34,2756$% 0.3
37,5331€% -0.01
44,8411£% 0.02
2.931,16%1,46
2.657,40%1,06
8.876,22%-0,98
Sene 1986, üniversite öğrencisiyim. O yıllarda otostopla güneye gitmeyene adam demiyorlardı. Ben de bu modaya uyup Bodrum’a otostopla gitmeye karar verdim. İzmir’e kadar sorunsuz gittim. İzmir çıkışında bir kamyon durdu “Isparta’ya gidiyorum” dedi. Ben de “Olur, oradan devam ederim” diyerek bindim. Birkaç saatlik sıkıcı bir yolculuktan sonra çişim geldi. Şoföre “Kaptan kenara çek, bi ihtiyaç molası verelim” dedim. Durduk. İlerideki çalılıkların arkasına geçip ihtiyacımı giderdim. Kamyona döndüm ve bindim. Bi baktım şoför yok. Herhalde o da bi ağacın dibinde işiyordur diye beklemeye başladım.
Beş dakka, on dakka, on beş dakka oldu şoför yok. Bu sefer de “sıçıyo heralde” diye düşünüp beklemeye devam ettim. Bir saat geçti herif hâlâ ortada yok. İyice kıllandım, tekrar dışarı çıkıp adamı aramaya karar verdim. Allah’ın dağında ıssız bir toprak yoldayız. Yolun kenarında dereye inen bir yokuş var, inip çevreye bakındım adam yok ortada. Kamyona dönüp biraz daha beklemeye karar verdim. Yukarı tırmandım bir de ne göreyim, bu sefer de kamyon gitmiş.
Ulan sırt çantam da kamyonda kaldı. Suyum, ekmek arası biraz kaşar, kimlik kartım, paralarım hepsi gitti. Hassittiir, göz göre göre soyulduk mna koyiim. Bi de, dağ başında hava kararmak üzere. O zamanlar cep telefonu da yok ki yardım çağırayım. Olsaydı da çekmezdi herhalde dağ başında…
Kamyon şoförüne avazım çıktığı kadar yüksek sesle küfürler etmeye başladım sinirimden. Bir süre bağırıp rahatladıktan sonra sustum. Öyle bir sessizlik oldu ki kulaklarım uğuldamaya başladı. Sonra ilerdeki çalıların kıpırdadığını görünce birden tırstım. Ulan dağ başında kaldık; bi de ayı mıdır, kurt mudur bi şeyler var etrafta. Yakındaki bir odun parçasını alıp silah olarak kullanmaya karar vermiştim ki çalıların arkasından bir inleme duydum. Biraz daha yaklaşınca “yardım eeeth” diye inleyen bir insan sesi duydum. N’oluyo mna koyiim, kafam karışmıştı.
Sonunda çalıların arkasına geçince kamyonun şoförünü yerde kanlar içinde yatarken buldum. İki elinin birden bütün parmakları kopmuş oluk oluk kan akıyordu. Adamın gömleği ve benim tişörtümle ellerini sardım. Kanamayı biraz olsun durdurmuştum. “N’ooldu abi, hayvan mı saldırdı?” dedim. Adam sadece “orospu çocukları” diyebildi ve bayıldı. Hava kararmadan yardım bulmak için yola çıktım ve Isparta yönüne yürümeye başladım. Belki bir köy veya benzin istasyonu bulurum umuduyla…
Yoldan bi araba geçse diye dua ediyordum ama, ne gidiş ne de dönüş istikametinde hiç araba geçmiyodu. Aradan yarım saat kadar geçmişti ki, karşıdan bir arabanın geldiğini gördüm. Hemen yolun ortasına geçip el kol işaretleriyle Anadol’dan bozma kamyoneti durdurdum. İçerde iki köylü vardı. Nefes nefese durumu anlattım ve yaralı adamı alacağımız yeri tarif ettim.
Yola koyulduk. Kamyonetçiye “Biraz daha hızlı gidelim, adam kan kaybediyor” dedim. “Bunlar bu kadar gider, fazla gitmez” dedi. Neyse olay mahalline gelince “İşte burası durun” dedim ama herifler yavaşlamadı bile. “Abi geçiyoruz, şurasıydı” dedim gene tık yok heriflerde. “N’ooluyo lan, dursanıza” benzeri şeyler söylerken ayağıma bir şey takıldı. Koltuğun altında benim sırt çantam vardı.
“İşte şimdi yan bastım” dedim kendi kendime. “Bu herifler kamyoncuya işkence yapmışlar ve benim çantayı almışlar, şahit bırakmamak için de beni arıyorlar yolda” diye düşününce dizlerimin bağı çözüldü. Bir süre öyle sessizce devam ettik. Bu arada “kapıyı açıp dışarı atlasam mı” diye düşünüyordum. Bunu anlamış olacaklar ki hızlandılar. Meğer daha hızlı gidebiliyomuş kamyonet.
Nasıl karar verdim bilmiyorum ama, tam bir su kanalının yanından geçerken aniden direksiyona asılıp kendime doğru çevirdim. Kamyonet yoldan çıkıp su kanalına girince yan döndü. Kafamı aynaya çarpıp yanağımı fena kestim. Ama o kargaşadan yararlanıp çantamı da kaptığım gibi yolun dışından tarlalara doğru koşmaya başladım. Yanağım fena kanıyodu, atletim de kıpkırmızı olmuştu. Ne kadar koştuğumu hatırlamıyorum. Sonra bir tarlanın sulama kanalında temizlenip çantamdaki yedek tişortlerden kendime pansuman yaptım.
Hava iyice kararmıştı. İsviçre çakımı çıkarıp silah gibi elimde tutunca biraz umut geldi. İlerdeki sulama kuyusunun dibinde geceyi geçirmeye karar verdim. Elimdeki çakının verdiği güven ve umut kısa sürede bitti. Daha büyük bir silaha ihtiyacım vardı. Yakınlardaki bir odunun ince dallarını temizleyip ucunu da çakıyla sivriltip kendimce bir mızrak yaptım. Hiç değilse hasmıma bir-birbuçuk metreden müdahale edebilecektim. Kendimi gene biraz iyi hissettim. Beklemeye başladım Kamyonetçiler har an beni bulabilirdi. Çok tırsıyordum. Tarlada uyumak ya da geceyi geçirmek pek güvenli gelmiyordu ama yapacak bir şeyim de yoktu.
Fazla heyecandan karnım acıkmıştı. Çantama baktım, yarım ekmek kaşar hala duruyodu. Hepsini yiyemedim, yanağım çok acıyordu. Yerken gene kanamaya başladı. Yarım bıraktım. El fenerini çıkarıp etrafa bakınmaya başladım, n’aapacağıma karar veremiyordum. Tarlanın sonlarına doğru kulubeye benzer bişey gördüm. Önce ev zannetim, ama yaklaşınca bunun ahır gibi terkedilmiş bişey olduğunu gördüm.
İçeri girdim, geceyi burda mı geçirsem diye düşünürken ahırın köşesinde eski bir bisiklet gördüm. Biraz inceleyince lastiklerinin patlak hatta yırtık olduğunu ve frenlerinin olmadığını gördüm, ama yine de iş görürdü. Çakıyla yırtık lastikleri kesip çıkarttım sadece cantlar kaldı. Allah’tan zinciri duruyordu. Biraz deneyince götürebileceğini anladım. Hemen el fenerini patlak iç lastiklerle direksiyona bağladım. Eski tip Bulgar bisikletiydi. Yaptığım mızrağı da bisikletin orta demirine lastikle tutturup yola koyuldum. Arabaların giremiyeceği patika yollardan sabaha kadar bisiklet kullandım.
Sonunda sabaha karşı beş miydi, altı mıydı bi kasabaya ulaştım. Bir ağacın altında biraz uyudum. Uyandığımda saat onikiyi geçiyodu. Bisikleti orda bırakıp kasabanın eczanesine gittim.. “Köpek kovaladı, kaçarken düşüp yaralandım” diye yalan söyledim. Yarayı temizleyip pansuman yaptılar. Bir lokantada da çorbayla karnımı doyurdum. Sonra yarı minibüs yarı otobüs gibi olan dolmuşlara binip ana yola çıktım. Orada şehirlerarası otobüslerin durduğu bir durak varmış. İndim ve ilk gelen otobüsle İstanbul’a geri döndüm. Bir daha da otostop yapmadım.
Zengin & Yoksul: 15 bavul ile 15 çuval
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.