DOLAR

34,2452$% 0.28

EURO

37,6376% -0.37

STERLİN

45,0841£% 0

GRAM ALTIN

2.921,73%0,22

ONS

2.653,23%-0,08

BİST100

9.109,34%2,37

Öğle Vakti a 12:58
İstanbul PARÇALI BULUTLU 23°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a

Fallusun düşüşü

ad826x90
ad826x90
ad826x90

Çok kan dökülecek bu baharda. Buğdayların kızıla çalan başaklarından belli. Ağıtlar yakacak bu kez, karşıki yüce dağın ormanını… Ilık bir esintiyle türkülenecek ova. Omuzlarıma düşen uzun sarı saçlarımı öpüp, yüzüne sürecek Poseidon’un oğlu Aiolos. Kan damlayacak kılıcımdan, parmaklarımın arasında dolaştığı buğday başaklarının üzerine… Ve son kez bakıyor olacağım vatanım Legonya’nın sonsuza dek özgür kalacak masmavi göğüne… 

ad826x90

“Lan daly.rak! Ne geziyon lan ekinlerin arasında soktumun keltoşu?” diye bağırdı ekin tarlasının sahibi ihtiyar köylü.
Bana mı dediniz amcacım?
Sana dedim lan tabi. Senden başka keltoş mu var bu koca tarlada.
Ama ayıp olmuyor mu be amcam? Tam da Spartalı Kral Leonidas hayalimin ortasında…
Ulan sokarım senin Lonadisasına gavat! Zaten şuncacık bi buğdayım var. Onu da sen mi bitirecen puşt!
Yemedik ya lan buğdayını! Üzerinde iki elimizi gezdirip gidecez işte… Amma tantana yaptın be!
Bak bi de cevap veriyor deyyus! Si.tir git lan tarlamdan…

Kaçarken köylüden kafası şişkin, mermer bir bibloya basıyor ayağım. Uçsuz bucaksız bir buğday tarlasının kenarında, bir köyde… Hazineleriyle meşhur olduğunu duyuyorum o köyün. Belki de bir hazine buldum düşüncesi takılıyor kafama. Etrafımı iyice kolaçan edip atıyorum cebime bulduğum şeyi. 

İnsan zihninin en aciz anını düşünüyorum. Boktan, kıymetsiz bir şeyi, evrenin en kıymetli mücevherine dönüştürdüğü zamanı… Bazıları bunu “aşkın kör gözü” olarak tanımlar, bazıları da “kimsenin göremediğini gören bir dahi” olarak şereflendirir o zihni. İnsan, kendini kıymetsiz olarak nitelendirdiği zaman, etrafında olur olmadık her şeyi yüceltmelidir ki, kıymetsizliği yücelttiklerinin arasında rahatça gizlenebilsin.

ad826x90

Aynısını yapıyorum elimdeki bibloya. Eve dönüş yolu boyunca türlü yerlere koyuyorum onu zihnimde… Kimi zaman büyük bir kralın hazinesinin en kıymetli parçası, kimi zaman ise insanlık tarihinin büyük bilmecesini çözecek en önemli ipucu… Bildiğimiz hiçbir şey bildiğimiz gibi olmuyor artık. Tarihler boyunca söylenen anlamlı sözler, yapılan keşifler, büyük sanat eserleri, yıkımlar, savaşlar, 4 milyar yıllık dünya tarihi… Her şey ama her şey elimde tuttuğum bu bibloyla birlikte yok oluyor. Tüm kitaplar baştan yazılıyor bu mantar kafalı mermer biblo sayesinde…  

ad826x90

Eve geldiğimde kayınpederim Abdullah Bey, karım ve oğlum karşılıyor beni. Cebimden çıkarıp bulduğum şeyi gösteriyorum onlara. Çok seviniyor oğlum. O, eve ne getirsem sevinmenin derdinde. “O ne?” diye soruyor karım. Sesi her zamankine göre fazla tedirgin. Eve ne getirsem tedirginleşmenin derdinde karım. Televizyonda oynayan 2. Lig yükselme maçından gözünü ayırıp şöyle bir üstünkörü bakıyor elimdekine kayınpederim Abdullah Bey. Eve ne getirsem şöyle bir üstünkörü bakmanın derdinde kayınpederim Abdullah Bey.

“Tarihi eser bulmuş olabilirim” diyorum karıma. “Belki de yırttık, döndük köşeyi ha! Ne dersin?”

Korkuyor karım iyice. İllegal geliyor ona böyle işler. “Götür onu nerden aldıysan oraya bırak” diyor karım.

Akvaryuma koysam?
Saçmalama! Polis gelir, bi şey olur… Götür bırak şunu. Nerden bulduysan oraya koy.
Sanki düzenli olarak polis geliyormuş evimize gibi…
Ver bakayım neymiş o?” diye soruyor kayınpederim Abdullah Bey.

ad826x90

Uzatıyorum elimdekini kendisine. Boynunda asılı gözlüğünü takıp iyice bir inceliyor, sonra tekrar bana uzatıp “Ceviz kıracağı olabilir diyor. “Ama yine de emin olmak için müze müdürü arkadaşıma sorabiliriz istersen?” diyor. Müze müdürü arkadaşı olan bir adamın kızıyla evli olmanın ne kadar onur verici olduğunu düşünüyorum o an. Benim için en büyük zenginliğin bu olduğunu düşünüyorum. Bugün 8 milyar nüfuslu bir dünyada kaçımızın müze müdürü tanıdığı var ki diye düşünüyorum. Her şeyi düşünüyorum o an. Düşünmeden hareket etmek istemiyorum çünkü artık. “Belki de tahmin edeceğimizden çok daha fazla kıymetli bir şey” diye düşünüyorum. Çünkü gerçekten çok kıymetli bir şeyse o eski küçük mutlu, mütevazı hayatımızın tekrar eskisi gibi olmayacağından korkuyorum. Şöhretin beni bir canavara dönüştürebileceğinden…

Fotoğrafını gönderiyoruz müze müdürüne bulduğum o şeyin. Yarım saat sonra arıyor müze müdürü kayınpederim Abdullah Bey’i.

“Hmmmmmm…” diyor Abdullah Bey. “Yaaaaaaaaa…” diyor Abdullah Bey. “Hadi yaaaaa” diyor son olarak Abdullah Bey. Öpüyor gözlerinden müze müdürünün. Müze müdürünün gözünü öpen bir adamın kızıyla evli olmanın gururunu yaşıyorum içimde.

“Tebrik ediyorum sevgili damadım” diyor Abdullah Bey. Kibarlığı, sesinin tonuna yansıyor. Akort ediyor sesini, kibarlığı…

“N’olmuş?” diyorum heyecanla.
“S.ke basmışsın” diyor yine aynı kibarlıkla,

ad826x90

S.ke basmak…

“Fallusmuş o bulduğun. Antik Roma dönemine ait bir fallus…”
“Fallus?”
“En kibar haliyle nasıl demeliyim bilmiyorum sevgili damadım, ama kısaca ‘s.k’ diyebiliriz”

En kaba ve en uzun haliyle nasıl tercüme edilebilir ki Antik Roma dönemine ait bir ‘s.k’?

Antik bir s.k buluyorum ben. Antik Roma dönemine ait mermerden bir s.k. Kullanılmış ve atılmış. Yüzyıllarca hatta binyıllarca durmuş öyle bir kenarda. Milyarlarca insan gelmiş geçmiş bu dünyadan. Kimse görmemiş, kimse bilmemiş. Bir ben görmüşüm, bir ben basmışım üstüne o s.kin. Türküler yazmış insanlık, destanlar döşemiş ne gördüler ne bildilerse… Nesilden nesile aktarılmış hanlar, hamamlar, sikkeler, altınlar… Ben ise şimdi oturmuş bulduğum antik s.kin hikayesini aktarıyorum buradan torunlarımın torunlarına…

Dinlesin o halde herkes, not düşüyorum buradan tarihin paslı sayfalarına.
Ve haykırıyorum şimdi buradan tüm kainata:
Romalı prensesler, kraliçeler… Bende büyük sırrınız. Duyun beni. Diz çökün önümde.
Sen yedi düvele hükmetmiş Sezar!
Dünyayı avuçlarına almış, koca imparatorluklar kurmuş BÜYÜK SEZAR…
Sen mi büyüksün?
Ben büyüğüm ben.
Memo Usta…  
Şimdi çek kılıcını ve gel al hadi s.ki benden.
.mına kodumun yavşağı seni…

Götürüp bırakıyorum antik s.ki müzeye. Müze müdürünün ısmarladığı bir çay karşılığı…
Ve selamlayacak antik s.kim ışıklı bir vitrinin ardından, üzüntüsünü komiğe saklamış tüm bahtsız insanlığı…

Comments

comments

ad826x90
ad826x90

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.

Sıradaki haber:

Sonsuz…

HIZLI YORUM YAP

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.

Araç çubuğuna atla