34,8030$% 0.33
36,9908€% 0.48
44,5894£% 0.5
2.948,65%0,49
2.640,05%0,35
10.083,59%1,49
Martin Heidegger “Dil varlığın evidir” diyor. Heidegger’in bu vecizinden de anlayacağımız üzere dil bir halk için çok önemlidir. Milletlerin kalıcı olarak var olmalarını sağlar. Dilin kalıcılığı ise edebiyatla bağlantılıdır. Edebiyat dilin varlığını, dil de milletlerin varlığını koruyor. Bu bakış açısıyla edebiyatın toplumdaki yerinin önemini kavrayabiliriz. Bugünkü Türkçe’nin gelişmişliği ve tutarlılığı da edebiyatın gelişmesi ile olmuştur. Bu yüzden edebiyatımızın ilk polisiye örneklerinden olan Ahmet Mithat Efendi’nin “Esrar-ı Cinayat” romanından söz edeceğim.
Roman, padişah II. Abdülhamid tarafından talimat verilerek kaleme alınıyor. Polisiye romanları seven II. Abdülhamid, Sherlock Holmes’u da seviyor, hatta yazarını sarayına davet ediyor. O dönemki yazarlar arasında uygun olarak Ahmet Mithat Efendi bu görevi üstleniyor ve “Esrar-ı Cinayat” romanını yazıyor. Elbette o zamanlar kitap şeklinde romanlar yazılmıyor. Önce parça parça yani tefrika olarak basılıyor, daha sonra kitaplaşıyor. İlk romanlardan olduğu için bazı teknik hatalar da mevcut. Buna rağmen Ahmet Mithat Efendi beğenilen ve sevilen bir roman kaleme almayı başarıyor
Bu romanla ilgili bir rivayet de eklemek isterim. Rivayete göre tefrika olarak basılan bu romanda katilin kimliği bir türlü açığa çıkmıyormuş. Gazetedeki bölümü takip edip okuyan halk bir türlü katilin kim olduğunu kesin olarak bilemiyor. En sonunda dayanamayıp birkaç kişi Ahmet Mithat Efendi’nin yolunu kesiyor ve onu dövüyor. Böylelikle Ahmet Mithat Efendi katilin kimliğini açıklamak durumunda kalıyor.
Bu kadar bilgi yeterli; artık romanın konusuna gelelim. Eserde olaylar İstanbul’da vuku buluyor. Bir gece vakti genç bir kızla iki erkek öldürülüyor. Komiser Osman Sabri ve Memur Necmi katili aramaya koyuluyorlar. Onlar katili arayadururken iple asılmış bir ceset daha bulunuyor. Yaşanan bu hadisenin intihar süsü verilen bir cinayet olduğu anlaşılıyor. Osman Sabri ve Necmi’nin araştırmaları neticesinde iki cinayetin arasındaki bağlantı bulunuyor. Şüphenin okları Hediye adında orta yaşlı, maddi durumu iyi, güzel kadına çevrilir. Sorguya çekilen kadın cinayetleri kendisinin işlemediğin söylüyor. Memurlar tarafından sıkıştırılan ve baskı uygulanan kadın, Avrupa’da yaşayan Kalpazan Mustafa’nın cinayetleri işlediğini söyleyiveriyor. Kalpazan Mustafa da yurtdışından Tercüman-ı Hakikat gazetesine yazılar göndermeye başlıyor. Yollanılan bu yazılar sayesinde cinayetin sır perdesi aheste aheste açılıyor.
Romanın kurgusu kendini merak ettiren türden. Sonunda neler olacağını merak etmek okuyucuyu kitaba bağlı tutuyor. İlk polisiye romanın bu kadar iyi olacağından ben de pek emin değildim, ama okuyunca tüm fikirlerim yerle yeksan oldu. Bana göre bugünün Türk edebiyatının başarısı, o günlerin başarısına borçludur. Çünkü gelecek ve şimdi her anlamda geçmişe borçludur.
Yazar: Ahmet Mithat Efendi
Eser adı: Esrar-ı Cinayat
Tür: Polisiye
Yayın: İş Bankası
Sayfa sayısı: 255
Cengiz Aytmatov’dan Küre Dağları’na uzanan yol
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.