34,3122$% 0.21
37,2200€% -0.48
44,4322£% 0.46
3.017,79%-0,07
2.736,14%-0,26
8.885,00%0,24
İnsanı diğer canlılardan ayıran en önemli özellikler nedir diye düşündünüz mü hiç? Ya da en güzel özellik? Aklımızın içindekileri -eğer dile getirmezsek- bizden başka kimsenin bilemeyeceği mesela, bunlardan biri olabilir mi?
Bana kalırsa en muhteşem özelliklerden biri bu. Kafamızın içindeki dünya sadece bize ait ve biz izin vermezsek ne düşündüğümüzü kimse bilemez. Bu düşünceler hayatımızı zindana da çevirebilir elbet. Ya da zindandayken uçurabilir belki de bizi masmavi göklerde…
Xavier de Maistre Odamda Yolculuk / Odamda Gece Seferi adlı eserlerinde tam olarak bundan bahsediyor aslında. 1794 yılında yaptığı bir düello sonucu tam kırk iki günlük hapis cezası verilmiş kendisine. Torino Kalesi’ndeki odasından kırk iki gün boyunca çıkamamış. Krizi fırsata çevirmek bu olsa gerek… Çevresi otuz altı adım olan bu odada kırk iki günlük bir yolculuk yapmış ve bu yolculuğu da kitaplaştırmış Maistre.
Bir oda hakkında kırk iki gün boyunca ne anlatılabilir ki diye düşünebilirsiniz. Koltuklar vardır, masa vardır, kitaplık vardır tamam ama nasıl bir yolculuk olabilir ki bu kısıtlı alanda? Yazımın başında da dediğim gibi düşündüklerimiz bazen masmavi göklerde uçurabilir bizi. Maistre odasını anlatırken zihni bazen dışarıda, bazen içeride… Odanın içini somut olarak tasvir ettiği kısımlar görünüşte kısacık denemeler gibi ama içerikleri yazıların kapladığı yerden çok çok daha büyük. Yatağından bahsediyor mesela, ölüm ve doğum kavramlarını da bu anlatımın içine katarak. Ya da aynasından; bakan herkes için üstüne hiçbir şey söylenemeyecek kadar mükemmel bir tablodur o. Bir sürü tablo da var Maistre’ın duvarlarında ve bu yolculukta o tablolar geziliyor, inceleniyor, yorumlanıyor kısaca.
Yalnız da değil odasında yazar. Sık sık yanına girip çıkan bir uşağı, bir de köpeği var. Onlarla da yolu kesişiyor odasındaki bu uzun yolculukta.
Benim en çok dikkatimi çeken kısım ise yazarın ruhunu ve bedenini iki ayrı varlık olarak tarif etmesi. Dostoyevski’nin Öteki romanını bilirsiniz belki. Rus yazardan tam elli yıl önce Maistre, ruhuna ‘öteki’ adını vermiş; bedeni ise bir hayvan ona göre. Dostoyevski okumuş olabilir mi Odamda Yolculuk’u, Bay Golyadkin’i ötekileştirmeden önce?
Kitabın ikinci kısmı Odamda Gece Seferi ise bir bakıma sipariş üzerine yazdırılmış. Bu kısmı yazarken artık tutsak değilmiş Maistre. İlk kitabının çok beğenilmesi üzerine bir de gece seferi istenmiş yazardan ve ilkinden yıllar sonra bir gece, odasında bir yolculuk daha yapmış yazar. Bu kısım ilkine göre biraz daha sönük kalsa da yazarın hayal dünyasının genişliğini oldukça iyi yansıtıyor. Bu kez odası çatı katında ve hem gökyüzünü hem de tüm şehri tepeden görebilecek bir penceresi var. Yıldızlara baka baka kim dalmaz ki hülyalara?
Kırmızı Kedi Yayınları, 1794 yılında yazılmış bu iki eseri birleştirerek 2021 yılında yayımladı. İki bölüm de günlük şeklinde ve kısa kısa yazılardan oluşuyor. Bu bakımdan okuması da gayet kolay.
Kitaptan -aynı zamanda arka kapakta da yer alan- bir alıntıyla bitirelim.
Hadi öyleyse, cesaretimizi toplayalım ve yola çıkalım. Sizler, aşk acısıyla, dostların ihmalkârlığıyla insanların bayağılığından ve kalleşliğinden uzak evlerine kapananlar, beni takip edin. Dünyanın bütün bedbahtları, hastaları ve can sıkıntısı çekenleri beni takip etsin! Tüm tembeller, varsın kitleler halinde ayağa kalksın! Siz, hayatının sonuna kadar dünyaya küsmüş, kendi mahrem odasına kapanmışlar, bir akşam davetinin sevimli çilekeş keşişleri, siz de gelin; yolculuğumda bana eşlik etmeye tenezzül gösterin.
Sevgiler.
Seni Sevdim Jack London
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.