34,2437$% -0.05
37,3155€% -0.25
44,7720£% -0.01
2.933,08%0,55
2.663,02%0,54
8.860,30%1,85
İnsan 80 yaşına varıp da yaşayacak az zamanı kaldığında bir ömrün bütün çabalarının, umutlarının, acılarının, sevinçlerinin sıfırlanmasını kabullenemiyor. Yaşamımın anlamı neydi sorusuna, hiçbir anlamı yoktu, cevabını vermenin ağırlığına dayanamıyor. O zaman, bir virüsün yıkıcılığından medet umuyor, insanlığın bu enkazın altından kalkabileceği, başka bir dünyayı mümkün kılabileceği umuduna sarılıyor bir an, ama sadece bir an.
Oya Baydar’ın, 2020 yılında tüm dünyayı kasıp kavuran pandeminin ilk günlerinden yıl sonuna kadar tuttuğu bu notlarda Covid-19’un toplumsal hayattaki etkilerini gün gün takip ediyoruz. Bir virüsün anlı şanlı insan uygarlığını perişan etmesi, halkın hastalığa yaklaşımı, tüm sokakları saran korku, sivil toplumun her şeye rağmen mücadeleye devam etme çabası, iktidarların çaresizliği, 65 yaş üstü insanların yaşadıkları kapanma/kapatılma günleri…
Tüm bunlar, 80 yıl boyunca mücadeleyi bir an olsun bırakmamış bir kalemin anıları, kendi hayatının muhasebesi ve geleceğe dair beklentileriyle yoğruluyor.
Usta bir yazarın yaşanan bu ilginç zamanlara düştüğü, yıllar sonra bile tekrar tekrar dönülüp okunabilecek zihin açıcı notlar.
OYA BAYDAR KİMDİR?
1940’ta İstanbul’da doğdu. Notre Dame de Sion Fransız Kız Lisesi’nin son sınıfında yazdığı Allah Çocukları Unuttu adlı gençlik romanı nedeniyle neredeyse okuldan atılıyordu. 1964’te İÜ Sosyoloji Bölümü’nü bitirdi. Aynı yıl bu bölüme asistan olarak girdi. “Türkiye’de İşçi Sınıfının Doğuşu” konulu doktora tezinin Üniversite Profesörler Kurulu tarafından iki kez reddedilmesi üzerine öğrenciler olayı protesto için rektörlüğü işgal ettiler. Bu olay ilk üniversite işgali eylemi oldu. Daha sonra Ankara Hacettepe Üniversitesi’ne sosyoloji asistanı olarak girdi. 1971’deki 12 Mart Askerî Müdahalesi sırasında, TİP ve TÖS üyesi olarak sosyalist kimliği nedeniyle tutuklandı ve üniversiteden ayrıldı. Yeni Ortam, Politika gazetelerinde köşe yazarlığı yaptı. 12 Eylül sırasında yurtdışına çıktı. 1992’ye kadar 12 yıl Almanya’da sürgünde kaldı. Burada, sosyalist sistemin çöküş sürecini yakından yaşadı. 1991’de yazdığı Elveda Alyoşa adlı öykü kitabıyla Sait Faik Hikâye Armağanı’nı, 1993 yılında da Kedi Mektupları adlı romanıyla Yunus Nadi Roman Ödülü’nü aldı. Türkiye’ye dönüşünde Tarih Vakfı ve Kültür Bakanlığı’nın ortak yayını olan İstanbul Ansiklopedisi’nde redaktör ve Türkiye Sendikacılık Ansiklopedisi’nde genel yayın yönetmeni olarak çalıştı. Sıcak Külleri Kaldı romanıyla 2001 yılı Orhan Kemal Roman Armağanı’nı, Erguvan Kapısı’yla da 2004 Cevdet Kudret Edebiyat Ödülü’nü aldı. Romanları 30 dilde yayımlandı. Hiçbiryer’e Dönüş romanıyla Carrical Akdeniz roman ödülüne layık görüldü
Işın kılıcı desek yeter: George Lucas
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.