36,1214$% 0.04
37,8400€% 0.72
45,3024£% 0.75
3.385,24%0,55
2.913,15%0,44
9.779,57%-1,04
2009 yılında Amsterdam’da düşen THY uçağıyla ilgili o dönem gözden kaçan bir detayı hatırlıyorum. Uçakta bulunan Amerikalı bir yolcuyla yapılmış bir röportaj vardı, Hollanda kanallarından biri haber yapmıştı. Uçak düştükten sonra sağ kurtulan Amerikalı yolcu anayola çıkıp yoldan geçen taksilerden birine binip Amsterdam merkeze gidiyor. Bir kafede oturup bir şeyler yiyip içtikten sonra sanırım biraz kendine gelip “Aaa ama uçak düştü, ben düşen uçaktan çıktım lan! Eee olacak şey mi şimdi bu? Bari bir hastaneye gidip durumu anlatayım” diye en yakın hastaneye koşturuyor.
Hastane personeli kendisine pek inanmadığı gibi yapılacak kontroller icin ciddi fatura çıkarıyorlar. Bu arkadaş da “Size bu parayı vereceğime, gider o parayla ot içerim lan!” deyip ot içmeye gidiyor.
N’aacayip şeyler ya…
******
Kapının önüne diktiğim çiçekleri yolan bir Türk çocuğuna “Koparma gülleri dalında kalsın / Beni yaktın bir de bülbül yanmasın” diye bağırdım. Kendisine bir Hollandalının Türkçe bağırdığını düşünerek çok irkildi.
“Sinirlenince Türk oluyorum ben yavrucuğum” diye teselli ettim.
******
Demin kafeye iki Türk kadını geldi. Bir kaç saat durmaksızın sohbet ettiler. Ne konuştuklarını duymadım, merak da etmedim. Tek dikkatimi çeken sürekli, durmaksızın şikayet ettikleri, yakındıkları, ilendikleri… En önemli detay da biri şikayet ederken diğerinin bunu sürekli onaylıyor olmasıydı. Karşılıklı olarak bunu sürekli yaptılar. İzlerken, aslında birbirlerinin yanlışlarını onayladıklarını fark ettim. Hep diyoruz ya “Bizim arkadaşlarımız olduğu için psikologlara ihtiyaç duymuyoruz” diye.
Bu bir kültür. Toplumun tamamında, hepimizde olan bir şey. Bu çok ama çok tehlikeli bir durum. Bizler aslında arkadaşlarımiz sayesinde deliriyoruz. Bütün anormalliklerimizi onayladıkları için daha azgın bir hale geliyoruz. Bence arkadaştan çok psikoloğa ihtiyacımız var. Hâlâ sağlıklı düşünen dostlarımın bir de böyle düşünmesini isterim.
******
Geçen biri üstteki evlerin camlarını yıkamaya geldi, bizim teras mobilyalarını su içinde bıraktı, mahvetti. “N’ooluyo birader!” diye dışarı çıktık, meğer Türkmüş.
“Abi çok memnun oldum tanıştığımıza, senin camları da yıkayayım.” deyip kart bıraktı.
Giderken el salladık.
******
Geçen kafeye Türk kökenli bir müşteri geldi. Benim de Türk olduğumu anlayınca hemen “Nerelisin?” diye sordu. “Sivaslıyım!” dedim ve hiç fırsat vermeden “İçinden mi?” diye soruyu ben sordum.
Çok fena afalladi. Uzun süre kendine gelemedi.
Ahahaazaaahh..!
******
Sabahın köründe, karısı iki adım gerisinde onu takip eder şekilde yürüyen bir Türk adama rastladım. Adam önde kadın arkada hızlı hızlı yürüyorlardı. Adam sinyal vermeden birdenbire sola kırınca kadın çeviremeyip bir süre daha düz yürüdü ve ileride bir yerden dönüp geri geldi.
Demek istediğim şu ki, lütfen işaret ve işaretcilere uyalım, trafiği tehlikeye atmayalım, her nerede yaşıyor ve yaşatılıyor olsak da…
******
Dün, Amsterdam’da bir Türk ailenin evini soymaya çalışırken ihbar üzerine yakalanan iki Surinamli zenciden biri, “Ben de Türküm ulan! Babam Türk benim! Bunu yanınıza bırakmayacam gaari!” diye tehditler savurmuş.
Hayır anlamadım ki memleketin huyundan mi, suyundan mi? Birazcık bizimle yakınlaşan bile değişiyor mu?
******
Sevgili günlük…
Her sabah rastlaşıp hal hatır ettiğim insanlarla birbirimizle karşılaşmamak için yolumuzu değiştiriyoruz. Rastlaştığımızda da selamlaşmak yerine belli belirsiz bir homurdanma çıkıyor ağızlarımızdan.
“Dost düşman böyle günde belli olur yavrum günlük’ diyeceğim ama dosttan da virus bulaşıyor oğlum günlük…
*******
Sevgili günlük…
Bugün yürüyüş yaparken yolda rastladığım biri, sosyal mesafeyi koruyacam diye hendeğe yuvarlandı. Uzatıp elimi, tutamadım kendisini, “Neme lazım lan, belki elime bulaşır!” diye yoluma devam ettim.
Sevgili günlük…
Bugün yürüyüş yaptığım parkta, karşıdan gelen 4-5 kişilik bir grup beni görünce hemen kenara çekilip arka arkaya tek sıra oldular ve askeri bir disiplin içerisinde yanlarından geçmemi beklediler. Öyle ki eller yanlara birleştirilmiş bir şekildeydi ve aralarında nefesini tutan, göbeğini içeri çeken bile oldu. Kendimi önlerinden geçerken ülkeye ziyarete gelmiş, askeri heyetle karşılanan bir lider gibi hissedip “Meraba Asker!” diye selam verdim lan günlük.
Akıllı olacaksın eey günlük…
Sevgili günlük…
Sokağa çıkabilmek icin sokak hayvanı kılığına girdim ama Hollanda’da sokak hayvanı olmadığı için yakaladılar. Şimdi barınaktayım, sanırım bir aileye verecekler.
Konum atıyorum yardım edin lan!
******
Bisikletin zinciri atmış, semtteki bisiklet tamir eden hanıma götürdüm. “Yarın getir” dedi.
“Kapıya koyayım, yarın sen alır bakarsın” dedim.
“Koy ama çalarlarsa sorumluluk almam” dedi.
“Çalınca binebilmek için önce tamir etmeleri gerekir, tamir ederlerse de minnettar olurum” dedim. Anlamadı… Dedim ki:
“Hasan Ali odun kırardı, tek sermayesi baltasıydı. Bir gün kahvede Hasan Ali’yi mutsuz görenler sormuş”
– Ne derdin var Hasan Ali?
– Baltami çaldılar!
– …?!
“Daha da yeni bilettiydim, inşallah ağzını daşa, kayaya vurmazlar!” demiş.
“Bunca yıllık Amsterdamlıyım beyle sey duymadım ayol!” dedi.
“Biz hem Amsterdamlıyık hem de Divrikliyik anigo!” deyip bisikleti bıraktım.
Küskün bir mağaranın öyküsü
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.