34,3054$% 0.31
37,5445€% -0.07
44,9573£% 0.06
2.925,56%1,27
2.657,00%1,05
8.876,22%-0,98
Ne demiştim ilk yazımda: Seçkin zümre çizgi romana hazırlıksız yakalandı. Kuralları bu zümre koyamadı, ölçütlerini belirleyemedi, önce eğitimli seçkin ve zengin bir kesimin sanatı olarak tüketmedi, halk kendi sanatını yaratıp sahip çıktı.
İşte bu yazımda önce biraz bu seçkinleri anlatmaya çalışacağım.
Efenim, ne zaman bir çizgi roman okumayanı çıkıp çizgi romanı yerse temel dayanağı “kalitesiz” olduğu iddiası olur. Hep de öyle olmuştur. “Kaliteli kitap” okunması tavsiye edilir okurlara. Edebiyata yönlendirilmeye çalışılır kişiler. Bu en temel çizgi roman karşıtı tavrıdır. Çokça da rastlarız belki de memlekete çizgi roman girdiğinden beri. Burada seçkinlerin ana kriteri “kalitedir” ve sınırları tam çizilmeyen ama hamasetle savunulan bu dayanak ciddi şekilde arızalıdır.
Bu seçkinlere sorsanız hiç çizgi roman okumamıştır veya şöyle bir bakmıştır ama ondaki göz kimsede yok, bakar bakmaz anlamıştır ne mal olduğunu.
Bir de çizgi roman okuru olup seçkin olanları vardır.
Bu tür oldukça ilginç beş gruba ayrılır. Birinci grup “öznel” bir bakış açısıyla kısaca şöyle der: “Ben sevmiyorsam kötüdür!” O kişiler yüksek bir beğeni duygusuna sahiptir ve sözleri adeta yasa olduğundan “kalite” ölçütü burada o kişinin bir tarafının keyfidir. Ha, kimse umursamaz ve kafa şişirmelerine nezaketen katlanılır o kadar. Zararsız gevezelerdir bunlar.
İkinci grup “ekol”cülerdir. İşte, kaç ekol var, dört. Japon manga, ABD comics, Fransız-Belçika Bandee Dessine, İtalyan fumetti. Burada, ülkemiz çizgi romanının altın çağını görmüş olanlar daha çok bandee dessine’yle fumetti’yi okudukları için ve o günden bu yana yaşça büyük oldukları için diğer ekolleri rahatlıkla aşağılayabilirler. Çünkü onlar “kalite”li çizgi romanları okumuş ve dehşetengiz bir estetik seviyeye ulaşmışlardır. Diğer ekollerin okunmasına gerek yoktur.
Bununla birlikte yine ekolcülerin bir başka kolu daha vardır. Bu koldakiler çizgi roman dışındaki sanat dallarını da takip eder belli bir karşılaştırma yapma gereği duyarlar. Buna ek olarak da aydın ve elit insanlardır. Haliyle kalitesiz ABD tüketim endüstrisi comicsini küçümserken lakayt ve abuk mangaları yok sayarlar. Onlar için varsa yoksa bandee dessineedir. Bir de ne çizdiklerinin büyük oranda önemi yok, Türk çizgi romanlarını takip etmeye çalışırlar adam seçerek.
Dördüncü grup “herkes herkese karşı” grubudur. Tüm ekol takipçileri diğerlerini kalitesiz bulup gerçek kaliteli çizgi romanın kendi okudukları olduğunu iddiasındadırlar.
Ve yeni türeyen beşinci grup: Grafik romancılar. “Grafik roman, çizgi roman değildir” gibi abuk bir tezle ortaya çıkan bu grup çizgi romanın ne olduğunu bilmeden yazılı resim takibi yapan ilginç bir gruptur. Nezih ve elit bir kesimdirler. Kalite ölçütleri diğerlerinde olduğu gibi kendi sevdikleriyle sınırlıdır.
Yani demem o ki; çizgi roman belki de ilk ortaya çıktığından bu yana şu ya da bu gerekçeyle sürekli olarak kalitesiz görülmüş.
Yazı dizisi ilerledikçe bunların diğer gerekçelerini ve örneklerini ve kısmen haklı oldukları yanları da göreceğiz. Ancak her karşı çıkış ve eleştiri bazı örneklerle doğrulanırken birçok örnekle çürütülmekte olacaktır.
Bununla birlikte asıl konumuz halk gülmecesi… Şöyle bir ip ucu vereyim: Köy seyirlik oyunları, Nasrettin Hoca, Karagöz-Hacivat, Meddah, Nejat Uygur, İnek Şaban, Aydemir Akbaş, Dario Fo, Recep İvedik, vs. …
Kimine göre kaba, cahilce, edepsizce ve ahlaksızca… İzlenmemeliler, okunmamalılar, yok sayılmalılar. Buna karşın bunlar bir o kadar popüler, komik ve eğlencelidirler.
İşte çizgi roman tam da bu ince çizgide beliriyor. Tepki görüyor. Zaman içinde de çeşitli değişimlerle mizahın her türünü bağrında barındırıyor.
Konuşacağız, hepsini konuşacağız.
Ciğerin içinden geçen şarkılar
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.