34,2968$% 0.34
37,5112€% -0.06
44,8400£% 0.01
2.927,77%1,34
2.658,22%1,09
8.876,22%-0,98
İshak Efendi ailesini de mahalleye getirince, adamın biri birinden güzel ikiz kızlarına birer dikiz atan liseli gençler Zibidi Ziya ve Kenef Sülü, burası da Allah’ın evi diyerek adamın sinagoguna cemaat yazıldılar. İsmi, İbranice’de ateş etmek manasını taşıyan güzeller güzeli Dalia ve gece anlamına gelen güzellerden de güzel Lila, delikanlılara karşı hiç istiflerini bozmadılar. Fakat Brezilya’daki kuzenleri ailesiyle T3R5 mahalleye göç ettiği zaman kalpler yeniden dağıtıldı.
***
Anti-kahramanımız Tersettin, mahallenin sezaryenle doğan ilk çocuğuydu. Bir zamanlar, yumurta topuk pabuçlarının sağ tekini sol ayağına sol tekini de sağına giyer, topuklarına basmayı da ihmal etmeden tozlu topraklı mahallede koşturur dururdu. T3R5 mahallede her şey tersine gittiği için mahalleye asfalt dökülmedi. Aksine tozlu topraklı alan çayır çimen oldu. Çocuklar daha bir neşe içinde futbol oynamaya başladılar. Bir de tahtadan arabalarla yarışma icat ettiler.
Tersettin çok çalışmış, para biriktirmiş ve sonunda yumurta topuk ayakkabıları yerine gençlerin arasında çok moda olan kırmızı converse ayakkabılardan alabilmişti. Saçlarını buzağı yalamış modeli yaparak Travolta lakabını alamamıştı ama mahallenin ilk converse ayakkabısını giymişti.
***
Dalia ve Lila mahalleye yeni gelen kuzenlerini futbolcu gençlerle tanıştırmak için can atıyorlardı. Brezilya’dan gelen genç, doğuştan gelen kıvrak bir top oynama yeteneğine sahipti. Top oynamaya görücüye çıkarıldığı ilk akşam sadece mahallenin delikanlılarının az takdirini bol kıskançlığını elde etmekle kalmamış, mahalledeki tüm kızların kalbini altın yaldızlı tepsilerde kendisine sunmalarına sebep olmuştu.
Delikanlının babası, tahtadan kabinli arabalar yapıp onları atlara bağlayarak insanları gezdiriyordu. Mesleği olan faytonculuktan dolayı lakabı Fayton Senna idi. Delikanlı yakın mahallelerdeki tüm takımlara üçer beşer gol attıktan sonra futboldan sıkıldı. Babasından dolayı araba yapmaya eli yatkındı. Bu yüzden tahtadan arabalar yaparak mahalledeki tek yokuş olan Teğmen Osurtan Yokuşu’ndan aşağı salıverildikten sonra kırılmadan dağılmadan ayakta kalan arabanın kazandığı yarışlara gözünü dikti.
Delikanlı babasının lakabını almıştı: Fayton Ayrton. Fakat çok yavaş giden bu faytonlar yüzünden hızlı bir araba yapma merakı vardı. Futbolda olduğu gibi araba yarışlarında da herkesin önüne geçmek derdindeydi.
***
İskenderiye Kütüphanesi’nin yanmamış kitaplarından, Babil’in Asma Bahçeleri’ni okuyormuşçasına İspanyolca konuştuğu zaman kızların ağzının içine düştüğü delikanlıyı mahallede kıskanmayan yoktu. Tersettin, yakışıklı olmadığını, kızları karizmasıyla etkilemesi gerektiğini kavrayacak kıvrak zekaya sahipti. Fakat köpoğlusunun birinin ta Brezilyalardan gelip converse’lerinin tüm havasını söndürmesi hiç işine gelmemişti. Ve var ki, “Dostlarını yakın tut, düşmanlarını daha yakın!” demişti Sun Tzu. O yüzden Fayton Ayrton’un yakınında pozisyonunu aldı. Onu babalarının sanayide araba tamir dükkanları olan dört kardeş, Ümit, Yaşar, Oğuz ve Can’la tanıştırdı.
***
Zibidi Ziya ve Kenef Sülü de Tersettin gibi bu herifin mahallenin tüm “en”lerine bir çırpıda el atmış olmasına deli olmuşlardı. Hele hele biri ateşten parlak diğeri geceden soğuk güzeller güzeli ikiz kızları alıştıra alıştıra kendilerine yanaşmaya ikna etmeye çalışıyorlardı ki bu Brezilyalı kuzen sahneye beyaz atıyla dalıp tüm kızların dikkatini aynı anda dağıtmıştı. Delia ve Lila yedi/yirmidört oğlanın etrafında pervane gibi dönerken, diğer kızlar, seksen yılda bir gelen yıldızın kuyruğu gibi peşinde dolanıyorlar, öteki delikanlıların yüzüne bile bakmıyorlardı. Tersettin’in Fayton Ayrton’la sanayide bir haltlar karıştırdığını duyan gençler geç kalmadan ekipte yerlerini aldılar. Böylece kuzenlerini yalnız bırakmamak için her gün sanayide çalışan Dalia ve Lila’ya yakın olacaklar ve takımın en gözde oyuncusu bir çelmeyle yere düşüp sakatlandığında onun yerini almak üzere yedek kulübesinden fırlayabileceklerdi.
***
Tersettin’e göre, T3R5 mahalle kütüphanesinde geçirdiği saatlerin ekmeğini yeme zamanı gelmişti. Hayat hikayesini okuyup etkilendiği bir adama dair ortaya fikir attı.
“Abi ben yapacağımız arabanın adını buldum! Harika buluşlar yapan bir adam var ama kimsenin umurunda değil. Adı Nikolay Tesla. Onun soyadını vereceğiz arabaya.”
“La bi siktir git. Tesla diye araba adı mı olur? Gülerler adama. Hah! Asıl ben buldum. Pes-la olsun. Görenler ‘PES-LA! NE ARABA YAPMIŞ ADAMLAR!’ desin!”
Zibidi Ziya’nın sözlerine hepsi kahkahalarla güldü. Tersettin bir kez daha ters köşeye yatmıştı.
“Oğlum hiç ileri görüşlü değilsiniz lan! Kancık herifler! İleride elin maskarası gidip bu adla araba yapınca siz göt gibi ortada kalacaksınız lan!”
***
Gençler araba yapmak için canla başla çalışırken yıllar sonra ‘tamirci çırağı’ isimli bir şiir ve şarkıya konu olacak dört şair ruhlu kardeş Ümit, Yaşar, Oğuz ve Can, ellerinin hiç silinmeyen motor yağıyla saçlarına asla dokunamayacakları Daila ve Lila için dizeler döktürmekte birbirleriyle yarışıyorlardı. En büyükleri Ümit, o gece onlarca satırı yazıp sildikten sonra tamirhanenin duvarına şu iki dizeyi yazdı:
En ağır işçi benim / Gün 24 saat seni düşünüyorum
Sabah olunca tüm gençler çalışmak için tamirhanede doluşunca dizelerin muhatabı olan Dalia, duvara şöyle üst perdeden bir göz gezdirip burnunu kıvırdı.
“Düşünmek de işçilik mi yani? Hahayt? Öyle olsa en çok parayı bizim Karabaş kazanırdı. Gün 24 saat kemik düşünüyor!”
Diğer duvarda Yaşar’ın yazdığı dize vardı.
Erkeksen çık karşıma / Neyleyim kadınsın
Bunu, dizelerin kendisine yazıldığını bilmeden Lila cevapladı.
“Kadınken de çıkarım karşına! Sen bir martini daha içerken dostum, ben, atarım bir martini, dağlar inler!”
Ümit ve Yaşar, mahzun ve yenik, Oğuz ve Can gözlerinin ucunda hınzır bir gülümsemeyle ustalarının giy dediği tulumları giyerek Fayton Ayrton’un arabasını çekiçlemeye devam ettiler.
Ertesi gün silinmiş olan dizelerin üzerine yenileri yazılmıştı. Bu sefer Dalia ve Lila’nın sırat köprüsünden geçecek olan delikanlılar Oğuz ve Can idi. Kızların vereceği tepkileri beklerken ellerindeki yağlı üstüpüleri yoluyorlardı.
Beni seveceksen / İyi sev / Pişman et dünyaya geldiğime / Sevmeyeceksen / Zaten pişmanım demektir
Dalia ilk şiiri yorumladı.
“Eğer ben seni dünyaya geldiğine pişman olacak kadar seveceksem, at kendini aşağı şu yardan! En azından arkandan desinler onun derdi ne yokluktan ne açlıktan, onun derdi yardan!”
Oğuz, kızın onu sevmediğine değil de yer yarılmadığı ve içine düşmediğine pişman oldu.
İyi ki aynacı değilim / Her gün bir ayna kırardım / Sana baktığı için / Sen baktığın için
Diğer duvarda yazılı şiire cevap verme sırası Lila’daydı.
“Keşke aynacı olaydın! Sana bir sır verirdim ama sanma ki kendime ait bir sırrı! Tabii ki sana gelirdim dökülünce aynamın sırrı!”
Dört kardeş de mahzun, yenik ve çaresiz meydanı Zibidi Ziya ve Kenef Sülü’ye bıraktılar. Fayton Ayrton’un tek derdi ise en hızlı arabaya sahip olmaktı. Babasından öğrendiği bilgileri yepyeni bir formülle harmanlamıştı. O yüzden ne kızların kendisi için atan yüreklerinin ne de erkeklerin mezarını kazmak için hazırda beklettiği küreklerinin farkındaydı. Zibidi Ziya’nın, araba en olmadık bir anda arıza versin diye bir vidayı eksik bıraktığı için, için için sevindiğindense kimsenin haberi yoktu.
***
Derken, yarış günü geldi çattı. Sahaların Maradona’sı, kızların gönlünün Aziz Valentino’su, erkeklerin gönlünün Narsissus’u olan Fayton Ayrton yarışçılara dönüp şöyle seslendi:
“Arkadaşlar! Ben bu arabamı yeni bir formüle yaptım. Bu yarışın adı formülün İspanyolcası olsun: Formula. Hatta ilk olduğu için Formula 1 olsun. Hem fayton diye lakap mı olurmuş! Böyle yavaş yaşayacağıma saatte iki yüz elli kilometreyle giderken ölürüm daha iyi!”
Ayrton futbolda gol kralı olduğu gibi araba yarışında da birinci olacaktı. Zibidi Ziya’nın planı son anda devreye girdi. Son düzlüğe girerken araba yoldan çıktı. Tersettin son anda yetişti. Artık hiç havalı olmayan converse’lerinden birinin bağını çabucak çözdü ve Zibidi Ziya’nın yaptığı şerefsizliği tamir etti. Ayrton yarış pistine döndü, tabii ki birinci oldu. Zibidi Ziya deliye döndü, Tersettin’in yakasına yapıştı.
“Deli misin lan! Kurtulacaktık bu pislikten sonsuza kadar!”
“Sen sanıyor musun ki bu adam gidince bu kızlardan biri sana bakacak! Mahallemizin adı T3R5, bir adamı arkadan vurmak da bize ters oğlum!”
***
Ayrton Senna gelen yarış sürücülüğü teklifleri üzerine T3R5 mahalleden ayrıldı. 1984’te Toleman-Hart takımıyla ilk Formula 1 yarışına katıldı. Daha sonra 1984-1994 yılları arasında çeşitli yarışlarda 41 kere Formula 1 Grand Prix kazanacaktı. Ayrıca 1988, 1989 ve 1991’de Formula 1 Dünya Sürücüler Şampiyonası şampiyonu oldu. Ne yazık ki henüz 34 yaşındayken, 1994 San Marino Grand Prix’sinde lider durumda iken geçirdiği kazada öldü. Ölürken muhtemelen saatte iki yüz elliyle veya daha hızlı gidiyordu.
***
Ayrton T3R5 mahalleden ayrılırken Dalia ve Lila, kuzenlerine “Bizi de yanında götür!” dediler. Ayrton iki kuzenine de aynı anda veda ederek, onları sevgili değil kardeş olarak gördüğünü söylediğinde iki kız saç saça baş başa kavga ettiler. Dalia gömlek yeninde sakladığı hançeri Lila’ya sapladı. Lila oracıkta can verdi. Bu, tarihte kardeşin kardeşi ilk öldürüşü olacaktı. Ya da bu tarih bilgisinde biraz eksiklik vardı.
T3R5 mahallede mutlu sonla bitmeyen aşklar başlardı. Bu mahalledeki herkes bundan haberdardı.
T3R5 MAHALLE 3: ANADOLU RAP
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.