DOLAR

34,0958$% 0.01

EURO

38,0129% 0.1

STERLİN

45,2635£% 0.26

GRAM ALTIN

2.799,52%-0,09

ONS

2.558,68%0,01

BİST100

9.774,49%0,17

İmsak Vakti a 05:14
İstanbul HAFİF YAĞMUR 23°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a

KANLIBACA’NIN GÖZLERİ

ad826x90
ad826x90
ad826x90

Fotoğrafçı-yazar Alaaddin Kara, uzun yıllar boyunca oluşturduğu arşivini Ters Dergi okurlarıyla paylaşıyor ve bizleri Zonguldak kömür madenlerinde bir yolculuğa çıkarıyor. Efsanelere konu olmuş fosforlu mantarlar ilk kez görüntüleniyor.

ad826x90

Madenlerdeki kirli ocak hava dönüş yollarında ve terk edilen kör bacalarda ahşap tahkimat malzemeleri üzerinde tek hücreli fosforlu mantar oluşumları görülür. Kirli havanın içindeki karbondioksit ile beslenen tek hücreli sümüksü oluşumlar, bazen tavandan aşağıya sarkmış hayvan ve insan figürlerine benzetilir. Ağzı kulaklarında kocaman hilkat garibesine, karanlığın içinde kendisini takip eden bir hasmın görüntüsüne, bazen de maden ocağının üç harfli sahiplerine dönüştüğü varsayılarak umulmadık yerde karşınıza çıkabilir. 

Basınçlı hava borularındaki yıpranmış contalardan çıkan insan çığlıklarını andıran sesler, boruların içlerindeki paslı döküntülerinin hareket ederken çıkarttığı metal takırtılar işçilerin iddialarını destekleyen etmenlerdir. Bu nedenlerden dolayı lambayı tutunca fosfor etkisiyle parlayan mantar görüntüleriyle ilgili efsaneler karanlık dehlizlerde dolanır durur. Bu efsanelerin en ilginci, yıllar öncesinde Asma +38 kotundaki Kanlıbaca’da göçük altında kalıp cenazeleri alınamayan madencilerin hâlâ orada görüldüğüne dair olanıdır. 

Asma Ocağı’nda +32 Bür ile +38 Tumba arasında taş içerisinde güney istikametine sürülen, ahşap malzemelerle girişi kapatılarak önüne ‘Girilmez’ levhası asılı lağım galeri girişi vardı. Galerinin çıkış yeri şimdiki Asma Aspiratörü’nün bulunduğu dere içinin olduğu yerdir. Bir rivayete göre, Asma Deresi’nin taşıp bacadan içeriye dönmesiyle orada çalışan onlarca işçi derenin taşıdığı su ve molozlar arasında boğulup can vermiştir. Bir başka rivayete göre, metan gazı patlaması sonucunda işçiler boğulup göçük altında kalmıştır. Araştırmacı yazar Erol Çatma ise Osmanlı kayıtlarına göre Fransızların İltisak Hattı Şirketi Tüneli olarak adlandırılan, şimdi ise +38 Lağımı olarak bilinen galeride 22.09.1919 tarihinde yangın çıktığını ve yangında 19 kişinin yaşamın yitirdiğini söyler. 

ad826x90

Kanlıbaca’nın ağzından akan su, kömürün içindeki kükürt yoğunluğundan dolayı geçtiği yerlere kırmızı bir tortu bırakır. İşçiler arasında bu tortu orada kalan madencilerin kanıdır. Ocağa her geliş gidişlerde yanından geçilmek zorunda kalınan bir yer olduğu halde işçiler orada durup dinlenmek istemezler. Ama bazı meraklı gözler giriş ağzındaki tahtaların arasından baret ışıklarıyla baktıklarında ileride kendilerine bakan fosforlu birçok göz görür ve oradan kaçarak uzaklaşırlar. Sonra yemin billah orada kendilerine ışıldayarak bakan gözlerden bahsederler. Olay, insanların topluca bulunduğu fayton, santral, sıhhıye gibi yerlerde günlerce anlatılır.  

ad826x90

Kilometrelerce uzunluğundaki galerilerde en çok yürüyerek gidip gelen meslek gruplarından birisi barutçulardır. Bazen sırtlarındaki dinamit sandıklarıyla taban ve lağımlar arsında mesai sonuna kadar saatlerce yürümek zorunda kalırlar. Böyle yorgun bir günün sonunda barutçulardan biri Kanlıbaca’nın dibinde dinlenmek için mola verince oturduğu yerde uyuyakalır. Uykusunun içinde kendisini davullu zurnalı bir düğünün içinde bulur. Sonra karşısına maden ocaklarında görüldüğü varsayılan bir dudağı yerde, bir dudağı gökte zenci bir sahip gelir ve ona kuvvetli bir tokat atar. Barutçu, tokatın etkisiyle uyanır ve oradan son hızla kaçarak uzaklaşır. İş çıkışı kan ter içinde arkadaşlarına oradan yalnız geçmemelerini tembih eder. Olayı başka arkadaşlardan duyup işin aslını sorduğumda, en sevdiklerinin üzerine yemin ederek; “O şaplağın acısıyla uyandım, doğru söylüyorum,” der. Bence de doğru söylüyordu. Kanlıbaca’nın dibi iyi havalanmadığı için oksijen azalmış ve karbondioksit gazı çoğalmıştı. Gazlı ortamda uyuyunca başağrıları, zonklamalar ve kulakta çınlamalar olur. Barutçu, biraz daha bacanın içine girip otursa oracıkta ebedi uykusuna dalacaktı. “Geçmiş olsun, sen öte tarafa gidip gelmişsin, bir daha kör bacaların dibinde oturma,” dedim. Hayretle yüzüme baktı.

Ocak içindeki kör bacalarda tuvalet ihtiyaçlarını giderirken gazdan zehirlenip yaşamlarını kaybeden madenciler olur. Bunun önüne geçmek için her kör bacanın ağzı ahşap malzemeyle kapatılıp önüne “Girilmez” levhası asılır. Bazen de ahşap malzeme yeterli görülmeyip bacanın ağzı tuğlayla örülerek risk en aza indirilir. Asma Emniyet başmühendisi Aydın Kasapoğlu, Kanlıbaca’nın ağzını tuğlayla ördürüp kapatmaya karar verince duvarı örecek işçilerin arasında tedirginlik başlar. Sonunda işçiler şefleriyle birlikte girişi tuğla ile kapatırlar. Kasapoğlu, duvarı incelemeye gittiğinde duvarın istediği gibi yapılmadığını görür. Duvar tertip edildiği gibi tamamen örülmemiş ve duvarın alt kısımda bir tuğla aralığı boşluk bırakılmıştır. Niçin böyle yaptıklarını sorduğunda; duvarı içerdekilerin üzerine tamamen kapatmak istemediklerini söylemişler. Kanlıbaca ahalisi istedikleri zaman dışarıya çıkmak istediklerinde o boşluktan dışarıya çıkabilmeliymiş. Duvarcılar onunla da kalmamış. Duası kuvvetli tanıdık bir hocaya yazdırdıkları muskayı naylona sarıp, içeride uygun bir yere asımayı da ihmal etmemişler. Kasapoğlu; babadan, dededen beri süre gelen rivayetlerine saygı duyup deliği kapattırmadığını söyleyerek “Duvarın arkasında birikecek su tahliyesi için yapmayı düşündüğüm deveboynundan vazgeçtim, bu sayede çıkış yeri olarak bırakılan aralık aynı zamanda su tahliye kanalı görevi yapacak olması da işime gelmişti.” der. 

Maden ocaklarında oluşan yangın, göçük, grizu gibi patlamalarda yaşamını yitiren her madenci mutlaka oradan çıkartılıp ailesine teslim edilir. Ailesi yoksa öksüzler mezarlığına defnedilirdi.   Kanlıbaca ve buna benzer çoğu maden ocaklarında görülen bu tür rivayetlerin nedeni bedenleri oralardan çıkartılamayan madencilerin ruhlarının huzura kavuşmadıklarına dair inançlarıdır. Onun için uzuvları da dâhil olmak üzere hiçbir madencinin bedeni toprak altında bırakılmaz.  

 (Fotoğraflar: Alaaddin Kara)

ad826x90

Comments

comments

ad826x90
ad826x90
YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

Sıradaki haber:

Yer altından sesler: BORU YAZILARI

HIZLI YORUM YAP

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.

Araç çubuğuna atla