34,3869$% 0.47
36,8522€% -0.6
44,4374£% -0.14
2.968,04%-0,25
2.684,98%-0,72
9.184,82%2,67
“S.ktir git!” diyor Tarık Tarcan bana. Yıllar evvel, ben daha çok fazla siktir yememişken… Kaleiçi’nin o büyülü dar sokaklarında dolaşırken görüyorum kendisini. Kaleiçi’nin büyüsüz geniş sokakları olmadığını yıllar sonra idrak ediyorum. Çok fazla tanımıyorum aslında Tarık Tarcan’ı. Hiçbir filmini izlememişim. Zaten o yaşlarda bir çocuk neden Tarık Tarcan filmi izler ki… Tavla oynuyor bir arkadaşıyla. Antika halılar satan bir dükkanın önünde. Halı satmak zaten gergin bir şeyken bir de antika halı satmak… Kim ne yapar ki antika halıyı. Antika halıyı kim alır da evine koyar zaten? Halı başlı başına bir ev için yükken, antika halıyı eve sermenin ne gibi akla mantığa sığan bir tarafı olduğunu sorgulamak için illa Tarık Tarcan’dan “siktir” mi yemek gerekir.
“Aaaa! Çarkıfeleeeek” diye bağırıyorum Tarık Tarcan’ı görünce. Çünkü ben o yaşlarda Tarık Tarcan’ı sunuculuğunu yaptığı Çarkıfelek isimli yarışma programından tanıyorum. Ben istemez miydim Tarık Tarcan’ı “Hayat Kadını” filminden tanıyayım. Ya da ben istemez miydim Tarık Tarcan’ı “Kafesteki Kadın” filminden ya da ne bileyim “Sapık Kadın” filminden tanıyayım… Öyle hayvan gibi “Çarkıfeleeeek” diye bağırmak yerine, usulca yanına sokulup kulağına “Sapık Kadın” diye fısıldamayı ben istemez miydim sanki… Olmadı ama…
Suratına bakıyorum bir süre. Tavlanın zarlarını sallayıp o kocaman avuçlarında, öyle bir bırakıyor ki sandığın üzerine… Sanki sıradan bir günde sıradan bir arkadaşıyla sıradan bir oyun için değil de, hayatının bundan sonraki gidişatına karar vermek üzere düşüyor zarlar sandığa. Fır dönüyor ikisi birden. Tarık, arkadaşı ve ben gözümüzü ayıramıyoruz zarlardan. Tarık’ın kaderi dönen zarlara bağlı oluyor sanki. Altı-altıdan başkası ölümü demek oluyor Tarık’ın. Ya da mafyanın elinde rehin tutulan sevgilisinin de olabilir… Öyle düşüyor çünkü zarlar sandığa… Ve durduğunda zarlar, kapkaranlık oluyor sokak. Konuşmuyor kimse. Havlamıyor köpekler. Kuşlar uçmuyor damların üzerinden. Tek bir ışık, sadece tek bir ışık… Parlıyor Tarık’ın üzerinde. Üç-beş’i gösteriyor kamera yakın plandan ve Tarık’ın gözünden damlayan yaşa yansıyor zarların görüntüsü. Tek bir el silah sesi çınlıyor kulaklarımızda…
“Çarkıfeleeeeeeek” diye bağırıyorum suratına. “Sen Çarkıfelek'sin. Tanıdım seni”
Elini alnına götürüyor. Derin bir nefes alıp diyaframını dolduruyor. “Siktir git başımdan” diyor usulca. “Siktir git hırsımı senden çıkarmıyım!”
Tek nefeste, doğru mimiklerle ve anlaşılır bir dille yediğim tek küfürdü bu. Alıp o küfrü, ipekten bir kumaşa sarıyorum. İncilerle kaplı altın varaklı sandığıma yerleştiriyorum usulca. Bolca naftalin dökerek…
Diyafram önemli diyor babam. İnsanoğlu zaten evriminin ilk zamanlarında diyaframa doldururmuş usulca nefesini. Sonradan iş, güç, avcılık, icat derken hayatın o telaşı içinde bir an önce alıp verelim bir de oksijeniyle-karbondioksitiyle uğraşmayalım diyerek akciğerlerde çözüyorlar nefes işini. İnsan oğlunun bu kolaya kaçma becerisi diyor babam, neslinin uzun yıllar devam edebilmesi için belki de geliştirdiği en önemli özelliği…
Fail-i Meşhur Kırıntılar (3. Bölüm)
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.