonra da taksi tutarak gelmişler. Paralarını geri istiyorlar.”

Maykıl “Nasıl olur?” dedi. “Otobüste hiç boş koltuk kalmamıştı ki..”

Sonra aniden her şeyden şikayetçi olan karı kocaya döndü.

“Sizin tur biletini görebilir miyiz?” dedi. Adam uzattı. Maykıl bir bilete bir de adamın suratına baktı.
”Yahu beyefendiciğim, bu bilet şehirlerarası bir otobüs şirketine ait. Yanlış binip bizi de yanılttınız. Ne diyeceğiz bu turistlere şimdi? Onların yol masrafını sizin ödemeniz lazım.”
“Ne bilim yahu! Efes'te iken çığırtkanın biri, 'Didim yolcusu kalmasın' diye bağırınca atladık otobüse."

Adam olgun biriydi. Maykıl'dan özür diledi. Onun sayesinde çok şey öğrendiğini itiraf etti.

"Turistlerin masrafını karşılarım orası kolay, onu hallederiz de bizim eşyalar da otobüste kaldı. Onu nasıl buluruz?”
“Otogar’dadır. Merak etmeyin kaybolmaz.”

Kadın bu arada Maykıl’ın kulağına doğru eğildi.

“Bak oğlum gençsin ve belli ki bilmiyorsun” dedi “Allah’tan başka yaratıcı yoktur ve Allah’a şirk koşulmaz. Bunu öğren tamam mı güzel evladım. Saçmalayıp duruyorsun da…"

Comments

comments

ad826x90
ad826x90
YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

Sıradaki haber:

Tümer Geban’dan capslar: Tebessüm ediyorsun, mutlu sanıyorlar

HIZLI YORUM YAP

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.

Araç çubuğuna atla