DOLAR

33,9008$% 0.03

EURO

37,6352% -0.04

STERLİN

44,6724£% -0.16

GRAM ALTIN

2.809,88%0,81

ONS

2.577,74%0,76

BİST100

9.685,49%1,73

Öğle Vakti a 13:05
İstanbul AÇIK 27°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a

T3R5 MAHALLE 9: CENNETE MERDİVEN CEHENNEME OTOBAN

ad826x90
ad826x90
ad826x90

Garo, mafyanın elinden kaçıp ailesiyle beraber T3R5 mahalleye sığınalı on gün olmuştu. Hayli mukallit bir gençti. Bütün enstrümanların seslerini ağzıyla çıkarabiliyordu. Genelde bu yeteneğiyle akşamları kahvede sıkılan amcaları eğlendiriyordu. Sarı-kırmızı Sami, Siyah-beyaz Seba ve Sarı-lacivert Şükrü takım çığırtkanlığından arta kalan zamanlarında gazinonun orkestrasında gitar, bas gitar ve bateri çalıyorlardı. Kahvede Garo’nun yetenekli taklitleriyle karşılaşınca bu gence kanları pek bir kaynadı. Seba, elindeki bas gitarı Garo’nun eline tutuşturdu. 

ad826x90

“Al bakalım ağzınla çıkardığın sesleri bir de gitarla yapmayı dene!”

Genç, gitarın tellerine dokunduğu anda iki saniye kadar şaşkınlık yaşadı. Sonrasında anlamlı sesler çıkararak çalmaya başlayınca hepsi dumura uğradılar. Daha sonra Garo diğer enstrümanları da çalmayı denedi. Ve hepsini hiç zorlanmadan çalmayı başardı. T3R5 mahalle bir müzikal dehayla karşı karşıyaydı.

***

ad826x90

Mahallenin gayrimüslim tebaasının yaşadığı sokakta Rober ile Cimi, harçlıklarından biriktirdikleri parayla Mister Gibson'ın Asmalı Mescit’teki müzik mağazasından birer ikinci el gitar satın aldılar. Komşu kardeşler Angus ve Malkılm onları kıskanıp marangoz olan babalarına birer gitar yaptırdılar. Ama bu gitar gövdelerine nereden tel bulacaklarına dair en ufak fikirleri yoktu. Rober ile Cimi, Rober’in babasının bakkal dükkânı kapandıktan sonra kepenkleri indirip durmadan çalışıyorlardı. Hayalleri bir müzik grubu kurmak olan iki delikanlı şarkı besteleyebilmek için ikinci el gitarlarını saatlerce tıngırdatıyorlardı. Angus ile Malkılm ise kepengin aralığından onları dikizleyip kıskançlıktan çatlıyorlardı.

ad826x90

***

Garo, mahalleye yeni gelmesine rağmen kendisini aralarına alan Sami, Seba ve Şükrü’ye minnettardı. Gazinonun orkestrasında kendisine o akşam hangi müzik aleti verilirse onu çalmaya başladı. Kimi zaman kemancının yerini alıyor, bazen piyanoya oturuyor, darbuka-bateri-def-bendir demeden bütün ritm sazları da aynı ustalıkla çalabiliyordu. Sarı-kırmızı Sami Garo’nun müziğe karşı bu müthiş yeteneğini görünce kafasında şimşekler çakmadı. Ama aklına kafasında şimşekler çakabilecek birisi geldi. Bu kişi mahallenin ciks delikanlısı, ağır abisi, düşenlerin dostu, kalkanların yardakçısı olmasa da mahallede ilk sezaryenle doğan bebek olmasından mütevellit Tersettin ismini almış, dünya çapında değil ama mahalle çapında benzersiz yenilgilere imzalar atmış, yakışıklı mı yakışıklı denemeyecek kadar silik tipli ama her yerde ben de olayım diye yırtık dondan fırlar gibi fırlayan ilginç mizaçlı bir delikanlıydı.

Tersettin, havalı Travolta kesiminden sonra saçlarını geriye taramış, Don Corleone misali ince beyaz çizgili siyah takım elbise giyerek amcasından kalan pavyonu işletmiş, hatta dünya artistik patinaj şampiyonasına katılmak istemiş ama her bir işi aynı beceriksizlikle tamamlamamayı başarmıştı. O, önüne gelen fırsatları tepmese de fırsatlar Tersettin’e çifte atmakta ısrarcıydı. Ama olsundu. Müzik dünyası için atağa kalktı kalkacak denen 1979 yılıydı ve T3R5 mahallede her an herkes her şeye gebe olabilirdi.

***

ad826x90

Tersettin, Garo’yu orkestra içinde çeşitli müzik aletleri çalarken dinledikten sonra kararını verdi: “Örovizyona katılacağız arkadaşlar.”

“Örovizyon ne abi?”

“Oğlum bizim mahalledeki gazinoyu düşün. Onun Avrupalısı. Daha büyük gazinolarda konser veriyorlar. Orkestralarda da başka başka ülkelerden çalgıcılar gelip çalıyorlar. Sonunda da birbirlerine puan veriyorlar. Kim kazanırsa seneye o ülkede toplaşıyorlar.”

“Uluslararası şarkı yarışması desene abi sen şuna!”

O saatten itibaren Sami, Seba ve Şükrü Garo’yu bir örovizyon şarkısı yazması için ilham alacağı yerlere taşımayı kendilerine iş edindiler. Çamlıca Tepesi’ne götürdüler, İstanbul’u dinle bakalım gözün kapalı dediler, olmadı. Aya Yorgi Katedrali'ndeki bir ayine götürdüler, orada muhteşem sesli papazları dinlediler, din-dil-ırk fark etmez yaz bir şeyler Garocuğum dediler, olmadı. Sulukule'ye götürdüler, en güzel göbek atan Çingene kızlarıyla tanıştırdılar, yaz şöyle hareketli bir şeyler Garocuğum dediler olmadı. Senfoni orkestrasından 1700’lerden kalma müzikleri dinlettiler, hatta düğününde bunu çalsınlar yahu, baksana Mozart’a fi tarihinde Garo'nun düğünü diye şarkı bestelemiş, Fiii-Garo'nun düğünü, diyerek güldüler. Ama yine olmadı. Bu ilham neredeyse bir türlü bizimkilere uğramadı.

ad826x90

***

Angus ve Malkılm babalarına yaptırdıkları telleri olmayan gitarları Mister Gibson’a götürmeyi akıl ettiler. Mister Gibson gitar gövdelerini inceledikten sonra şöyle dedi:

“Sizin bu gitarlarınız dişbudaktan yapılmış. Bu ağaç, çok sıkı bas ve tizlere sahip, midleri geride olan bir ağaçtır. Sizin yapmak istediğiniz müziğin tınısından anladığım kadarıyla size maundan yapılma gitar lazım. Tizleri ve basları daha yuvarlak, midleri daha önde çıkarır.”

Mister Gibson’dan gitarları kapan Angus ve Malkılm, böylece her akşam kapalı kepenkler ardından Rober ile Cimi’yi dinlemeyi bırakıp kendileri çalışmaya başladılar. Rober ile Cimi ise dişbudak ağacından yapılma gitarlarıyla başka alemlere akıyorlardı. Bu arada dört genç de Sami-Seba-Şükrü üçlüsünün sinsi sinsi onları takip ettiklerinden bihaberdiler. 

Rober ve Cimi Cennete Merdiven isimli bir şakı yazmışlardı. Yazdıkları şarkı önce duygusal bir aşk şarkısı tadında yumuşak yumuşak başlıyordu. Sonra biraz daha yükselen bir vokal ve akustik gitar sesleri eşliğinde devam ediyordu. Angus ve Malkılm meraklarına yenik düşüp bir akşam yine gizli gizli Rober ve Cimi’yi dinlediler. Şarkının başlangıcını duyunca çok kıskandılar ama kıs kıs güldüler. 

Sonra aylardır akıllarında dolaşan melodiyle bir şarkı yazmaya başladılar. Şarkının ismini Cehenneme Otoban koyduktan sonra kahkahalara boğuldular. Hatta elektro gitarlarını bağladıkları amfilerin adaptörlerinde yazan alternatif akım/doğru akım ibaresini okuduklarında bu isimle bir grup kursak tutar mı ki, dediler.

“Rober ile Cimi salağı bu şarkımızı dinledikten sonra akıllarını atacaklar Angus!”

“Tabi ya! Öyle yavaş yavaş başlayan rock şarkısı mı olur? Elindeki elektro gitarın tellerine yazık lan!”

Cehenneme Otoban, Angus’un elektrogitarının eğlenceli riff’i ile açılıyor daha ilk saniyelerden insanları hoplatacak, zıplatacak ve kanlarını kaynatacak bir şarkı olacağını belli ediyordu. Bu şarkı ile örovizyon şarkı yarışmasının altını üstüne getireceklerdi.

Parti zamanı/ Arkadaşlarım da orada/ Cehenneme giden otobandayım /Cehenneme otoban

Fakat Angus ile Malkılm dört dakikadan biraz daha fazla sabredip Rober ile Cimi’yi dinleselerdi, şarkının bateri ritminin girmesiyle hızlandığını duyabileceklerdi. Cimi'nin gitar solosunun doruğa çıktığı anda çığlık çığlığa vokal yapan Rober’in insanın tüylerini diken diken edişini dinleyebileceklerdi. Bunların hiçbirini duyamadan şarkının başlangıcını dikizlemişlerdi. Sekiz dakika iki saniye süren Cennete Merdiven de örovizyona katılmaya hazırdı.

Tüm ışıltıların altın olduğundan emin olan bir kadın var  / Ve o cennete bir merdiven satın alıyor / Oraya vardığında mağazaların kapalı olup olmadığını biliyor / Bir kelimeyle uğruna geldiği şeyi elde edebilir / Ve o cennete giden bir merdiven satın alıyor

***

Sami, Seba ve Şükrü sonunda Garo’ya ilham bulup bir şarkı bestelemesini sağladılar. Ama o aşamaya gelinceye kadar İstanbul'un gezmedikleri tepesi, gitmedikleri mesire yeri, içmedikleri bozası, yemedikleri yoğurdu, binmedikleri vapuru da kalmamıştı. Tersettin’in evine geldiler. Üçü vokal yaparken Garo da daha önce çeşitli enstrümanları kendi çalarak bir kasete kaydettiği şarkıyı arkadan çalmaya başladı. 

“Sizler söylerken arkadan kasetle çalmanın adını play-back koydum arkadaşlar."

“Neden İngilizce?”

“Müzik endüstrisi İngiltere’den doğuyor ve Amerika’da taçlanıyor da ondan. Hem sen neden forvet, futbol, korner, penaltı diyorsun? Bunlar da İngilizce!”

Derken şarkıyı söylemeye başladılar. Tersettin, şarkının yarısına gelmeden gençleri susturdu.

“Bu ne lan kazulet gibi adamlar grup kurmuşsunuz ama gruptakilerin hepsi erkek.” 

Sami dayanamadı:

“Ama abi Rober ile Cimi ve Angus ile Malkılm da erkek. Onlar da şarkı bestelediler ve bize rakipler.”

“İyi ya işte sizin gibi bet sesli bir sürü adamın içinde çiçek gibi görünecek bir kız lazım. Şarkı söyleyebilen bir kız bulun bana.”

***

Maria, kendi kendine şarkılar yazan ve gitar çalan bir genç kızdı. Bizim renkli Sami-Seba-Şükrü üçlüsü kızı elinde gitarı, bestesini yeni bitirdiği “Seviyorum” isimli şarkıyı evinin balkonunda çalarken yakaladılar. 

“Haydi kalk bizimle geliyorsun. Tersettin abimiz bizden örovizyon için bir şarkı istedi. Şarkıyı yaptık ama sesimizi beğenmedi. Bana şarkı söyleyebilen bir kız bulun dedi. Sen de şarkı söylediğinde göre…”

Maria itiraz edemeden, durun yahu, ne Tersettin’i, ne örovizyonu, ne müzik grubu diyemeden kızı Tersettin'in huzuruna çıkardılar.

“Söyle bakalım şu bestelediğin şarkını, nasıl bir şeymiş bir dinleyelim.”

Gün gibi belli seni sevdiğim / Söyle ne diye inkâr ettin / Nasılsa anlayacaksın / Ben gecemde günümde rüyamda / Seviyorum, du ba dü da / Güneşte gölgede yağmurda / Seviyorum, du ba dü da

***

Tersettin Maria’nın menajerliğini üstlendi ve kızın şarkısıyla beraber örovizyona katılmak üzere T3R5 Radyo Televizyonu- T3R5-RT’ye başvurdular. Garo, Seba, Sami ve Şükrü o kadar uğraşmalarına rağmen elleri boş kalakaldılar.

Fakat T3R5 mahallede bir şey ters gidecekse mutlaka ters giderdi. T3R5-RT son anda, Maria ve Tersettin’in katılacağı 1979 Örovizyon Şarkı Yarışması’ndan çekilme kararı aldı. Maria’nın çok üzüldüğünü gören diğer dört genç de protesto ederek T3R5-RT’yi protesto ederek yarışmadan çekildiler.

Bu olaydan sonra Rober, Cimi, Angus, Malkılm, Garo ve Maria kendi yazgılarında yazan müzik kariyerlerine devam etmek üzere T3R5 mahalleyi terk ettiler.

***

Robert Plant ve Jimmy Page Led Zeppelin grubunu kurdular. Ortaklaşa yazdıkları Stairway to Heaven isimli şarkı 1971 yılında Atlantic Records tarafından yayınlandı ve Rock’n’Roll Hall of Fame’de Rock’n’Roll’u şekillendiren 500 şarkı içinde yer aldı.

Angus ve Malcolm Young kardeşler Avustralya’da AC/DC grubunu kurdular. Bon Scott ile ortak yazıp-besteledikleri Highway to Hell isimli şarkı 1979 yılında Atlantic Records tarafından yayınlandı. Rolling Stone Dergisi’nin “Tüm Zamanların En Güzel 500 Şarkısı” listesinde yer aldı.

Maria Rita Epik, 1979 yılı Eurovision Şarkı Yarışması’nda “Seviyorum” isimli şarkısıyla Türkiye’yi temsil edecekti. Fakat yarışma İsrail’in başkenti olduğu iddia ettiği Kudüs'te gerçekleşecekti. TRT, Arap ülkelerinin Türkiye’nin çekilmesi doğrultusunda yaptıkları baskılar sonucu yarışmadan kısa bir süre önce 1797 yarışmasına katılamayacağını açıkladı.

Garo Mafyan 1951’de doğmuş, iyi ki doğmuştur. 1981’den 1995’e kadar Eurovision şarkı yarışması Türkiye finallerine katılan 27 şarkıya imzasını atmıştır. Bunlardan 1982’de Neco “Hani” ile, 1985’te MFÖ “Diday Diday Day” ile, 1987’de Seyyal Taner ve Grup Lokomotif “Şarkım Sevgi Üstüne” ile Eurovision’da Türkiye’yi temsil etmişlerdir.

Gibson gitar şirketi 1894’te Orville Gibson tarafından Michigan'da kuruldu. Efsane gitarist Duane Allman’ın Eric Clapton’ın 'Layla’ şarkısını kaydederken çaldığı Goldtop 1957 Gibson Les Paul gitarı, Ağustos 2019’da 1,25 milyon dolara alıcı buldu.

***

After-credits scene:

Papaz Erik Efendi, İmam Bin Şükür ve Haham İshak Efendi, bu olaydan sonra T3R5 mahallede bir araya geldiler. Sarık, biretta ve kipa denen şapkalarını önlerine koyup kara kara düşünmeye başladılar. “Yahu biz milleti cennetle ödüllendirip cehennemle cezalandırmaya çalışıyorduk. Bu Rock’n’Roll’cu denen adamlar binlerce yıllık dini inanışı şuradan alıp şuraya savurdular!” diyerek kendi kendilerine hayıflandılar durdular.

Comments

comments

ad826x90
ad826x90

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.

Sıradaki haber:

T3R5 MAHALLE 8: BİN SEKİZ YÜZ DOKSAN DOKUZ

HIZLI YORUM YAP

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.

Araç çubuğuna atla