34,0651$% 0.12
37,6673€% 0.35
44,6833£% 0.19
2.759,16%0,24
2.522,34%0,24
9.624,04%-0,78
Bu aralar Psikiyatrist Gülseren Budayıcıoğlu’nun kitaplarını üst üste okudum. Biraz denk geldi. Kitaplarda ilginç hikayeler de vardı, ders çıkarılacak olaylar da… Son okuduğum “Günahın Üç Rengi / Madalyonun Öteki Yüzü” idi. Bu yazı kitap hakkında bir eleştiri değil, kitabın bana hissettirdikleri üzerine… Ya da kitabı okuduktan sonra aklıma takılanlar…
Dr. Gülseren Budayıcıoğlu kitabın önsözünde şöyle yazmış: “Bu kitapta sizlere iyileri değil kötüleri anlattım; toplum kurallarını hiçe sayan, eşini aldatan, cinselliği çok farklı alanlarda arayan insanları, yani günahı…” Sonra da sormuş, “Bakalım onları okurken neler hissedeceksiniz?”
Kitaplarında hastalarını dinlerken onları “yargılamadığını” söyleyen Budayıcıoğlu’nun, bir psikiyatrist olarak hastalarının yaptıklarını “günah” kategorisine sokmuş olması ilginç geldi bana. Günah, TDK Sözlük’teki ilk anlamıyla “Dini bakımdan suç sayılan iş veya davranış, vebal.”
Hastalarının o “günah”ları işleme nedenleri genelde çocukluklarına uzanan travmalara dayanıyor. Bir doktorun da bunu bildiği halde yapılan eylemlere “günah” demesini yadırgadım sanırım.
İlgimi çeken bir nokta da, Gülseren Budayıcıoğlu’nun kendi hayatına ait anıları anlattığı bölümlerden birinde oldu. Erkek kardeşinin doğduğu günleri anlatırken “Bir de bu bebeğin gelişinden, annemden çok babamın mutlu olduğu gözümüzden kaçmadı… annemin onu kucağına alırken nasıl gururlandığı gibi ayrıntıları unutmadık” yazmış Budayıcıoğlu… Ben, onunki gibi sevgi dolu bir ailede bile erkek çocuğun farklı bir yere konulduğunu ve onun da küçükken hafif de olsa bir kıskançlık yaşadığını hissettim bu satırları okurken. Ya da belki bana öyle geldi.
Kitapta bir başka hastası “Peki sizce mutluluk nedir” diye soruyor. Mutlulukla ilgili tanımını ben çok sevdim: “Mutluluk ancak başımıza gelince ne olduğunu hissedebileceğimiz bir duygudur. Beklenmedik ve kişiye özeldir. Yani reçetesi olmayan bir idealdir mutluluk. Ona ulaşmanın anahtarı ise insanın kendini tanımasında saklıdır. Önce kendini tanımalı insan. Yargılamadan, aşağılamadan, seve okşaya yapmalıyız bunu.”
Tarif çok güzel de, kendimizi yeterince tanıyabiliyor muyuz diye düşünmeden edemedim. Hayat gailesinde kendimizi tanımaya vakit ayıramıyoruz gibi geliyor da…
Gelelim, benim kitabın bütününden kendime çıkardığım derslere…
• Sevgi her şeyin ilacı iken sevgisizlik hemen hemen bütün ruhsal hastalıkların nedeni.
• Özellikle anne ve babadan küçük yaşlarda sevgi alınmadığında bilinçdışı (Kitapta özellikle bilinçaltı değil bilinçdışı deniliyor, demek ki doğrusu bu) kendisini suçluyor. Ben değersizim, kötüyüm ki, sevgiyi hak etmiyorum diyor. Ve kendini cezalandırmak için türlü yollar buluyor. Şiddete karşı çıkmama, hatta tahrik edip kendini dövdürerek ölüme ulaşmak gibi…
• Sevgi görmemiş olan kişi “kaderimi değiştireyim, seveyim, sevgi göstereyim” diyemiyor. Çünkü bilmediği bir şeyi içselleştiremiyor, uygulayamıyor.
Rektör olduktan sonra eller havaya!
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.