Oturduğumuz binanın altında dürümcü var. Dükkanın dışından çatıya kadar uzanan bir de baca sistemi var. Dürümcü dumanı dışarı daha çabuk çeksin diye pompa gorevi gören bir motor kullanıyor en tepede… Çok müşterileri var gırtlağına düşkün, nöbetçi eczane tribinde sabaha kadar dışarı servis yapıyorlar. Peki neydi amansız olay?
Geçen akşam evde yediğim yemekten rahatsız olduğumu düşünüp birkaç defa gecenin bir vakti kalktım mutfağa yöneldim. Çok fazla da bir şey yemedim, az bir şey çorba ve çok az da taze fasulye. Öyle rahmetli Erol Taş gibi haşır huşur tek başına kuzu kolu yemedim. Ve her kalkışımda tansiyonum çıkmıştır düşüncesiyle limon suyu ve yoğurt yemeye başladım.
Kalkıp kalkıp mutfağa gidip limon suyu içip yatıyorum, ancak kafamın içindeki uğultu bir türlü geçmiyor, enseme enseme vuruyor. Adeta sarsıntı geçiriyor beynim… Durup duracağı yok, evde deli gibi dolanıyorum. Çare arıyorum, buzbolabını açıp “hangi ilacı içsem de tansiyonum düşse” kombinasyonu kuruyorum kafamda. Çünkü kafamın içinde kurulan panayır kesin tansiyon diyor. Evdekileri de rahatsız etmek istemiyorum, oğluma söylesem uykusundan olacak, acil macerası başlayacak kesin, biliyorum. “Belki geçer, belki geçer” diye evde limon bırakmadım. Geçeceği yok ama nasıl olduysa kuş seslerinin duyulmasına yakın uyumuşum.
Ertesi gün akşam eve geliyorum, apartmana girmemle yine aynı uğultu kafamda başladı. İçimden “Yatır mı var lan bu binada!” demeye başladım. Bu arada elinde koskoca elektrik motoru olan bir usta ve dürümcünün sahibi, garipsenecek bir yarım sırıtışla hızlıca bina kapısından içeri girdiler. Dürümcü, “Abi, havalandırma motoru bozulmuş onu değiştirmek için yukarı çıkıyoruz, bayağı ses yapmış dün gece.”
“Lann! Şaka mısınız lannn siz! Gece tansiyonumu düşüreceğim diye evde limon komasına giriyordum!”
Zengin: Frank Sinatra’nin My Way şarkısını namaz sureleri gibi bilir, .küm t.şşağıma denk cazın dibine vururlar. Yoksul: Ne My Way’i bilirler ne de Sinetra’yi dinlerler, elleri sinelerinde “Vayy vayy!” diyerek Neşet Ertaş’la sazın dibine vururlar.
Zengin: Safari için Afrika’ya giderler. Yoksul: Safariyi televizyondan izlerler.
Zengin: Restoranda önce garsonu çağırıp sonra menüye bakarlar. Yoksul: Restoranda önce menüye bakıp sonra çaresizce birbirlerinin yüzüne bakarlar.
Zengin: Bir kafede oturup arkadaşlarıyla dertleşirler. Yoksul: Bir taşın üstüne tüneyip ana avrat dümdüz giderler.
Zengin: Arkadaşlarına "mucit, profesör, Ferit" gibi lakaplar takarlar. Yoksul: Arkadaşlarına "Piç Seyfo, Arabesk Kemal, Bitirim Osman" gibi lakaplar takarlar.
Zengin: İlaç içerek intihar ederler. Yoksul: Çatıya çıkarak intihar ederler.
Zengin: Birinden çok sıkıldıklarinda "Nefes almak istiyorum" derler. Yoksul: Birinden çok sıkıldıklarında "Akıllısı beni bulmaz, delisi götümden ayrılmaz" derler.
Zengin: Araçlarında ruhsatlı silahları vardır. Yoksul: Araçlarında ruhsatlı Haydar'ları vardır.
Zengin: Adres tarif ederken "Bir saatlik mesafede" derler. Yoksul: Adres tarif ederken "Taaaa anasının .mında" derler.
Zengin: Kışları kışlık, yaşları yazlık giysi alırlar. Yoksul: Kışları yazlık, yazları kışlık giysi alırlar.
Zengin: Bir araya geldiklerinde yemek lezzeti iyi olan mekanları konuşurlar. Yoksul: Bir araya geldiklerinde yemeği en ucuz yiyebilecekleri yerleri konuşurlar.
Zengin: Canı sıkılan karıları için "Git alışveriş yap rahatla" derler. Yoksul: Canı sıkılan karıları için "Çık komşuya rahatla" derler.
Zengin: Köpeği bir yabancıya hırladığında "Sizinle oyun oynamak istiyor" derler. Yoksul: Köpeği bir yabancıya hırladığında "Birazdan dalacak hazır ol" derler.
05:44
News
