34,2537$% 0.3
37,6214€% -0.45
45,0211£% -0.02
2.913,55%-0,07
2.649,00%-0,25
9.109,34%2,37
1999 Sivas… Cuma günüydü, işlerimi bitirmiştim, servisin kalkmasına daha yarım saat vardı. Hafta içi hemen her gün bu saatlerde birbirimize uğrar, birer çay ya da kahve içer, kraker türü şeyler yer, sohbet ederdik. Odasına girdiğimde masasını toparlıyordu. Beni gördü ayağa kalktı. Tokalaştık, yanımda götürdüğüm kekleri masasının üzerine koyup şakayla “Hayırdır yolculuk mu var?” diye sordum.
“Yok abi, bir yere gittiğim yok da biraz dağılmıştım, hayatımı düzenliyorum.” dedi
Elindeki listeden de yapılanların üzerini çiziyordu. Eczanelere ilaç borçları ödendi, kredi kartı borcu kapatıldı, hafta sonu istirahatlı askerlerin ilaçları sorumlulara teslim edildi, mutfağın ilaçlaması yaptırıldı…
“İşin bittiyse söyle çayları..”
“Büyük mü küçük mü olsun?”
“Küçük lütfen.”
Geçmişten, gelecekten, içinde bulunduğumuz anlardan söyleşirken bir süre sonra servis aracının korna sesi duyuldu, kalktık.
“Hafta sonu işin var mı? Eğer müsaitsen pazar günü bize gel. Fırında balık yapalım, bir de büyük açar Beşiktaş’ın maçını izleriz olur mu?” diye sordum.
“Harika olur da ev arkadaşımın misafirleri var pikniğe gidelim diyordu, gitmezsem ararım…”
Ankaralıydı kurada kışlamızı çekmiş. Cerrahtı daha da önemlisi, insani değerleri, yardımseverliği ve dürüstlüğüyle herkesin sevgisini, saygısını kazanmış eşsiz biriydi.
Pazar günü öğlene doğru telefon ettim “Kapsama alanı dışındadır” mesajıyla karşılaştım, bir süre sonra birkaç kez daha denedim, ulaşamadım.
Akşamüstü rakı balığı eşimle baş başa içip maç izledik. Rakı içerken onun; “Balık insanın midesine gittiğinde ağzını açıp rakı gelecek mi diye beklermiş. Rakı gelmezse; acaba beni inek mi yedi şüphesine kapılırmış” esprisini anlatıp gülerek kulaklarını çınlattık.
Pazartesi günü yürüyerek kışlaya girdim. Nizamiyeden karargâh binasına doğru yürüdükçe bir şeyler olduğunu fark ettim. Herkes bir yerlere koşturuyordu. Astsubay arkadaşlardan birini durdurup “Ne var ne oluyor, komutanlardan biri denetlemeye mi geliyor nedir?“ diye sordum.
“Haberiniz yok mu? Doktor Ahmet’in annesiyle babası geliyor, nizamiyeye karşılamaya gidiyorum“ deyip koşarak uzaklaşıp gitti.
Hiçbir şey anlamadım ya da o an anlamamı sağlayan beynimin bir köşesi anlamamı engelliyordu. Karargâh binasına geldiğimde binanın etrafındaki yerden iki karış yükseklikteki kaldırımlara subay, astsubay arkadaşlar oturmuş, kimisi başını ellerinin arasına almış, gizliden gizliye, kimisi da hıçkıra, hıçkıra ağlıyordu. Erlerin koğuşlar binasının etrafında da görüntü aynıydı yüzlerce asker gözyaşları içerisindeydi.
Hafta sonu ev arkadaşı ve onun misafirleriyle gittikleri piknikten dönüşte traktörü fark edemeyip römorkun altına giriyorlar. Sağ tarafta oturan önlü arkalı iki kişi hayatını kaybediyor…
Sonra…
Aradan tam onbeş yıl geçti, ne zaman hayatımda bir şeyleri düzenlemeye kalksam; masamı, borçlarımı, işlerimi veya ne zaman balığın yanında rakı içsem aklıma Dr Ahmet Bıyıkoğlu gelir, yüreğime bir yumruk gibi oturur.
İyi olmayı bu kadar ölümcül kılmanın ne gereği vardı Tanrım?
Gizli sözleşme
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.