34,2452$% 0.28
37,6376€% -0.37
45,0841£% 0
2.921,73%0,22
2.653,23%-0,08
9.109,34%2,37
82 yılı… Liseyi bitirmişim, son tercihte boşta kalmayayım diye yazdığım bölümü kazanmışım. Evdeki hesap çarşıya uymamıştı. Ertesi sene üniversite sınavı için dershaneye yazılmalıydım ve fakat dört çocuk okutan öğretmen babamın ekonomik durumu hiç de iyi değildi.
Ortaokuldan beri çalışan biri olarak Pendik Çınardere Mahallesinde (evimize beş kilometre mesafede) yeni açılan bardak fabrikasına iş başvurusu yaptım. Meslek lisesi mezunu olduğum için yarın gel başla dediler. Ertesi günü ambalaj bölümünde iş başı yaptım. Sabah erkenden çıkıp akşam geç saatte yürüyerek gidip geliyordum. Ambalaj bölümünde beşi kız, altı kişiydik. İki ay sonra ustabaşılığa yükseldim. Ambalajlanmış kutuları rastgele açıp kontrol ediyor, gelen araçlara depodan çıkışları yapıyor, stok kaydı tutuyordum. Her şey çok güzeldi. Üretimde arızalanan makinelerin ve kırılan cam üfleme borularının kaynağını yapıyor, ustalardan da bardak yapmayı öğreniyordum.
Üniversite sınavına hazırlık için de Maltepe'de bir dershaneyle görüşmeye gitmiştim. Hafta içi çalıştığımı, babamın da öğretmen olduğunu söyleyip indirim yaptırdıktan sonra hafta sonu grubuna kaydımı yaptırmıştım.
Fabrikada sevilen, değer verilen biriydim. Birkaç ay sonra patron yanına çağırdı, özverili çalışmalarımdan ötürü maaşıma zam yaptığını ama bunu kimseye söylememem gerektiğini belirtti. Eve ayaklarım yere basmadan gittim, bir tek aldığım parayı teslim ettiğim anneme söyledim.
Ocak ayına geldiğimizde patronumuzun tefeciden aldığı borç yüzünden, bir sabah on kişilik bir gurup fabrikayı bastılar. Bardak makinalarını bantları söküp götürdüler. Akşamüstü patron fabrikayı kapattığını, herkese alacağını vereceğini söyleyip evlerimize gönderdi.
İki günde bir fabrikaya gidip alacağımın ne olduğunu soruyordum. Daha önceden seyyar satıcılık, pazarcılık yaptığımı bilen fabrika müdürünün “Levent’ciğim paraları almamız mümkün değil, ben senin yerinde olsam para yerine stoktaki bardaklardan alır pazarlarda satar hem de fazlasıyla kâr ederdim.” önerisi aklıma yattı. Oturup hesapladı, satış fiyatına çalışan indirimi yaptı, ”Gün gün gel paketleri al, ben de burdan kaydını tutarım.” dedi.
İlk gün on altı koli aldım, Pendik pazarına götürdüm. Bir koli satabildim. Bardaklar geri dönüşümlü camlardan üretildiği için kalitesizdi, yeşil yeşil duruyordu. Yanına tezgah açtığım peynirci “Sen bunları buralarda satamazsın, Kaynarca’ya, Taşlıbayır’a, Gebze’ye, Darıca’ya kısaca gecekondu mahallelerine götür, orada rahatlıkla satabilirsin.” dedi. İlk Gebze’ye götürdüm, peynirci abinin yanına tezgah açtım. Satışlar yine azdı. Sattığım bardakları peynircinin naylonuna koyarken farkettim, naylon içinde bardaklar ışıl ışıl parlıyordu. Altışarlı paketler yapıp, naylon büyük geldiği için boş kalan kısma da bir su bardağı eşantiyon koyup (Türkiye'de ilk promosyonu belki de ben yaptım) satmaya başladım. Akşama bardak mardak kalmadı coşmuştum, "Paşabahçe'nin kardeşi Hasanbahçenin malları, yetişen alıyor akşama kalmıyor.” sloganımdı.
On gün içinde alacağım parayı misliyle kazanmıştım ve fakat depo bardak doluydu. İki ay boyunca bardak satıp stoğu bitirdim, deli para kazandım.
Mahallemizde limonculuk yapan bir abimiz, işleri iyi gitmediği için Pendik Ark sinemasının önündeki üç tahtalık pazar yerini satıyordu. Ben aldım, cumartesi günleri sabah erkenden çıkıp yeri kiraya veriyor, parasını alıp dershaneye gidiyordum, patron olmuştum.
Sonra askeri okulu kazandım. Pazar tezgahını sabit birine kiraladım, askeri okul süresince aylık olarak hesabıma para yatırdı, evden bir kuruş almadan okulda o parayı harcadım. Mezun olunca aldığım fiyata limoncu abiye pazar yerini geri sattım.
Miniş
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.