34,0043$% -0.19
38,0761€% 0.39
45,2406£% 0.45
2.828,58%0,93
2.589,04%1,19
9.975,61%2,06
Nazım Hikmet, şiirlerinden özellikle birini pek sevmezmiş. Büyük edebiyat eleştirmeni Nurullah Ataç, 2 Aralık 1950’de Ulus gazetesinde yayınlanan yazısında şu satırlara yer vermiş: “Bir gün Nâzım Hikmet’e ‘Sence en kötü şiirin hangisidir?’ diye sormuştum: ‘Salkım Söğüt’ dedi. Öyle diyeceğini de biliyordum”. Nazım Hikmet’in ve Nurullah Ataç’ın kötülüğü üzerinde hemfikir olduğu bu şiir, aslında birçok Nazım hayranının en sevdiği şiirler arasında yer alıyor. İşte o “kötü” şiir…
“Akıyordu su
gösterip aynasında söğüt ağaçlarını.
Salkımsöğütler yıkıyordu suda saçlarını!
Yanan yalın kılıçları çarparak söğütlere
koşuyordu kızıl atlılar güneşin battığı yere!
Birden
bire kuş gibi
vurulmuş gibi
kanadından
yaralı bir atlı yuvarlandı atından!
Bağırmadı,
gidenleri geri çağırmadı,
baktı yalnız dolu gözlerle
uzaklaşan atlıların parıldayan nallarına!
Ah ne yazık!
Ne yazık ki ona
dörtnal giden atların köpüklü boynuna bir daha yatmayacak,
beyaz orduların ardında kılıç oynatmayacak!
Nal sesleri sönüyor perde perde,
atlılar kayboluyor güneşin battığı yerde!
Atlılar atlılar kızıl atlılar,
atları rüzgâr kanatlılar!
Atları rüzgâr kanat…
Atları rüzgâr…
Atları…
At…
Rüzgâr kanatlı atlılar gibi geçti hayat!
Akar suyun sesi dindi.
Gölgeler gölgelendi
renkler silindi.
Siyah örtüler indi
mavi gözlerine,
sarktı salkımsöğütler
sarı saçlarının
üzerine!
Ağlama salkımsöğüt
ağlama,
Kara suyun aynasında el bağlama!
el bağlama!
ağlama!”
Fantastik bir ilk roman: Bobby Brown’un Olağan ve Üstü Öyküsü
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.