Yaşadığınız hayat mı sizi daha çok düşündürüyor yoksa hepimizi bekleyen ölüm mü? Siz de bir kenara “kefen parası” ayıranlardan mısınız yoksa benden sonra tufan diyenlerden mi? Cenazenizin geleneklere uygun olarak yapılmasını isteyip istemediğiniz konusunda bir karara vardınız mı? Peki, arkanızdan “iyi bilirdik” diyecek kişilerin samimiyetine inanıyor musunuz? Öldükten sonra neler olacağına dair fikirleriniz var mı?
Ölüm üzerine düşünmeye başlayınca soruların ardı arkası kesilmiyor değil mi? Bir de şöyle düşünün; öldünüz ve kendi cenazenizi izliyorsunuz, ne yapardınız? ‘Merhum Nasıl Bilirdi?’de kahramanımız Doğan Ekinci işte tam da bu olayla yüzleşiyor! Fakat bu yalnızca kendi yüzleşmesi olarak kalmıyor, bizleri de yaşam ve ölüm üzerine derin bir sorgulamaya götürüyor. Kitap boyunca bir cenaze töreninde görüp görebileceğimiz birbirinden çok farklı insanların hayatlarına tanık olurken zaman zaman da kendi iç dünyamızdaki soru işaretleri üzerine derin düşüncelere dalıyoruz.

Mehmet Bilâl’in yazdığı Merhum Nasıl Bilirdi? Karakarga Yayınları’ndan çıktı.
Arka kapak yazısı:
Doğan Ekinci öldü. Herkes gibi sakince gömülüp bu dünyadan ayrılmayı beklerdi ama hiç de öyle olmadı. Şimdi bir cenaze töreninde gördüğü yüzlerin kendisini son yolculuğuna uğurlamak için orada olduğunu biliyor ve geçmişin anıları bir bir zihnine doluyor. Yıllarca garsonluk yaptığı kafenin müdavimleri, bazıları “dostu” da olan mahalle sakinleri onun son anlarına yaraları, neşeleri, hayal kırıklıkları ve umutlarıyla konuk olurken anlattıkları okuru da hayata ve ölüme dair derin bir muhasebeye davet ediyor.
0 Yorum