Bir Şiir Evi’ni ziyaret etmek

Kendini yoldaş edip koroya / Süreceğiz tayları ovaya / Yürüyoruz ateşe gözü kara / Bedeli neyse yazın deftere / El ele duracağız halaya


Edebiyat dostlarıyla bir araya geldiğimizde eğitimci yazar Mevlüt Kırnapçı’nın Çaycuma Yeniköy’de inşa ettiği NK (Nazım Kırnapçı) Şiir Evi’ni ziyaret etmek konusunda sözleşir, ama  bir türlü fırsat yaratıp sözümüzü yerine getiremezdik. Şiir evini merak edip gidenlerin, bahçesine çiçek ve meyve fidesi diktiklerini duydukça geç kaldığımı düşünüyordum. Sonunda edebiyat dostu Necip Sağır ve karikatürist/yazar Mete Arif Tokmak ile birlikte NK Şiir Evi’ni ziyaret etmeye karar verdik. Yola çıkmadan önce Şiir Evi’ne dikmek için kendi bahçemden zeytin, nar ve kivi fideleri ile daha önceleri sergilediğim madenci fotoğraflarımdan bir çerçeveyi de yanımıza aldım.

Çaycuma-Bartın yolunun 13. kilometresindeki Yeniköy’de bulunan Şiir Evi’ni kolayca bulduk. Arkasını gürgen ve meşe ormanına yaslamış, önünde güz çiçekleriyle bezenmiş şirin bir yapıydı. Yapının ön cephesinde yoldan okunabilecek şekilde büyük çerçeveye yazılmış “Çılgın Taylar” adlı şiir yazılmıştı.

“Sizi bilirim yenik savaşçılar / cephe gerisinde ağlaşan / çeperine yay düşmüş oklar / tüketmiş umudu bayrağı beyaz / üst dala sıçramış maymunlar

kendini yoldaş edip koroya / süreceğiz tayları ovaya / yürüyoruz ateşe gözü kara / bedeli neyse yazın deftere / el ele duracağız halaya

bir ay doğacak kayacak yıldız / sular çağıldayacak çimenler ezilecek / çılgın taylar dağılacak ovaya / ateşler yükselecek göğe akşamları / göçmen kuşlar dönecek yuvaya”  

Şiiri okuyunca, bulunduğu yere bedeller ödeyerek gelen mücadeleci bir insanın dizeleri ile karşı karşıya olduğunuzu anlıyorsunuz. 

Kırnapçı ailesinin ikramlarıyla sohbetimiz edebiyata, doğal tarıma, oradan çevre ve hayvan hakları duyarlılığına kadar uzanıyor. Hoca, şiir evinin üzerindeki gür ormandan bahçesine dadanan domuzlardan pek şikayetçi olmuyor. Domuz sürüsü mısırlarını talan etmiş ama meyve fidelerine pek fazla zarar vermemiş. Hocanın sıkıntısı şiir evine elektrik bağlanmamasıydı. Kurumların verdikleri sözleri yerine getirmemelerinden ve arazisinden geçen doğalgaz hattının üzerindeki meyve fidanlarının sökülecek olmasından rahatsızdı. Fidanları büyütürken harcadığı emeği düşünmüyordu ama onların ikinci kez toprakla buluştuğu zaman uyum sağlayabileceklerinden endişeliydi. Bahçeye dikilmiş her çiçeğin ve meyve fidanının öyküsünü dinlerken nefis altın çileklerin tadına bakmadan da geçmiyoruz.   

Şiir evinin önündeki masa sohbetlerinde ününü hak etmiş şair ve romancılardan, okumadan yazmaya çalışanların çokluğundan konuşuyoruz. Meşede İnecek Var’ın kahramanı Koreli’den etkilenerek yeni romanı için araştırmalara başladığını söyleyince yeni bir kitaba daha kavuşacağımızı öğreniyoruz. 

Şiir evinin içinde Nazım Köşesi (NK) ile karşılaşınca o zaman Mevlüt hocamın ve ailesinin katmerlenmiş acıları ile yüzleşiyorum. Güleç yüzlü küçük bir çocuk panoya yazılmış özlem dolu şiirlerin ardından bize bakıyordu. Ayağa kalkabilmesi için verilen onca mücadele sonrasında 13 yaşında aniden ellerinden kayıp giden Nazım’dı bu güzel çocuk. Evlatlarını erkenden yitirmiş anne ve babaların -hiç de yabancısı olmadığım- acıları düştü yüreğime. Erken sayılabilecek yaşta yitirdiğimiz Safranbolulu şair ve yazar Hüseyin Avni Cinazoğlu da aynı acıyı yaşamıştı. Komşumuz Siyami amcanın yakın zamanda kaybettiği oğlu Tamer’in adının her söylenişinde ağlaması bu acının sonsuzluğunun ifadesi olsa gerekti. Yakın zamanda oğlunu yitiren ağabeyimin yaşama tutunması için kendisini yazıya vermesi boşuna değildi. Acıların hafifletilmesi ve ruhun tekrar eski dinginliğine kavuşması için gerekli bir şeydi edebiyat. 

Soner Yalçın, bir yazısında evlatlarını kaybeden Abdülhak Hamit, Recaizade Mahmut Ekrem, Halid Ziya Uşaklıgil, Peyami Safa, Semih Rıfat, Halit Fahri Ozansoy, Reşat Nuri Güntekin, Ümit Yaşar Oğuzcan’dan bahseder. Çocuklarını kaybeden edebiyatçıların çektikleri acıların ardında bıraktıkları izler ortaktı. Kimisi acısının ardından pek fazla dayanamadan çocuklarına kavuşmuş, kimisi edebiyatın derin sularında var olmayı başarabilmişlerdi.

Şimdi avukatlık yapan Deniz Kırnapçı’nın 12 yaşındayken ağabeyi Nazım için yazdığı ‘Sessiz’ adlı şiirinde “Sessizdi / yürüme sevdasıyla kavruldu içi / yürüyemedi / somurtmazdı / ona ne deseler yapardı / ama bunu yapamadı / Niye böyle oldu / niye gittin bizi niye ağlattın / uğurlar olsun abi / ömrüm boyunca seni hatırlayacağım” diyerek engelli halini dert etmeyerek ailesine neşe saçan küçük ağabeyin ardından kaleme aldığı şiiriyle duygularını dile getirmişti.

Aynı duvar panosunda Mevlüt Kırnapçı’nın oğlu Nazım’ın ardından yazdığı, ‘Çoğaldın Belleğimizde’ adlı şiirindeki dizeleri okuyunca NK Şiir Evi’nin ete kemiğe bürünmesinden gizli bir haz alıyorum. 

“Sevgileri çoğaltıp / gökyüzünü bizim kıldık masmavi / denizleri kucakladık bulamadık ucunu / çığlıklar bizimdi ağaçtaki kuşlar uçarken / gülücükleri yerleştirip yüzümüze / dağları bilinir yaptık yağmurda

ekmeğin kokusu tüterken burnumuzda / yaşamanın tadına vardık el birlik / onca güneşlerde kaldık da / bir kez olsun bıkmadık sıcağından

uykulara kitaplara daldık / düş evleri kurduk söylencelerde / doymak ne ki bu güzelim dünyaya / kar yağdı beyazlandık

tadı damağımızda durur / dağ mantarlarının / kokusu dudağımızda eriğin / suyu meşe dibinden içtik / seyrettik uçan kuşları

ellerini arıyoruz / gözlerindeki ışıltıyı / yalnızlık yürek burkucu / hüzün var gözlerimizde / başka hiçbir şeye yer bırakmadın / çoğaldın belleğimizde”

Mevlüt Kırnapçı’nın İnsancıl Dergisi’nin 2000 yılı Şubat sayısında yayınlanan ‘Geldiler’ adlı şiiri Nazım’ın panodaki fotoğraflarını süsler. 

“Geldiler / geçmiş zaman vardı gözlerinde / yükleyip sevgiyi yüreklerine / geldiler güneş vardı gölge yoktu biz vardık / koşmak vardı durmak yoktu biz vardık / küstük boz dedik dargındık / yüksek atladık uzun atladık üç adım / çıktık merdivenleri yorgunduk

ağlamayı kirpiklere hapsettik / gülmeyi doldurduk ceplerimize / duvarları yıktık kapıları açtık /  kanat takamadık belki kollarımıza / biz hep yükseklerden uçtuk

geldiler / çocuklarım / oğullarım kızlarımdılar / Nazım’ladılar sınıfı / Deniz’lediler / geldiler / ellerinde çiçeklerle / ve bir daha gitmediler”

diyerek öğretmenlik yaptığı yıllara göndermeyle her bir öğrencisini oğulları Nazım ve Deniz’in yerine koyduğunu ve acılarına onların sevgisiyle onarmaya çalıştığını görürüz.

2000 ZOKEV Muzaffer Tayyip Uslu Şiir Yarışması seçkisinde ve Çağdaş Türk Dili 154. sayıda yer alan ve panoda asılı Sarmal adlı son şiirinde dönüp dolaşıp oğlunun yanına gideceğinden bahseder.

“Bu bir sarmaldır bilinsin / ucu başı zor bulunan / sararan yaprakların direnmesi çocuksu / diken batar da acımaz mı elin / kim demiş soğukta üşünmez diye / gözü olan değil insan olan ağlar / gelir ki akşamın karanlığı düşmanımdır / dağ başları aydınlık mıdır öpmeler yasaklansın/ ya da aydınlık yeterli bahane midir

bir güzel gülücük gökyüzünde asılı kaldı / devrik bir cümleye yükledi duyguyu / bileydim sorular hep soru kalacak / kapardım gözlerimi bu düş bitmesin / kör duman bir ilkyaz sabahı ağladım / şimdi ağaç gölgesi geçmiş anılar toplamı / sorular soruları kovalamaktadır / yanıtlar demli bir ikindi çayı

dönüp dolaşıp sözü sana bağlıyorum oğul / dönüp dolaşıp yanına geleceğim gibi”

Kırnapçı, başta şiir olmak üzere öykü, roman, çocuk masalları ve tiyatro oyunları alanında ürünler verdi. Sanat rehberi, Anzilya, Öğretmen Dünyası, abece, G. Kültür, İnsancıl, Kopuş, Çağdaş Türk Dili, Varlık, eski, Wesvese, Aykırı Sanat, Şehir, ZOKEV Bülteni, Damar, İspinoz,  Yaba Edebiyat, İLE, Zonkişot, Mühür gibi dergilerde şiirleri yayınlandı. Özgen Seçkin’in hazırladığı Toplumsal Şiirler 2003 yıllığında ve Hamit Kalyoncu’nun hazırladığı Kömürde Açan Çiçek adlı seçkisinde şiirleri yer aldı. 

Dil Derneği üyesi olan Mevlüt Kırnapçı, Çaycuma Bölgesi Sözcük ve  Deyimler Derlemesi çalışmasını hazırladı. Yayınlanmış Kitapları: Çığlıkları Islak Çocuklar (şiir, 1998), Güleç Yüzlü Hüzün (şiir, 2004), Sızı (şiir, 2006), Yandım Ela Gözlüm (inceleme/araştırma, 2013), Meşe’de İnecek Var (Roman, 2014), Beş Treni (öykü, 2017).

Tamamı kitap imza günlerinden elde edilen gelirle inşa edilen NK Şiir Evi, babadan kalan arazi üzerinde yapılmış, ama Mevlüt Kırnapçı’nın deyimiyle aynı araziyi devletten ikinci kez satın almak zorunda kalmış. İyi ki öyle güzel bir yeri değerlendirebilmiş. Mevlüt hocamın NK Şiir Evi’nde güzel eserler yazacağına inanıyorum. Tüm Anadolu kadınları gibi bütün olumsuzluklara rağmen ailesini ayakta tutmaya çalışan, bizlere konukseverliğini esirgemeyen Bahriye hanıma da sanat dostları adına teşekkür ederiz.


Beğendiniz mi? Arkadaşlarınızla Paylaşın!

0 Yorum

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yazı Formatı Seçiniz
Kişisel Test
Kişiliğe dair bir şey ortaya çıkarmayı amaçlayan sorular dizisi
Basit Test
Bilgiyi kontrol etmek isteyen doğru ve yanlış cevaplı sorular dizisi
Anket
Karar vermek veya görüş belirlemek için oylama yapmak
Serbest Yazı
Yazılarınıza Görseller Bağlantılar Ekleyebilirsiniz
Liste
Klasik İnternet Listeleri
Geri Sayım Listesi
Klasik İnternet Geri Sayım Listeleri
Açık Liste
Kendi öğenizi gönderin ve en iyi sunum için oy verin
Oylanabilir Liste
En iyi liste öğesine karar vermek için yukarı veya aşağı basın
Fotoyla Anlatım
Kendi resimlerinizi yükleyin ve birşeyler anlatın
Video
Youtube and Vimeo Embeds
Ses
Soundcloud veya Mixcloud İçerikleri
Görsel
Fotoğraf veya GIF
GIF
GIF Formatı