34,9739$% 0.16
36,7420€% 0.28
44,1241£% -0.32
2.974,72%-1,04
2.647,78%-1,18
10.125,46%0,66
Ruh: Merhaba geldiğin için teşekkür ederim.
Gerçek: Farkında olmaya hazır olduğunu düşünüyorum.
Ruh: Hazır mı? Sence yeterince azap çekmiyor muyum? Seninle konuşmanın tam zamanı! Artık daha fazla varmışsın gibi yaşamak istemiyorum. Varmışsın ve tüm her şey senin gözetimindeymiş gibi içimi rahatlatmak istemiyorum.
Gerçek: Neden burada buluşmak istedin, kalbin ve aklın sınırları dışında?
Ruh: Çünkü ikisi de seni görmekte zorlanıyor. Varlığından, sonuçlarından ve yapılması gereken şeylerden, alınması gereken zor kararlardan hoşnutsuz halde görev adamı gibi davranıyorlar. Bu tutarsız davranışlarının konuşmamızı etkilemesini istemedim.
Gerçek: Her ikisi de güvenli kafesler içinde yaşarken, tüm acıyı senin çektiğinin farkındalar bunu biliyorsun.
Ruh: O kadar basit değil, onlardan böyle söz etmemelisin. Buna hakkın yok! Senin varlığının sebebi onlar, her şey onların elinde, sen onların adımlarının çıkardığı tozdan başka bir şey değilsin! Varlığının anlamlı olduğu ortamı oluşturanlar da onlar, şu an seni muhatap almama sebep de onlar.
Gerçek: Birinin somut verilere odaklı bir hesap makinesi, diğerinin bir et parçasından fazlası olmadığını bile söyleyen var.
Ruh: Benim de olmadığımı söyleyenler var. Diğer arkadaşlarımın dayanamayarak terk ettiği bedenler olduğunu biliyorum, kimileri için haklı olduklarını söylemeliyim.
Gerçek: Sen de onlardan birisin değil mi? Her şeyin kontrolünde olduğunu sanan, herkesin etrafında dönmek için tasarlandığını kendine açıkça söylemekten korkmayan ahmaklardan.
Ruh: Benden başkasıyla konuşamadığını biliyorsun değil mi? Ortaya çıkarılmanın yasaklanmak üzere olduğunu, tüm kurguların üzerini örtmek için yapıldığını, dünyada varlığının sadece benimle anlamlı olabileceğini, bana muhtaç olduğunu.
Gerçek: Asıl sen zincire vurulmuş, hapsedilmiş, sıkışmış ait olmadığın bir mekanda ispata muhtaç bir esirsin.
Ruh: Seni buraya bana hakaret etmen için çağırmadım. Tartışmak için de çağırmadım. Tamam çoğu söylediğinde haklısın, zaten bütünüyle karışmaya meyilliyim biliyorsun.
Gerçek: Yalanla değil gerçekle konuştuğunun farkında mısın! Gerçek yalan söylemez.
Ruh: Bir şeyler yemek ister misin? Aç olmalısın.
Gerçek: Bu nazik davetini geri çeviremeyeceğim, yemekte ne var peki ?
Ruh: Ömrüm, sever misin?
Gerçek: Kelime oyunu mu yapıyorsun gerçekten, çok yaratıcısın!
Ruh: Acı ister misin?
Gerçek: offff!
Ruh: Tamam tamam, şaka konusunda iyi değilim biliyorum.
Gerçek: Her saçma şakana gülecek bir aşık yok karşında, hadi ne zırvalayacaksan seni dinliyorum.
Ruh: Nasıl yaşamalıyım? Ne yapmam gerektiğini bilmiyorum, anlamak istiyorum. Bu et parçası içerisine sıkışmış bir şekilde akıl ve kalp ile mücadele etmek zorunda olan bir zavallı gibiyim. Aklın ve kalbin çatışmalarından her hasarı ben mi almak zorundayım, bir iş bölümü yok mu aramızda?
Gerçek: Bir şeyin nasıl olacağını, nasıl olduğunu ve idealini gösteren bir formül bulmaya çalışıyorsun. Bunu siz muhteşem, bağımlı olup bağımsız olduklarını zanneden üçlüye uyarlayarak bir denklem kurmaya çalışıyorsun. Herkesin hizmetine sunulacak bir formül. Verileri yaz ve sana cevaplar versin! Ama yaşam formülize edilmek için fazla tahmin edilemeyen değişkene sahiptir. Olmayan, tahmin edilemeyen, rehberi bulunmayan bir şeyi bulmak için denemekten başka çaren yoktur. Onlarca yüzlerce milyonlarca yanlış deney, şanslıysan gerçeği bulmaya yardımcı olacak. Zamana kayıtlı ve sınırlı zamanda konuk olan bedenini göz önüne alırsak, bu buluş bir kültürel birikimin ürünü olabilir ancak.
Ruh: Şimdi çok aydınlandım gerçekten! Ne demek istediğini anlamadım!
Gerçek: Yaptığın hatalar ancak seni doğruya ulaştırır diyorum.
Ruh: Hata yapmak kötü bir ruhun işidir.
Gerçek: Hayır, hata yapan kötü değildir. Hata olduğunu bilerek yapan kötüdür. En güvenli ruhlar hatalarının sonuçlarına katlanıp bu acıyı tekrar yaşamak ve yaşatmak istemeyenlerdir. “Bir hatayı iki defa tekrar etmeyen en mükemmel insandır”: Einstein’ın bunun farkına varması için ne kadar çabaladığımı bilemezsin.
Ruh: Hipotezin ve alıntın mükemmel gerçekten. O ruhun şöyle bir sözü de vardır: “Her şeyi olabildiğince sade yapın ama basit değil”. Ben ruhum, sen gerçek; yani her ne kadar tavsiyeler güzel sonuçlar doğurduğunda “sağ ol” kadar basit, kötü sonuçlarla karşılaşınca “senin yüzünden” kadar ağır ithamlar ile muhatap tutulan insanların vermekle göze aldığı bir risk olsalar da bana bir tavsiye vermelisin.
Gerçek: Kendi deneyinin kobayısın her yaptığın hata tekrar etmeyecek, her yeni hata bir öncekinden daha çok doğruya yakın olacaktır. Hata ile yanlış eş anlamlı olmadığı gibi hata da doğrunun yokluğu anlamına gelmez. Her hata doğrunun bir sonraki payını artırıyor ise yanlış olmaktan kurtulur.
Ruh: Gerçek, gerçekten mi? Ben netleştirmeye çalıştıkça sen daha kalabalık bir söz yumağı sunuyorsun bana.
Gerçek: Ne yapman gerektiğini soruyordun; sen, akıl ve kalp ayrı şeyler değilsiniz. Önce bunu kabul et! Beni buraya çağırdın çünkü kişilik bölünmesi yaşıyorsun. Sen akılsın, sen kalbin kendisisin, hatalar paylaştıkça azalır ve hata sahibini kötü yapar sanıyorsun. Hatalarını kabullen, inkar yerine düzeltmeye çalış, hata yapanları affet ama onların deneyimlerinin, formüllerinin parçası olmaktan vazgeçerek… Seni diğer canlılardan ayıran şey doğru yapmama veya iyiden de fazlasını yapma ihtimalin. Kendine hesap verecek olman, acımasız olacağını bildiğimize göre seni farklı yapar.
Ruh: Ya üzdüğüm ruhlar ya beni üzenler?
Gerçek: Her ruh kendi menfaatine güdümlüdür. Kimse daha iyisi olduğunu düşünmediği için ne kalır ne de gider. Senin istediğin herkesin istediği olmayabilir. Bir deneyin sonucu tek değişkenin farklı durumlarıyla değişebilir ama stabillerinden bağımsız değildir.
Ruh: Benim açımdan çok avantajlı gibi görünüyor. Sen sadece benim gerçeğim misin? Taraf tutuyorsun gibi…
Gerçek: Sana söylediklerimin tüm ruhlar için geçerli olduğunu düşünürsek çok taraflı olmadığımı göreceksin. Kaybettiklerini, hatalarını kabullenip affederek huzura kavuşmaya çalışmalısın beni göz ardı etmeden. Daha iyisini yapmak için çalıştıkça karşılığını beklemeden, başkasını mutlu etmenin kendini mutlu etmek olduğunu görerek sorgulamayı bırakıp kendini yaşamın kollarına bırakacaksın. Üşümeden, düşmeden, korkmadan, kırılmadan bir hayatı doyasıya yaşamış olamayız değil mi?Şimdi uyanmalısın bak annen çağırıyor! Uyanıp konuşmamızı yine unutmazsın umarım, öncekiler gibi dalıp hatırlamaya çalışmazsın.
Anne: Kalk kızım kalk öğlen oldu! Evlenince ne yapacaksın acaba… Kocan kapının önüne koyar iki günde! Gerçi onun da olma ihtimali yok bu gidişle ama… Yaşıtların ikinci çocuğuna gebe! Sen otur öyle kucağında, odasında kitaplar, oku oku oku! Alim olacaksın başımıza!
Annesinin sesi gittikçe uzaklaşırken, yataktan kalkıp göğsündeki kitabı rafa yerleştirdi. Kitaplara bakarak dalıp kaldı.
Bugünü aylar öncesinden çizmiştik!
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.