34,9739$% 0.16
36,7420€% 0.28
44,1241£% -0.32
2.974,72%-1,04
2.647,78%-1,18
10.125,46%0,66
21 Haziran 2021 Pazartesi
Kar, kış, kıyamet: Abdülkadir Tamer'den bir öykü
Kaleminin gücüyle ayakta kalan babam: Burhan Arpad
... Ve Zonguldak
Yer altında Romanlar ve Gebenler
"Göğü kucaklayıp getirdim sana, kokla açılırsın"
İçimdeki cinayet (Altıncı Bölüm-FİNAL)
Stalker, Profesör ve Yazar, "gerçek ve kasvetli" şehirden kaçmak için restorandan ayrılmışlardır. Yasak olan "Bölge"ye girmek için çeşitli badireler atlattıktan sonra, rayların üzerinde bir lokomotif ile hareket ederler.
Çalışmada, lokomotif ile hareket ederlerken kahverengi şehirden Bölge'ye geçişi resmetmeye çalıştım. Bölge'ye girişte bizi çarmıha gerilmiş İsa karşılıyor. (Bu görseli, Stalker'ın güçlü inancından yola çıkarak metafor olarak kullandım, filmde yer almıyor.)
Lokomotife binmeden önce Yazar bir itirafta bulunur. Bölge ziyaretçilerin her istediğini gerçekleştirir. Ancak gerçekten ne istediğini. Öncesinde ilham almak için gittiğini söyleyen Yazar, gerçekten ne istediğini sorgular:
"Daha önce size anlattığım her şey yalandı. İlham falan umurumda değil. Ne istediğimi ifade etmek için doğru sözcüğü nasıl bilebilirim? İstediğim şeyi, aslında istemediğimi nasıl bilebilirim? Ya da istemediğim şeyi istemediğimi? Bunlar anlaşılması zor şeyler. Onları adlandırdığımız an, güneşte kalan bir denizanası gibi, erir çözülür ve anlamları kaybolur. Bilincim, dünyayı kendi tarafına çekmek için vejetaryen olmak istiyor. Ve bilinçaltım bir parça et için çıldırıyor. Peki ben ne istiyorum? Dünya egemenliği mi? "
Stalker serisinde, ilk kez Stalker, Yazar ve Profesörü birlikte görüyoruz. 'Bölge'ye gitmeden önce restoranda buluşmuşlardır. Çalışmada, Stalker ve Profesör masada otururken, Yazar arka tarafta içki içmektedir. Stalker ile Profesör aralarında konuşurken, Profesör yadırgayarak sorar:
"O da bizimle mi?"
"Boş ver, ayılacaktır. Onun da oraya gitmeye ihtiyacı var." cevabını verir Stalker.
Sıradan bir diyalog gibi görünse de Stalker, 'Yazar'ın bir alkolik olmadığına, gerçeği arayan bir çaresiz olarak gördüğüne vurgu yapar. Konuşma bittikten sonra Yazar masaya gelir. Gerçeklik ile mutlu olunamayacağına dair (zaten kendisi Bölge'ye bu amaçla gitmektedir) yaptığı tespiti aktarmaktadır: "…Müzede sergilenen antik bir vazoyu düşünün. Zamanında, yiyecek artıklarını saklamak için kullanılıyordu ama şimdi anlamlı deseni ve eşsiz biçimiyle evrensel hayranlığın bir simgesi. Herkes 'Oh!' ve' Ah!' diyor. Ve birdenbire, hiç de antik olmadığı, dalgacı birinin arkeologları kandırdığı anlaşılıyor. Sadece eğlenmek için. Tuhaf, görüldüğü gibi hayranlık bitiyor…". İmgesel bertaraf edilince vazo birden sıradanlaşıyor.
Neva Bulvarı eserinde Gogol'un gerçeklik üzerine yazdıkları, insanı ve dünyayı anlamlandırmada muazzam bir katkı sunuyor: "… Burada her şey yalan, her şey hayaldir çünkü hiçbir şey göründüğü gibi değildir. Siz şu üzerinde harika dikilmiş redingotuyla iki dirhem bir çekirdek yürüyüp giden adamı varsıl biri mi sandınız? Yanıldınız efendim! Yalnızca üzerindeki giysiden ibaret biridir o! Siz şu kilise inşaatı karşısında duran iki şişko vatandaşı, kilisenin mimarisi üzerine bir fikir tartışmasına mı tutulmuş sandınız? Hiç ilgisi yok! Şu iki saksağanın dalda karşılıklı oturuşlarının ne tuhaf olduğu üzerine konuşuyor onlar!…"
"Siz yoksa hanımların… hanımlara hele hiç inanmayın! Sonra vitrinlere de pek bakmayın; güzel ama dünyanın parasının istendiği bir takım ıvır zıvırlar sergilenir oralarda…"
Çalışmada, Stalker'ın evden çıkıp, Yazar ve Profesör ile buluşma yerine gittiği anları tasvir ettim. Yirmi beş saniyelik bölümde Stalker, sıkıcı, boğuk ve sanayi atığı olmuş şehirde, tren rayları üzerinden yürüyerek geçmektedir (Her ne kadar sakin hareket ediyor olsa da içindeki heyecanı yürüyüşüne yansıtmak istedim). Stalker'ın yürüyüşü sırasında Yazar, yanındaki kadınla konuşur: "Sevgilim, dünyamız çok sıkıcı. Bu nedenle, telepati ya da uçan tabaklar da yok…". Aslında bu konuşma filmin akışını belirliyor. İnsan hırsının şehirleri yaşanmaz hale getirdiğini, sadece maddenin ve gücün önemsendiğinin altını çiziyor (Filmin çekildiği yıllar, ülkelerin otorite kurma adına yarışa girdiği, soğuk savaşın yaşandığı dönem olarak görülüyor. Hoş şimdi de farklı bir manzara yok karşımızda). Çekimler Çelyabinsk Felaketi'nin yaşandığı yerde gerçekleşir. Tarkovsky, tehlikeyi göze sokarcasına işaret etmiş, ancak insan hırsı uyarıyı görmezden gelmiş, üstünü kapatmış (Film çekildikten yedi yıl sonra Çernobil Kazası yaşanmış, nükleer bölgede çalışanlar kendilerine "Stalker"demiş, bu alanı da "Bölge" olarak adlandırmıştır).
Stalker Serisi: Tanıtım
Stalker ve Son Akşam Yemeği "Çünkü güçsüzlük muhteşem bir şeydir ve güç hiçbir şey. İnsan doğduğunda güçsüz ve uysaldır, öldüğünde ise, katı ve duyarsızdır. Bir ağaç büyüyorken hassas ve esnektir, ama kuruduğunda ve sertleştiğinde ölür. Sertlik ve güç, ölümün yoldaşlarıdır. Uysallık ve güçsüzlük, varlığın canlılığının dışa vurumlarıdır. Çünkü katılaşan hiçbir zaman kazanamaz."
Çalışmada, Stalker filminin (kıyas kabul edemediğim bir başyapıt), yaklaşık bir dakikalık bölümünü resme aktarmaya çalıştım. (Bahsedilen bölümü bu köşeden izleyebilirsiniz). Üstte paylaştığım yazı bu sahneden alıntı.
Film yan karakterler dışında üç kişi üzerinden bir içsel yolculuğu anlatmaktadır. Yolculuk, Zone (Bölge) adı verilen dev bir gök taşının düştüğü, gizemli ve yasaklı bir alana yapılmaktadır. Bölge, ziyaretçilerin bilinçaltında olan isteklerini gerçekleştirir. Bu mucize aynı zamanda bilinmezliği de beraberinde getirir: Bilinçaltında gerçekten ne istediğini kim bilebilir?
Yasaklı olan yere gidebilmek için Stalker'ın öncülüğüne ihtiyaç vardır. Filmdeki üç karakter 'Stalker' (İz Sürücü), 'Yazar' ve 'Fizik Akademisyeni' bir düşünceyi temsil etmektedir (Ayrıntıları serinin diğer bölümlerinde işleyeceğiz). Din,sanat ve bilimin işlendiği filmin bir sahnesini yaptığım resimde Stalker'ın geçişini 'Son Akşam Yemeği' konusu ile birleştirdim. "Filmlerim bir ifade etme biçimi değil, bir duadır." diyecek kadar dindar olan filmin yönetmeni Andrei Tarkovsky yaşasaydı bu düzenlemeyi hoş görürdü kanaatindeyim. (Anısına saygıyla).
Resmin alt kısmındaki düzenleme 'Son Akşam Yemeği' konusunun hemen bitimini tasvir etmektedir. Tasvirde, kadehler kırılmış, kan etrafa sıçramıştır. (İsa havarilerine ekmek verirken 'Bu benim bedenim.' ve şarap verirken 'Bu benim kanım.' dediğine inanılır.)
Bilgelik, umut, karamsarlık, inanç ve inkar kavramlarıyla örülü sekiz bölümlük yolculuğumuzda bize 'Stalker' rehberlik ediyor olacak.
(Resimdeki diğer metaforlar izleyicinin hissiyatına bırakılmıştır.)
VİDEO
instagram.com/kaotik_karalamalar/
Yunan mitolojisindeki Persephone, 'Bereket Tanrıçası Demeter' ile 'Tanrıların Babası Zeus'un kızıdır. Persephone'yi gören Hades (ki mitolojide ölülere hükmeden yer altı tanrısıdır), onun güzelliğinden etkilenip kaçırmayı aklına koyar. Persephone çiçek toplarken yer yarılır ve Hades ayağından kavrayarak Persephone'yi yer altı dünyasına, ölüler diyarına götürür. Bereket tanrıçası Demeter, kızını uzun zaman göremeyince merak ederek Zeus'a gider ve Persephone'nin kaçırıldığını öğrenir. Hades'e çok kızan Demeter, ekinleri ve toprağı bereketsizleştirir, tüm dünyada kıtlık yaşatır. Bütün bu iş bırakımı (grev) neticesinde Zeus, arabuluculuk yapmak için Demeter ile yer altı krallığına, Hades'in mekanına gider. Hades'in, Persephone için gelen tanrılara mazereti hazırdır. Mitolojideki kurallara göre ölüler ülkesinde yiyeceklerden yiyen birisinin artık oradan çıkması mümkün değildir. (Persephone ölüler ülkesinde, Hades'in sunduğu 'Nar'dan yemiştir). Zeus, Demeter için köklü bir çözüm bulamasa da idare-i maslahat alanındaki ustalığını konuşturmuş ve Hades ile anlaşma yapılmıştır. Bu anlaşmaya göre Persephone, yılın yarısında Hades'in yanında kalarak beraber yer altına hükmedecek, diğer yarısında annesinin yanında kalacaktır.
Çalışma, mitolojik karakterlerden ve insanın yaşam serüveninden esinlenerek yapılmıştır. Resmin arka planı Hades'in yer altındaki karanlık dünyasını tasvir eder. Resimde görülen kadın figürü 'Persephone'dir. Ayağın ön planda olması ve labirent detayları Hades'in, Persephone'yi ayağından kavrayarak kendi karanlık ve çetrefilli dünyasına götürmesini konu eder. Yine resimde görülen 'Nar' çizimi Hades'in Persephone'ye sunduğu nar meyvesinden gelmektedir. Persephone'nin hayatını şekillendiren 'Nar' Anadolu'da binlerce yıldır doğurganlıkla ilişkilendirilir. Meyve olarak bakıp geçtiğimiz 'Nar' gerek Yunan mitolojisinde gerekse Anadolu inancında insanın yaşam serüveninde metafor olarak kullanılmıştır.
Resimde görülen gözler Hades ve Persephone'ye aittir. Aynı zamanda insanın iyiliği ve kötülüğü birlikte barındırdığını temsil eder. Bu imgeyi destekler nitelikteki mitolojik inanışa göre ne Hades saf kötü ne de Persephone saf iyidir. Ancak Hades'i en kötüsü olarak biliriz. Sizce de iyiliği ve kötülüğü birlikte barındırdığımız gözlerimiz, adeta bir illüzyonist gibi, bizi yanıltıp gerçeğin farkına varmamıza engel olmuyor mu? (Resimdeki diğer metaforlar izleyicinin hissiyatına bırakılmıştır).
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.