DOLAR

34,9739$% 0.16

EURO

36,7420% 0.28

STERLİN

44,1241£% -0.32

GRAM ALTIN

2.974,72%-1,04

ONS

2.647,78%-1,18

BİST100

10.125,46%0,66

İkindi Vakti a 15:23
İstanbul AZ BULUTLU
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a

İstanbul’un eski günlerinde yeme içme

ad826x90
ad826x90
ad826x90

İstanbul bilgesi Sermet Muhtar Alus’un İstanbul’un geçmiş günlerindeki yemek kültürüne dair yazıları ilk defa bir araya geliyor.

ad826x90

Sermet Muhtar Alus, 1930’lardan 1952’de ölümüne kadar çeşitli gazete ve dergilerde yayımladığı bini aşkın yazıyla okurlarına hep bir şehrin hayatını, genellikle de 19. yüzyıl sonlarıyla 20. yüzyıl başları arasındaki belli bir dönemin hayatını anlatmış bir yazar; kendisinin de sık kullandığı tabirle “Eski İstanbul”un yazarı. Önce Meşrutiyet, sonra da Cumhuriyet’i sadece birer rejim değişikliği gibi değil alıştıkları, bildikleri neredeyse bütün toplumsal ilişkilerin, âdetlerin hatta insanların kullandıkları eşyaların, giydikleri kıyafetlerle yiyip içtiklerinin bile baştan sona değiştiği dönemler olarak yaşamış birkaç kuşaktan okura, baş döndürücü bir hızla unuttuklarını fark ettikleri “eskiler”in hoşluk ve acayipliklerini anlatarak ekmeğini kazanmış bir yazar.

Bugün maalesef yeterince tanınmayan bu olağanüstü yazarın yine aynı şehrin, yine aynı dönemlerindeki yeme-içme kültürüne dair yazılarını bir araya getiriyoruz bu seçkide. Çok büyük bir kısmı ilk defa kitaplaşan bu yazılarda Alus’un son derece eğlenceli kılavuzluğuyla turumuza önce İstanbul’un lokanta, meyhane, mesire yeri, kahvehane, şekerci, börekçi gibi mekânlarını ziyaret ederek başlıyoruz. Müslümanların ramazan, iftar ve bayramlarını, Hıristiyanların panayırlarını onun dilinden dinledikten sonra yemek düşkünleri, seyyar satıcılar, bekriler gibi tiplere dair insan hikâyelerini okuyoruz. Sonra Alus’la birlikte bostanlarla meyve bahçelerine dalıp maruldan pırasaya yedi çeşit sebze ile üzümden portakala on çeşit meyvenin birbirinden hoş ayrıntılarla dolu “monografi”lerini okuyoruz: Nerelerde, nasıl yetiştirildiklerini, nasıl pişirildiklerini, zamanın meşhur doktorlarının bu gıdalarla ilgili fetvalarıyla halkın çeşitli kesimlerinin bu fetvalara pek de kulak asmadan onlarla ilgili kendi hurafelerine sarılmaya devam ettiklerini vs. sık sık gülümseyerek öğreniyoruz. Bu arada İstanbul’un bu bostanlar ve bahçeler sayesinde o sıralar gıda açısından enikonu kendine yeterli bir şehir olduğunu da net bir biçimde görüyoruz içimiz sızlayarak, hatta belki neden yeniden kuramayalım ki bunları diye umutlanarak.

Sonra zamanın meşhur yemeklerini, et ve süt mamulleri etrafındaki folkloru, İstanbul’daki zengin balık kültürünü, Karakulak’tan Hamidiye’ye İstanbul’un yerli suları etrafında oluşan mesire kültürünü ballandıra ballandıra anlatan bu müthiş hikâye-anlatıcısının hünerine hayran oluyoruz. Nihayet menüdeki tatlılar ve kuruyemişleri de tattıktan sonra İstanbul’un geçmiş günlerinde rakı, şarap, bira, çay, kahve ve nargile gibi mükeyyifatın keyfini çıkararak turumuzu sonlandırıyoruz.

ad826x90

Alus’un dilinin müthiş zenginliğine, Hüseyin Rahmi’yi hatırlatan olağanüstü kulak hafızasına, o dönem toplumunun hemen her kesiminin gündelik konuşma ve dolayısıyla düşünme tarzlarını inanılmaz bir detaycılıkla hatırlayıp muzip mizah duygusuyla aktarabilmesine de ayrıca hayran olmamak mümkün değil.

ad826x90

Erdir Zat da kitaba yazdığı güzel sunuşta bugün Sermet Muhtar’ı okumanın neden nostaljiden çok daha fazlasını içerdiğini anlatıyor.

SERMET MUHTAR ALUS, 1887’de İstanbul’da doğdu. Evinde özel öğrenim görerek başladığı eğitim hayatına lise son sınıfta Galatasaray Lisesi’nde devam etti. 1906’da liseden, 1910’da da Mekteb-i Hukuk’tan mezun oldu. Gazeteciliğe mizah yazarı olarak başladıysa da 1931’den sonra özellikle Akşam gazetesinde yayımlanan İstanbul yazıları ona asıl şöhretini kazandırdı. 20. yüzyıl başındaki İstanbul’u gündelik hayatı, yemekleri, türküleri, sokakları, ünlü simalarıyla, binlerce ayrıntısıyla yazılarında anlatmaya çalıştı. Tiyatro ve roman türünde de eserler veren Sermet Muhtar Alus, 1952’de İstanbul’da öldü.

ad826x90
ad826x90
YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

Sıradaki haber:

Delil-i Kayb

HIZLI YORUM YAP

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.