33,9008$% 0.03
37,6352€% -0.04
44,6724£% -0.16
2.809,88%0,81
2.577,74%0,76
9.685,49%1,73
11 Mayıs 2024 Cumartesi
Kar, kış, kıyamet: Abdülkadir Tamer'den bir öykü
Kaleminin gücüyle ayakta kalan babam: Burhan Arpad
... Ve Zonguldak
Yer altında Romanlar ve Gebenler
"Göğü kucaklayıp getirdim sana, kokla açılırsın"
İçimdeki cinayet (Altıncı Bölüm-FİNAL)
Doğru yolu bulmadan önce defalarca yanlış yollarda kaybolmalı diye bir cümle okumuştum Nietzsche Ağladığında isimli kitapta. Doğruymuş. Ben doğru yolu bulma umuduyla çıkmadığım yine kaybolurum dediğim bir yolda doğru yolu bulup evime ulaştım.
Mucizelere inanmayı bırakıp tek başınıza ilerlemeye karar verdiğinizde olur olacak olan. Zaten içten içe bu kararınızı zor vermişsinizdir. Çünkü yalnızlık harika diye böbürlenip aslında kendi başınıza kaldığınızda acaba hep böyle mi kalacak diye düşündüğümüz bir şeydi. O yollarda, o düşüncelerde kayboluyoruz. Daha sonra doğru yol karşımıza aniden çıkıyor. İlk başlarda tuhaf geliyor. Çünkü daha önce kişilere değil de, bizde yarattığı duyguları sevdiğimize inanıyorduk.
Bir kişiyi o olduğu için sevmiyorduk. Ya karşı taraf ya da biz içimizde oluşan kelebekleri, heyecanları, çıkarları vb. durumları seviyorduk. İlk defa o olduğu için sevdik. Sen gibi olduğu için. Evimi bulamazsam elimizden tutup evimize bizi götüreceği için, ruhumuza dokunduğu için, ne olursak olalım hiçbir şey istemeden her şartta bizimle olacağı için. Sanki tüm hayatım boyunca yanlış melodi ile dans etmiş gibiyim demiş Irvin D. Yalom. Şimdi içimde tüm susturulmuş melodilerle dans ediyoruz özgürce.
Sana kötü hiçbir şey diyemem ben. Dikenli yollarda yürüdüğüm ayaklarımın yaralarını iyileştirdin. Şimdi çiçekli yollarda yürütüyorsun beni. Kendimi unutsam da seni asla unutmam ben.
Paganizm, insanlığın en eski dini ve spiritüel geleneklerinden biridir. Antik çağlardan günümüze kadar uzanan bir geçmişe sahip olan paganizm, doğayı, çeşitliliği ve yaşam döngüsünü kutsar.
Paganizmin temelinde doğaya derin bir saygı ve bağlılık vardır. Doğa, pagan inançlarında kutsal bir varlık olarak görülür ve insanlar doğayı tanrısal bir güç olarak kabul ederler. Doğa olayları, mevsimlerin dönüşü, güneşin ve ayın hareketleri pagan ritüellerinin merkezinde yer alır.
Paganizm, çok çeşitli formlarda ve inanç sistemlerinde ortaya çıkar. Antik Yunan, Roma, Kelt ve Nordik paganizm gibi farklı kültürlerin pagan inançları, bölgesel ve kültürel farklılıklara göre şekillenmiştir. Her bir pagan geleneği, kendi tanrılarını, ritüellerini ve mitolojisini barındırır.
Modern paganizm, bu antik geleneklerin yeniden canlanması ve çağdaş yorumlarıyla birleşmesiyle ortaya çıkmıştır. Wicca, Druidizm, Asatru ve Hellenizm gibi modern pagan inançları, eski geleneklere dayanırken aynı zamanda çağdaş dünyanın ihtiyaçlarına cevap verir.
Pagan ritüelleri genellikle açık hava alanlarında gerçekleştirilir ve mevsim dönüm noktaları veya doğa olaylarına bağlı olarak düzenlenir. Bu ritüellerde şarkılar, danslar, dua ve sembolik eylemler yer alır. Doğanın döngüsüyle uyum içinde yaşamak ve onunla birlikte değişmek, paganların temel prensiplerindendir.
Paganizm, insanların doğayla yeniden bağlantı kurmalarına ve çevreyle uyumlu bir yaşam tarzı benimsemelerine yardımcı olur. Doğaya saygı, barış ve denge pagan değerlerinin temelini oluşturur. Paganizm, farklılıklara hoşgörüyle yaklaşır ve her bireyin kendi ruhsal yolunu bulmasını teşvik eder.
Doğaya, çeşitliliğe ve yaşamın döngüsüne derin bir bağlılıkla işaret eder. Antik geleneklerin modern yorumlarıyla birleşerek, insanlara ruhsal bir yol sunar ve doğayla uyumlu bir yaşam tarzını teşvik eder.
Zamanda iki noktanın birbirileri arasında hareket etmesi için sonsuz farklı yolu vardır. Görelilik teorisi, en uzun süreyi ölçen gözlemcinin iki farklı olay arasında hareket edenin gözlemci olduğunu bize söyler.
İkizler paradoksu, özel görelilik teorisinden kaynaklanan ilginç bir fenomendir. Bu paradoks, bir kişinin bir uzay gemisiyle çok yüksek hızlarda seyahat etmesi durumunda, kardeşi dünya üzerinde yaşarken, seyahat eden kişinin yaşlanma sürecinin yavaşlayacağını öne sürer. Örnek verecek olursak Dünya’mızda yaşayan ikiz kardeşler düşünelim. Bunların birine Mehmet birine Ahmet diyelim.
Mehmet dünyadan uzak bir gezegene yolculuk yapıyor. Hızı ise ışık hızında olsun. Ahmet ise Dünya’da kalıyor. Daha sonra Mehmet, Ahmet’in yanına geri dönüyor. Yaşları değişiyor mu sizce? Her iki kardeş için ayrı ayrı gözlem yaparak cevap verecek olursak; Ahmet için bir gözlem çerçevesinde baktığımızda, Mehmet ışık hızında olduğu için Mehmet için zaman daha yavaş akar. Ahmet için ise zaman daha hızlı akar. Kısaca Mehmet Dünya’ya döndüğünde Ahmet daha yaşlı olacaktır. Mehmet için bakacak olursak; Dünya’da kalanların ışık hızına yakın bir ışık hızı vardır. Ama kendi gözlem çerçevesinde değil. Ahmet’in gözlem çerçevesine göre Ahmet için zaman daha hızlı akacaktır.
Bu örnekle beraber İkizler paradoksu için şunları söyleyebiliriz. Zamanın hız ve kütle etkileriyle nasıl değişebileceği konusundaki karmaşıkları vurgular, ancak pratik uygulamada şu ana kadar bu tür bir durumu gerçekleştirmek mümkün olmamıştır. Işığın herkes için aynı hızda hareket ettiği temel prensibe dayanır. Bu, zaman ve uzayın esnek, bağlantılı bir yapıya sahip olduğunu öne sürer. Yüksek hızlarda hareket eden bir gözlemcinin zaman algısının, daha yavaş hareket eden bir gözlemcininkinden farklı olduğunu ifade eden zaman genişlemesi kavramı, teorinin temel taşlarından biridir.
Bu paradoks, Einstein’ın görelilik teorisinin sıra dışı sonuçlarından biri olarak bilinir ve bilim kurgu eserlerinden gerçek dünya bilimine kadar geniş bir yelpazede ilgi çekmeye devam etmektedir. Devrim niteliğinde bir fizik teorisidir diyebiliriz.
Gidenlerin arkasından bir şekilde hayatımıza devam edeceğiz. Güçlü görünmek zorundayız çünkü bize başka seçenek bırakmadılar.
Sezen Aksu'nun dediği gibi bir son bakıştaki gözler kaldı aklımızda… Bazı dönemlerimizde tam pes etmek üzereyken hayatına biri girer ve mucizenin gerçekleştiğine inanırsın. İşte dediğim gibi mucizedir ismi. Hayata tekrar bağlanmana sebep olur. Gitmeyeceğine inanırsın. Hata yapmamaya çalışırsın. Ama ne olur ne biter o kişi bir şekilde gitmek ister. Hani uzun süreli ilişkiler biter de kendini yine de iyi hissedersin ama kısacık bir hikayenin son bulmasına kendine gelemezsin. Bu tam yarım kalmışlık hissidir. Kısa bir hikayeydi. Ama çok güzeldi.
Devam ediyoruz bir şekilde. Ne zaman karanlık kalabalık gidince hayatımızdan o zaman anlıyoruz onun gidişini. O zaman anlıyorsun atlatmanın kolay olmayacağını.
Belki başka bir yerde başka bir zaman diliminde. Yine birlikte olacağız kim bilir. Şu aralar bu umut belki bizi ayakta tutuyordur.
Kalp kırıklıklarımızı tekrar onaracağız. Belki bir daha birlikte olmayacağız giden kişiyle, bu da bir ihtimal. Aynı evin içinde olmayacağız bir daha. Karşılıklı bir masada oturmayacağız. Belki birimizden biri gidecek bu şehirden. Son kez görüştük, son kez baktık gözlerimize ikimiz de bilmiyorduk. El ele tutuştuk son kez. Bu kadar erken olmaması için çok çabaladım ama bir gün ayrılacaktı yollarımız. Sonra yerler, kişiler ve zamanlar girecek aramıza. Artık bir sokakta bile denk gelmeyeceğiz. Tesadüfler bizi bir araya getirmeyecek. Yarım kalan hikayemiz için, hayatıma dokunduğun için teşekkür ederim.
INTERSTELLAR filmini izleyen ve araştıranların duyunca yabancı olmayacağı teorilerden biri, Solucan Deliği Teorisi; daha az bilinen adıyla “Einstein-Rosen Köprüsü”. Bu teori ilk olarak Nathan Rosen ve Albert Einstein tarafından ortaya atıldı. Kütle Çekim Kuramı olarak da bilinen Genel Görelilik Kuramı’na göre, solucan deliklerinin; uzay-zaman içerisindeki teorik geçitler olduğu söylenebilir.
Einstein’ın kuramından önce, Newton kütle çekimini cisimlerin kütlesinden kaynaklanan bir kuvvet ile açıklıyordu. Fakat Einstein, bunun uzayın eğriliğiyle ilgili olduğunu söyleyerek bilim dünyası için devrim niteliğinde bir bakış açısı getirdi. Buna göre kütle, bulunduğu uzayın bükülmesine neden olur, daha sonra iki nokta arasında serbest hareket eden cisim ya da cisimler, aradaki en kısa yolu bulur ve onu takip eder.
“Uzayın kâğıt gibi bir düzlük olduğunu hayal edelim. Kâğıdın iki kenarına birer delik açıp, katlayarak delikleri üst üste bindirseydiniz, bir kenardan diğerine bu deliği kullanarak ulaşabilirdiniz.”
Solucan delikleri, iki ağız ve bu iki ağzı birbirine bağlayan bir boğazdan oluşmaktadır. Bu konuda birçok fikir ayrılıkları da var. Bazı bilim adamları, solucan deliklerinin evrendeki iki ayrı bölgeyi değil, iki ayrı evreni birbirine bağladığını savunuyor. Bazıları ise bu deliklerle zaman yolculuğunun mümkün olabileceğini düşünüyor. Ancak Stephen Hawking bunun asla mümkün olmayacağını düşünenlerden. NASA’dan Eric Christian ise, solucan deliklerinin evrendeki uzakları yakın eden kısa yollar olduğunu söylüyor.
Son yıllara kadar solucan delikleri hakkında net bir araştırma sonucuna varılmamıştı. Fakat NASA geçtiğimiz aylarda bir açıklama yaparak dünyanın manyetik alanında gizli geçitler bulunduğunu duyurdu. THEMIS uzay aracı ve Avrupa Cluster uydusu ile yapılan araştırmalar sonucunda, 150 milyon kilometre alanda yüzlerce geçidin olduğu tespit edildi. Geçitlerin çoğunun saniyesinde açılıp kapanan küçük, kısa ömürlü yapılar olduğu gözlemlendi. Fakat bunlar arasında kapanmadan büyüyen, gittikçe genişleyebilen ve büyük boyutlara sahip olanları da bulunuyor.
Bu keşifler uzayda yolculuk çağını başlatabilir. Bir çok insan NASA’nın elinde konuyla ilgili çok daha fazla veri olduğunu ve bunların bizlere zamanla söyleneceğini düşünüyor. Bana kalırsa, solucan delikleri evrenin her yerinde var. Evrende sadece solucan delikleri değil, keşfedilmeyen daha neler var kim bilir…
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.