Bir oto yıkamacıda verilen söz: Üsküdar Rockstar 1885 dönemi

Hayatımın kalan kısmında bu oyunu The Hoca olarak revize edip, menajerlik oyunları sektörüne yerli ve milli bir boyut kazandırmayı çok istiyorum.


Teknik adamlık kariyerim inişler ve çıkışlarla dolu geçti. Dönüp arkama baktığımda beni kovanları da omuzlara alanları da haksız buluyorum. Çünkü futbol, siz bilimsel yöntemlere ne kadar inanırsanız inanın, 90 dakikada başınıza gelenlerden ibarettir. 

İlk teknik adamlık deneyimimi çok genç yaşlarda yaşadım ama aslında futbol camiasında futbolculuktan gelmeyene kız vermezler. Böyledir. Fakat ben Samatya’da rakı içerken birden kendimi İstanbul’un tarihi semtlerinden birinde, teknik heyetin içinde bulmuştum. Teknik heyet tadını bir kere alırsanız bir daha tribünden maç izlemek istemezsiniz. 

Türkiye’de neredeyse 1,5-2 jenerasyon Football Manager zehrini yemiştir. Hayatımın kalan kısmında bu oyunu The Hoca olarak revize edip, menajerlik oyunları sektörüne yerli ve milli bir boyut kazandırmayı çok istiyorum. Kimi Ayvalık’ta bir zeytinlik alıp oradan bir yıkıcı pazarlama mucizesi çıkarmaya kalkar, beni yıkıcı fikrim de bu. Çünkü kitapta yazanla sahada olan arasında büyük farklar var. 

Yaşadığım Çatladıkapı rezaletinden sonra futbol camiası içinde nasıl kalacağım hakkında bir fikrim yoktu. Acaba birkaç markayla görüşüp, iyi bir futbol pazarlama senaryosu yazsam, İstanbul’un semt takımlarından birini alıp, Football Manager know how’ımla büyük bir başarı hikayesi yazabilir miyim diye semt semt gezmeye başladım. Okumuş adam derler, kafası çalışıyor derler, takımlarını bu güzel kalbime emanet ederler saflığı içindeydim. Nerdeeeee? 

Kibar tabirle bütün bu takımların irili ufaklı kabadayılık organizasyonları tarafından yönetildiğini, Süper Lig’de artık görmeyi unuttuğumuz geceden beklenen derbi maçlarında meydan savaşlarının çıktığını bu semt gezilerim esnasında öğrendim. Onlara dokunan “Tanrı’nın Eli” olacağımı düşünürken, aradan çıkacak bir Osmanlı tokadından nasıl kendimi kurtarırım üzerine senaryolar yazmaya başlamıştım. “Sen gökdelenlerden gelip bizim mahallede şekil şükül mü yapıyosun” sorusunu asla sordurmamam gerektiğini hemen fark ettim. 

İşte tam bu idrak sürecindeyken ünlü futbol yorumcusu Bandana Veli’den bir telgraf geldi. Beni yeni çıkacak bir gazetenin spor servisine röportajcı olarak istiyordu. Gider gitmez Dolmataş’ın eski stoperi Ali Delen’le röportaj patlatmamı istedi. Kulağa iyi geliyordu. Eski futbolcu sohbetleri yapacaktım. Yapacak daha iyi bir şeyim olmadığı için bu baya iyi bir şeydi. Aradım. Beni Bağdat Caddesi’ne paralel bir oto yıkamaya çağırdı. 

Ali Delen’le “kiyifli bi sohbet”in ardından daha önceden hazırladığım birkaç demeç önerisini gösterdim. 

“Adrenalin olmuş bilmem kaç, kime tekme attım diye mi bakıcam.”

“Bi yerden sonra beyne oksijen gitmiyor, hoca diyo aklını kullan.”

“Futbola herkes santrafor başlar, stoperde kaldıysan hâlâ oyunun içindesin demektir.”

Ali Delen, duygularına tercüman olduğumu söyledi. Ben de Çatladıkapı’ya tercüman diye gidip teknik direktör olarak çıktığımı söyledim. Bunun üzerine bana yardımcı antrenörlük teklif etti.

“Vay canına” dedim içimden. Demek Türkiye’de futbol bu yüzden ilerlemiyor. Benim gibi bir tip 1 yıl içinde iki farklı yerden teknik heyet teklifi alıyor. 

Meşhur kabadayı Vedat Şeker, bir alacak karşılığı Üsküdar Rockstar 1885 takımına çökmüş, kıymetli dostu, kıymetli kardeşi Ali Delen’i de takımın başına geçirmiş.  “Vedat abi bana pro lisans çıkarttıracak, kursa mursa gerek yok, tamamsan seninkini de çıkarttıralım” dedi. “Atlaklığımı mazur gör ama Çatladıkapı başkanı beni çok fena taklaya getirdi, Tophanem’den girdi, Şişhanem’den çıktı, bu işe mecburum, tamam” dedim. 

Ertesi gün tesislerde sertifikamı teslim aldım. Federasyon, UEFA falan her türlü onayı vardı. Ama Ali Delen yoktu. Bekle Allah bekle. 

Akşama internetlere haberi düştü. Tuzla tarafında bir kepçe içinde kafa bir dünya bulunmuş. “Tövbe ettim futbola” diye de demeç vermiş. Üsküdar Rockstar teknik direktörlüğü üstüme kaldı. 

Başarısız birkaç sezon geçirdim. Özellikle Barthez’e benzeyen 48 yaşındaki kalecimiz, maçların ikinci yarısında oyundan çıkıp portatif tribünde çekirdek çitlemeye başladığı için skoru korumakta zorlansak da rakiplerimiz bu zaafımızı baştan fark edemiyordu. 

İkinci yarılarda şimdilerde futbolda “tren taktiği” denen uygulamayı hayata geçirmiştim. Deplasmanlı amatör ligde bu taktiği aşacak bir taktik gelişemediği için maçların tamamını berabere bitirmeyi başarmıştım. Devir birlik beraberlik devriydi. 

Ne uzadık ne kısaldık. Ama futbol sahalarına Üsküdar’da adımızı yazdırmaya başladık. Ve kendime “ben yerine biz” demeyi bu dönemde öğrendim.

(Onur Yazıcıoğlu)


Beğendiniz mi? Arkadaşlarınızla Paylaşın!

0 Yorum

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yazı Formatı Seçiniz
Kişisel Test
Kişiliğe dair bir şey ortaya çıkarmayı amaçlayan sorular dizisi
Basit Test
Bilgiyi kontrol etmek isteyen doğru ve yanlış cevaplı sorular dizisi
Anket
Karar vermek veya görüş belirlemek için oylama yapmak
Serbest Yazı
Yazılarınıza Görseller Bağlantılar Ekleyebilirsiniz
Liste
Klasik İnternet Listeleri
Geri Sayım Listesi
Klasik İnternet Geri Sayım Listeleri
Açık Liste
Kendi öğenizi gönderin ve en iyi sunum için oy verin
Oylanabilir Liste
En iyi liste öğesine karar vermek için yukarı veya aşağı basın
Fotoyla Anlatım
Kendi resimlerinizi yükleyin ve birşeyler anlatın
Video
Youtube and Vimeo Embeds
Ses
Soundcloud veya Mixcloud İçerikleri
Görsel
Fotoğraf veya GIF
GIF
GIF Formatı