DOLAR

34,2452$% 0.28

EURO

37,6376% -0.37

STERLİN

45,0841£% 0

GRAM ALTIN

2.921,73%0,22

ONS

2.653,23%-0,08

BİST100

9.109,34%2,37

Öğle Vakti a 12:58
İstanbul PARÇALI BULUTLU 23°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a

Küskün bir mağaranın öyküsü

ad826x90
ad826x90
ad826x90

Zonguldaklı mağaracı Engin Zaman ve Necdet Kutoğlu İnağzı mağarasından topladıkları çöplerin fotoğraflarını yayınlayıp kamuoyunun dikkatini çekmeye çalışıyorlardı. Önceki yıllarda mağaranın içine kanalizasyon gideri bağlanmış, dışı ise çöp deposuna dönüşmüştü. Bu iki arkadaş çöpleri toplayıp ağıza yakın konutlardan birine bağladıkları su hortumuyla sarkıt ve dikitleri temizlemeye çalışıyorlardı. Yaptıkları çalışmalar etkisini göstermiş olacak ki, kamuoyu ve basının mağara ile ilgilenmelerini sağlamıştı. Mağarayı fotoğraflayıp mağara hakkında yapılacak belgesel çalışmasına katkıda bulunabilirdim. Karanlık yerlerde fotoğraf çekme konusunda yeterince bilgi ve donanıma sahip olduğum için bu konuda kendime güveniyordum

ad826x90

Temmuz ayının güneşli bir pazar günü İnağzı mağarası gezisi için yola çıktık. Yanımızda Engin Zaman’ın küçük kızı Kardelen de vardı. Kızına verdiği isimden onun çevre ve doğa tutkunu olmasını istediği anlaşılıyordu, ama bana göre o yaşta bir çocuğun bilinmeyen bir mağara ile tanışması sakıncalıydı. Babasının dediğine göre o gün Kardelen’in onikinici yaş günüydü. Yolda aramıza ressam ve çevre dostu Nejdet Kutoğlu da katıldı. 

Uzunkum yokuşundan sonra üç tepe geçerek İnağzı mahallesinden sahile doğru indik. Mağaranın hemen altından, mağaraya paralel demiryolu güzergahı geçiyordu. Demiryolunun altındaki sahile vuran dalgaların sesi mağara girişine değin duyuluyordu. (Şimdi sahil yok edilerek sahil alanı Kilimli Sahil Yolu için doldurulmuş  durumdadır ve muhtemelen dalga sesleri duyulmuyordur.)    

Mağaranın ağzından içeri girdiğimizde geniş bir alanda esintiyle karşılaştık. Yaz sıcağında mağara esintisi hepimize iyi gelmişti. Bazı sarkıt ve dikitler o kadar kalındı ki mağara oluşumlarının arkaları soyunma kabinleri görevini üstleniyordu. Benim dışında herkes bu odalarda giysilerini değiştirdi. Yedek giysi getirmek aklıma gelmemişti nedense…

ad826x90

Mağaraların sifonları

ad826x90

Girişteki mağara odaları, içinden çuvallar dolusu çöp toplanmasına rağmen tüm heybetleri ile olağanüstü güzellikteydi. Malzemelerimizi mağaranın girişine bırakıp vakit kaybetmeden yakınımdaki dikit odalarının fotoğraflarını çekmeye koyuldum. Mağara ağzından ileriye uzanan kısımda her mağarada gördüğümüz doğal oluşumların görüntüleri vardı. Ama İnağzı mağarası kir ve pas rengine büründüğünden ilk görüşte diğer mağaralardan ayrışıyordu. 

Üçyüz metrelik koridor yediden yetmişe herkesin girip görebileceği bir yerdi. Koridorun sonunda ileriye doğru geçilemeyeceği hissini uyandıran, sifon görevini gören daracık bir geçit ile karşılaştık. Profesyonel mağaracıların dışında “İnağzı mağarasına girdim ve gezdim” diyenler muhtemelen buraya kadar gelip buradan geri dönüyorlardı.  

Buna benzer bir oluşum da mağara turizme açılmadan önce Zonguldak'ın ünlü Gökgöl mağarası girişinde vardı. Mağaraya girmek için yarı belinize kadar su ile kaplı 50 metre uzunluğundaki havuzu geçmek zorundaydınız. Sifon içinde mağaranın kendisine özgü su böcekleri olduğu söyleniyordu. Gökgöl'ün ağzındaki sifon, aynı zamanda mağarayı koruma görevini üstlenmişti. Mağara turizme açılmadan önce ocak lambalarımızla girdiğimizde elbiselerimizi çıkarıp başımızın üzerinde taşıyarak buradan geçebilmiştik.

Çok yakınımızda milyonlarca yıldır var olan canlı İnağzı mağarasını bu güne değin görmemiş olmamı yadırgadım doğrusu. Çocukluğumuz, bir tünel gerideki Tünelarkası dediğimiz doğa harikası plajda geçmişti. Tünelarkası ve Uzunkum plajları yüzerek gidip gelecek biçimde birbirlerine çok yakındı.  

ad826x90

"Seni Ali Baba’nın Hazineleri ile buluşturacağız"

İlk girişteki mağara tavanı ile mağara tabanı arasında öbekleşmiş kalın sarkıt ve dikitlerin oluşturduğu mağara odalarının bulunduğu yerin üzerinde evler vardı. Muhtemelen bu yüzden mağara oluşumlarının devam etme süreci durmuş, oluşumlar kahverengi pas rengini almıştı. Mağaracılar bu tür aktif olmayan yerleri “fosilleşmiş odalar” olarak adlandırıyordu. İlkin bütün mağaranın böyle olduğunu düşünmüştüm, ama ileriye doğru mağaranın hâlâ canlı olduğunu ve oluşumların devam ettiğini görünce sevincimi Nejdet ile paylaştım. Kendisine özgü bir tavırla; “İleride seni Ali Baba’nın Hazineleri ile buluşturacağız, sıkı dur!” dedi, muzipçe.  

İtilip kakılan, değerinin bilinmesini bekleyen küskün bir canlının içinde yol aldığımı bilmek ve onu bir an önce fotoğraflarla belgelemek isteği açlığımın ve susuzluğumun önüne geçmişti. Çok kişinin duyduğu ve bir elin parmakları kadar çok az kişinin içine girip gezebildiği bir hazineyi görüntülemiş olmamın ayrıcalığını yaşıyordum. Bu duyguyu yaşıyor olmak inanılmaz derecede mutluluk veriyordu bana. Ama mağaranın içine kanalizasyon bağlantısı yapılması inanılır gibi değildi. 

“Küskün Mağara, İnağzı Mağarası”

İnağzı Mağarası’nın durumu bile tek başına, doğal güzelliklerimizin, dağlarımızın, derelerimizin, turizm değerlerimizin ne kadar hoyratça harcadığının göstergesiydi. Sarkıt ve dikitlerin üzerindeki kanalizasyon artıkları, mağaranın küskünlüğünü hissettirdi bende. Çıkışta yapmak istediğim fotoğraf gösterisinin adı niçin “Küskün Mağara, İnağzı Mağarası” olmasındı? 

ad826x90

İnağzı Mağarasının girilmesi ve gezilmesi zor bir mağara olduğunu daha önce buraya  giren mağaracıların anlatılarından biliyordum. Özellikle yağmur mevsimlerinde içeri girilmesi kesinlikle tavsiye edilmiyordu. Mağaranın sürekli yükselen dar geçitlerden oluştuğu için yağmur esnasında içeriye girenlerin orada mahsur kalabilme olasılıkları vardı. Ben bir mağara fotoğrafçısı ya da mağara gezgini değilim. Bu tür özellikleri kapsayan bir kâşif ve mağara fotoğrafçısı çok donanımlı ve bu konularda eğitimli olmalıydı. 

Mağaracılık, kulüpleri olan ve federasyona bağlı bir spor  olması açısından oldukça önemli özellikler isteyen bir spor dalıdır. Alet edevat ve kullanım bilgileriyle donanmış tecrübeli eleman olmadan mağaraya asla girilmez. Ama madenciliğin vermiş olduğu güvenlik refleksi ve tecrübelerime dayanarak her türlü geçitten ve vücudumun sığdığı dar yerlerden geçebilirdim. Benim orada bulunmam  yanımdakilerin de güvenliği için önemliydi.

Her mağara özeldir

Geçmek için ilk sınav vereceğim geçit oldukça dar ve biraz aşağıya doğru eğimliydi. Geçitlerin bu kadar dar olacağını düşünememiştim. Yaşım ve aklım “önce güvenlik” diyordu ama şimdi iş mecburiyete dönmüştü. Mağaranın içinde hava sorunu olmaması işimizi kolaylaştırıyordu. Aydınlatma baş lambalarımız da şimdilik yeterliydi. Beni sürekli meşgul eden sorun tabandaki delikten içeri girerken sıkışabileceğim düşüncesiydi. Hadi itiş kakış içeri girdim diyelim; sorun bitmiyordu ki, bunun bir de çıkışı vardı. Mağara için uygun giysilerim olmadığı için üzerimdeki günlük kıyafetlerimle sürünerek içeri girecektim. Üstelik fotoğraf makinemi ve kamerayı bu çamurun içinde nasıl koruyacaktım?

Ben buradan nasıl geçerim?

“Yahu ben buradan geçerken deliğe sıkışır kalırsam, beni oradan nasıl çıkarmayı düşünüyorsunuz?” diye söyleniyorum. “Kafan girerse gerin de geçer korkma!” diyor Neco. İlkin ekip başı Engin, sonra küçük Kardelen dört metrelik ilk geçitten sürünerek karşıya geçiyor. Sonra ben de aşağıya doğru döne kıvrıla sürünerek zorla karşıya geçiyorum. Neco peşimizden hortumları ve malzemeleri getiriyor. İlk geçitten geçerken kendimi çamur çoraktan kurtarmak için gayret göstermemin bir anlamı olmayacağını anlıyorum. Benim için önemli olan fotoğraf makinem ve kameramın çamur olmamasıydı.

İkinci salon da ilk salon gibi oldukça heybetli ve güzel görünümü vardı. Zengin mağara oluşumları karşısında ilk geçitteki bütün tedirginliğim kayboldu. Elimden geldiğince fotoğraf ve kamera görüntüleri almaya çalışıyorum. İkinci salon, ilk salona göre daha genç bir salondu. Sarkıt ve dikitlerin oluşumunun hâlâ devam ediyor olması, canlı bir mağara ile karşılaştığımızın göstergesiydi. Karşınızdaki manzara karşısında büyülenmemek imkânsızdı. Altın sarısı sarkıt ve dikitleri fosseptik atıkları bile gizleyememişti.

Çocuk masumiyeti güzelliğindeki bir sütun ile onbir yaşındaki  Kardelen’in birlikte fotoğrafını çekmeliydim. Fotoğraf çekmek için “Kardelen, sütunun önünde dur!” diye bağırınca, sütunun adı “Kardelen Sütunu” diye çıkıverdi ağzımdan. Sonra bu sütunun adının, Kardelen Sütunu olması konusunda karar verdik hep birlikte. Onbir yaşındaki Kardelen’in cesaret ve azmi takdir edilmeye değerdi doğrusu.   

İkinci geçidin içinde su birikmişti. Buradan karşıya geçmek için de yere yatıp sürünmek zorundaydık. Ekip başı Engin, baretini çıkartıp sifonun içindeki suyu temizledi. Dar geçitten geçerken fotoğraf makinemı korumak için yine zorlanıyorum. Göğsümün çizilmesine engel olsam sırtım çiziliyor; sırtımı korusam, göğsüm çiziliyor. Maden ocağında bu tür dar yerlerden geçerken belimizdeki lambamızı çıkartıp sürünerek öyle geçiyoruz ama burada lamba belimizde değil baretimize takılı durumda. Her an deliğin içinde tıkanıp kalabileceği endişesiyle şartlarımı zorlayıp karşıya geçiyorum. Ellerim çamura bulaşmış, objektiflerim çamura batmıştı. İç çamaşırımın temiz kalan arka kısmıyla makinelerimi temizlemeye çalışıyorum. 

İyi ki gelmişim

Üçüncü salonun güzelliği karşısında büyüleniyorum. Dar ve yüksek geçidin her iki tarafı da sarkıt, dikit ve yaprak oluşumları var. Burası da canlı bir mağara salonu. Küçük damlacıkların varlığı oluşumun devam ettiğinin habercisi. Dar geçitlerdeki bütün endişelerim, kaygılarım salonların güzelliği içinde yok oluyor. İyi ki gelmişim.

Üçüncü geçidin genişliği de diğerleriyle aynı boyutta. Geçitlerin aynı boyutta olması zorlukların ve çilemizin bitmediğini gösteriyor. Başka geçit olmadığına seviniyorum. Ekip arkadaşlarımdan daha kilolu olduğum için her geçit kâbusum oluyor. Öncekilerde nasıl geçtiysem buradan da öyle geçerim diyorum. Ama Engin’i ileriye alıp Neco’yu geride tutuyorum. Delikte sıkışırsam beni iteleyip, çekeleyerek oradan çıkarabilsinler diye. Deliğin içinde bir ara sıkışıp kalıyorum.

Delikte sıkışıp kaldım

“Abi sağ dön” diyor Neco. “Şimdi de hafif sola dön!” Ben de “Araba mı park ettiriyorsun?” diyorum. Kollarımda ve vücudumda çizilmeyen yer kalmıyor. “Hey Allah’ım bir de bunun  dönüşü var!”

Dördüncü salon diğerlerinden daha uzun ve mağara oluşumları bakımından daha zengin görülüyor. Değişik kalınlıkta sütunlar, sarkıt ve dikitler, yaprak ve genç damlacıklar canlı bir mağara odasının içinde olduğumuzu gösteriyor. Mercan fosillerini görsem tanımam ama bu zenginliğin içinde var olduklarını düşünüyorum. Mağaraya bağlanan fosseptiğin izleri, sütunları ve sarkıtları kahverengi bir tebeşirle çizmişti sanki. Şimdi onları yanımıza getirdiğimiz su hortumuyla temizleme zamanıydı. Hortum büküldüğü için gerilerdeki ek yerlerinden arada sırada çıkıp oyunbozanlık yapıyordu.  

Salonun ortasında oluşan ciddi bir göçüğü aşıp karşı tarafa geçmemiz gerekiyordu. Dikitlerin bazıları göçükten etkilenerek yan yatmıştı. Göçüğün karşısına ayağımızdaki spor ayakkabıları ile geçmemiz imkânsızdı. Ekip başı Engin bu durumu bildiği için çivili spor ayakkabılarını yanında getirmişti. Kaygan zeminde Engin’in ayağının üzerine basarak karşıya geçebiliyorum. Altımızda denize inen üç metrelik bir yarık var. Kulağımızı taşa yaslayınca deniz sesini duyabiliyoruz. İçimizden biri buraya  her an düşebilir. Kaza sonucu vücutta oluşacak kırık, çıkıklarla o dar geçitlerden geri dönüş nasıl olacaktı? 

Hortumla mağara yıkamak

Hortumla yıkanan mağara oluşumları cam gibi ortaya çıkmaya başlayınca yapılan işin ne kadar doğru olduğuna inandım. Suyun tazyiki az olduğu için yıkama işlemiyle minik damlataşlara zarar vermiyorduk. Bir çocuğun beyaz dişleri gibi ortaya çıkıyordu damlataşları. Yıkama sonrası mağaranın gözleri ışıldamaya başlamıştı sanki. Mağara oluşumlarının altında yere düşmek için bekleyen damlalar mağaranın mutluluk gözyaşlarını çağrıştırıyordu bende. Taşların büyüsü karşısında dönüş yolu stresini unuttuğum gibi, aklıma yemek ve su içmek de gelmedi. Fotoğraf makinemin bataryaları bitene kadar düzenli ve sakince fotoğraf çekmeye devam ettim. 

Büyük salonda Kardelen’e ömrü boyunca unutamayacağı doğum günü sürprizi yapıyoruz. Küçük pastanın üzerinde yanan mumlar altında güzel dileklerle onikinci yaşına giriyor Kardelen.  

Işıklarımızın feri sönmeye başlayınca dışarıya çıkmaya karar veriyoruz. Bir mağara dergisinde okuduğum yazı aklıma geliyor; “Ayak izinden başka bir şey bırakmadan, fotoğraftan başka bir şey almadan, zamandan başka bir şey öldürmeden!”  

Mağaraya girerken yaşadığımız endişeleri yaşayarak dışarı çıkıyorum. Bu arada benim fotoğraf makinem ve kameram aradan çıkmış, ışık kaynağım bozulmuştu. Çıkış anımızı belgeleyemedim. Ama mağaranın anısı olarak kollarımda ve sırtımda bıraktığı çizikleri bir süre taşıdım. 

Not: 2017 yılında yazdığım ‘İnağzı Mağarası’ adlı yazının genişletilmiş halidir. Zonguldak Fotoğraf Derneğinde, Küskün Mağara, İnağzı Mağarası’ adlı fotoğraf gösterisinin linki aşağıdadır. 

https://youtu.be/sEcGhj5V2fE 
https://youtu.be/sEcGhj5V2fE?t=436

Comments

comments

ad826x90
ad826x90
YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

Sıradaki haber:

Batman, Top Gun ve Beterböcek’in senaryo doktorunun hayatı…

HIZLI YORUM YAP

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.

Araç çubuğuna atla