34,9564$% 0.15
36,7397€% 0.28
44,1705£% -0.24
2.977,12%-0,96
2.650,12%-1,09
10.125,46%0,66
Günlük hayatında kişi benliğini sunarken kabullenebilirlik seviyesini yükseltmeye çalışır, sahne önü performansını sergiler. Kendisi değildir. Sadece “sıradan” olmak istemiyordur. Performansı biter, sahne arkasına geçer. İşte kişi gerçek kimliğini burada sergiler.
Erving Goffman’a göre toplum içinde kendimiz olmuyoruz. Goffman, bu durumu tiyatro kuramı olarak örneklendirmiş; kişi aynı bir tiyatro sahnesindeki gibi olmak istediği kişi rolünü sergiler. Herkes her zaman oyun oynayabilir. Bu yüzden doğallık ve sahicilik kim olursa olsun her zaman sorgulanmalıdır. En büyük sorun şu ki; kişi performanslarını sergilerken karşısındaki kişiye benliğini inandırmak için kendisini role çok kaptırabilir. Bu performansa ve sahte benliğine artık kendisi de inanıp, toplum içinde değilken bile hayatına sahte benliğiyle devam edebilir…
Sahne önü olduğu gibi sahne arkası da vardır. Kişi, sahne arkasında toplumdan çıktıktan sonra sadece kendisi veya ailesi ile kaldığındaki kişidir. Kısaca gerçek benliğidir, olduğu kişidir. Sahne arkasında sahne önü için hazırlık yapar.
Sahne arkasına bir sürü örnek verilebilir; ünlüler, sosyal medya kullanan insanlar, reklamlar vb. Sosyal medyada gördüğümüz kişilerin sahne arkasında nasıl olduğu hakkında hiçbir fikrimiz yok değil mi? Hatta kendiniz de öylesiniz. Sırf sosyal medyada “sıradan” olmamak için başka bir benliğe bürünüyoruz. Başkası gibi davranıyoruz. Dinlemediğimiz müzikler, herkes gitti diye gidip fotoğraf çekildiğimiz yerler… Bizi sevsinler, takipçilerimiz çoğalsın, kabul edilme eşiğimiz artsın diye…
Nietzsche’nin bu konuda iki tespiti çok hoşuma gidiyor:
“Kitlelerin bir parçası olmak istemeyen insanların yapması gereken tek şey, kolaya kaçmaktan vazgeçmektir. Ona şöyle seslenen vicdanına kulak vermelidir: Kendin ol! Şu anda yaptığın, düşündüğün, istediğin hiçbir şey sen değilsin.”
“Hayat nehrinden geçerken yalnızca senin kullanman gereken köprüyü senden başka hiç kimse inşa edemez.”
Kişi performanslarını sergilerken kişisel bir vitrin oluşturur. Kişisel vitrinin parçaları arasında şunları sayabiliriz: cinsiyet, yaş ve ırksal özellikler, boy ve görünüş, duruş şekli, konuşma tarzı, yüz ifadeleri, vücut ifadeleri vb. Bazı zamanlar performansa göre bu vitrinde her şey anında değişim gösterebilir. Örnek verecek olursak; bir arkadaş grubu ön sahnede samimi, içten, sevecen davrandıktan sonra arka sahneye geçtikleri zaman o grubun dedikodusunu yapan kişilere dönüşebilirler.
Aşık oluyoruz. Aşık olduğumuz kişinin sevdiği şeyleri yapıyoruz. Sırf onun gözünde otoriterimizin yükselmesi için maskeler takıyoruz ve -mış gibi yapıyoruz. Daha sonra ise pişman oluyoruz. Çünkü başkası gibi davranmak her zaman yorucu olur. Unutmamalı ki karşınızdaki kişi sizi, gerçek sizi sevmeli; böylece daha uzun, sağlam ilişkileriniz olacaktır.
“Vogue dergisinin modellerinden biri de giyimi, duruşu ve yüz ifadesiyle elinde duran kitabı anlayan kültürlü bir kişi görüntüsünü verebilir; ama kendilerini böyle uygun şekilde ifade etmekle uğraşanların okumaya pek az zamanı kalacaktır. Sartre'ın dediği gibi: "İlgili olmak isteyen ilgili öğrenci, gözleri sabit şekilde öğretmende, kulakları pür dikkat, ilgili rolü oynarken kendini o denli tüketir ki en sonunda hiçbir şey duyamaz olur".*
* Günlük Yaşamda Benliğini Sunumu – Erving Goffman
Kesme şekerde yürüyen çay gibidir hüzün…
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.