34,9739$% 0.16
36,7420€% 0.28
44,1241£% -0.32
2.974,72%-1,04
2.647,78%-1,18
10.125,46%0,66
14 Kasım 2020 Cumartesi
Kar, kış, kıyamet: Abdülkadir Tamer'den bir öykü
Kaleminin gücüyle ayakta kalan babam: Burhan Arpad
... Ve Zonguldak
Yer altında Romanlar ve Gebenler
"Göğü kucaklayıp getirdim sana, kokla açılırsın"
İçimdeki cinayet (Altıncı Bölüm-FİNAL)
Evren, mikroatomik parçacıklardan makroatomik maddelere kadar kendi içinde bunları bulunduran geniş ve tam olarak tanımlanamayan bir yapıdır. Bakterilerden insanlara, insanlardan gezegenlere, gezegenlerden galaksilere, galaksilerden gözlemlenebilir evrene kadar her şey bu yaşadığımız evrenin içindedir. Ne kadar gözle gördüğümüz bu büyük yapıları hayranlıkla ve aynı zamanda dehşetle de izlesek, bazen aslında görünmeyen şeylerin de bir o kadar muazzam ve ilgi çekici olduğunu bilmemiz gerekiyor. Bu yapılardan birisi de son zamanlarda sıklıkla herkesin adını duyduğu virüsler.
Virüsler genellikle bakterilerle karıştırılırlar ama aslında özellik olarak birbirlerine pek de benzemezler. (Başka bir yazımızda buna da değiniriz.)
Virüsler ve yaşam mücadeleleri
Virüsler bakterilerden daha da küçük bir yapıya sahiptirler (ufak bir bilgi) ve virüsler aslında konaklayacak bir canlı bulamazlarsa yaşayamazlar. Peki bu virüsler canlı bir yapıya yapışmadıkları sürece ölü kalıp yapıştıktan sonra mı canlanıyor? Aslında tam olarak böyle. Her canlı bir DNA ve RNA dizilimine sahiptir, bu DNA ya da RNA bozulmadığı sürece canlı hayatta kalabilir.
Virüsler kategori olarak ne canlı ne de cansızlardır. Yani bir RNA’ya sahiplerdir ama tam olarak canlılık özelliği göstermezler, bir canlıya tutunmadıkça bundan kaynaklı da sınıflandırılmaları biraz zordur. Bir virüs canlı vücuduna giriş yaptığı andan itibaren o canlının bazı hücrelerini ele geçirip kendi yapısını ona kopyalatmaya başlar ve böylelikle kendini üretir. Daha sonra o üretilen virusler gidip başka hücreleri ele geçirir ve onlar da kendilerini klonlarlar. Böylelikle kısa sürede virüs yayılımı çok hızlı olabilir.
Aslında bu yapıları bir fabrika sahibi, hücreleri de işçi olarak görebiliriz. Kendisi yeteri kadar çoğaldıkça başka hücrelere saldırır ve zarar vermeye başlar. Böylelikle güçlü virüsler kısa sürede insan vücudunu ele geçirip onu yok edebilir. Ama kendisi de farkındadır ki eğer yapıştığı yapı ölürse kendisi de yaşayamaz. Bundan kaynaklı olarak virüsler genelde yaşadıkları canlıyla uyum icinde yaşamaya çalışırlar ki kendileri de canlarından olmasın.
Bu küçük yapının bu derece sinsi ve zeka dolu hareketleri canlı olduğunu ne kadar gösterse de aslında bir yapıyla birlikte olmadığı için canlılık gösterememesi de bir o kadar cansız olduğunun göstergesidir. Hatta ve hatta herkesin her sene 1-2 kere geçirdiği grip de bir virüsten kaynaklı oluşur ve doğru aşılama ile bu hastalık geçirilmeyebilir. Her ne kadar bazı türlerinin insan varlığı için çok tehlikeli olduğu bilinse bile yüzyıllardır bu yapılar ile birlikte yaşıyoruz ve buna alışmış durumdayız ve her bir virüs için uygun aşılama yöntemi geliştirilmediği sürece aslında her canlıyı ve insanlığı tehdit edebilecek güçteler. Bundan kaynaklı olarak biyolojik silahların da insanlar üzerinde etkili olması çok çok olası, ama onu başka bir yazıya bırakalım şimdilik. 🙂
Geçmişten günümüze insanlığın merak ettiği şeyler hiç bitmemiş ve insanlığı bunu araştırmaya ve ne olduğunu anlamaya itmiştir. Zamanında merak edilen ve şu an cevaplarını bildiğimiz ya da bilmediğimiz sorulara yüzlerce örnek verilebilir. Bu sorulara kısaca örnek olarak gökyüzünün neden mavi olduğu, yerçekimine neyin neden olduğu ya da uzayın neden genişlediği verilebilir. Bu soruların içinde hâlâ tam olarak bir cevabın bulunmadığı ve hâlâ üzerinde araştırma yapılan konu ise kesinlikle Kara Delikler'dir.
NEDİR BU KARA DELİK VE NASIL OLUŞUR?
Kara deliklerin genel tanımını yapmak gerekirse, büyük kütleli yıldızların ölmesiyle ortaya çıkan kozmik cisimlerdir. Asıl soru ise nasıl oluştuklarıdır ki, bu gayet basit bir açıklamaya sahiptir: Yıldızlar evrende kendi yörüngesinde dönen gök cisimlerine, gezegenler ve onların uydularına ışık ve gerekli enerjiyi sağlarlar. Tıpkı güneşin dünyaya ve içindeki yaşama sağladığı ısı ve ışık gibi. Yıldız içindeki hidrojen atomları birleşerek helyum atomlarına dönüşürler ve bu işleme füzyon denir. Füzyonun ardından ise ciddi miktarda bir enerji, güneş ya da diğer yıldızlardan yörüngelerindeki diğer gök cisimlerine doğru hareket eder. Her güzel şeyin bir sonu olduğu gibi yıldızların enerji üretiminin de bir sonu vardır. İçindeki hidrojen atomları biten yıldızlar bir süre sonra enerji üretemez ve kendi kütle çekimsel kuvvetine yenik düşerek kendi içine doğru çöker ve bu çökmeden kaynaklı ise kara delikler oluşur.
NEDEN HALA TAM OLARAK AÇIKLANAMADI
Açıkçası geçmişten günümüze kara delikler üzerinde çok fazla teori üretildi ve bazı bilgilere de ulaşıldı. Şu an için bildiğimiz en kesin bilgi kara deliklerin birer süper yutucu olması. Buna örnek olarak evrendeki en hızlı şey olan ışığa bile geçit vermemesi ve onu bile hapsetmesi verilebilir. Tam olarak ne olduğunun bilinmemesinin ya da içinde ne gibi şeyler sakladığının anlaşılamaması ise birazcık gözlem sorunu. Gözlemleyemediğiniz şey hakkında yorum yapamazsınız. Toplanan son fotoğraflarda kara delikleri gözlemleyebildik, bundan önce ise kara deliklerin varlığını sadece etrafında olan kütle çekimsel dalgalanmalardan anlayabiliyorduk. Yani aslında bilim ve teknoloji ilerledikçe her şey daha da berraklaşıyor.
2020 FİZİK NOBEL ÖDÜLLERİ
Sizin de anlayacağınız üzere ne olduğu kesin olmayan bir madde üzerinde araştırma yapmak ve bir sonuca varmak çok zor. Bu nedenle bu seneki Nobel Fizik Ödülü de bu anlaşılması zor kozmik cisim üzerinde araştırma yapan 3 insan arasında bölüştürüldü. Ödülün yarısı Oxford Üniversitesi'nde profesör olan Penrose'a kara delikleri matematik kullanarak kanıtladığı için verilirken, diğer yarısı ise Genzel ve Ghez'e görünmez ve aşırı ağır bir maddenin yıldızların uydusu etrafında döndüğünü gösterdikleri için verildi.
Gördüğünüz üzere bilim dünyasında bile yıllardır açıklanamayan şeyler tutkusu ve öğrenme isteği olan insanlar tarafından parça parça da olsa bir sonuca ulaştırılıyor. Hâlâ bir şeyler keşfetmek işin çok geç değil :).
Bir gün hastalanıyorsunuz ve apar topar hastaneye gidiyorsunuz, hastanede sizi bir odaya alıyorlar, siz doktor beklerken bir bilgisayar açılıyor ve sizi tarıyor. Ardından neden hasta olduğunuzu ve hangi ilaçlarla iyileşebileceğinizi söyledikten sonra reçete yazıyor ve sizi eve gönderiyor. Biraz fütüristik ve ilginç değil mi? Aslında pek de öyle değil. Çok da uzak olmayan bir gelecekte bunları yaşayabiliriz. Nasıl mı? Tabii ki de yapay zeka ve ilerleyen teknoloji sayesinde.
Öncelikle nedir bu yapay zeka? Aslında bilmediğiniz bir şey kesinlikle değil. Her gün kullandığınız telefonlarınızdaki kişisel asistanlar bir nevi bir yapay zeka ya da bankacılık için kullandığınız telefon uygulamalarında size bilgi veren ve sizin için işlemlerinizi sıralayan özel asistanlar da birer yapay zeka. Yapay zekanın asıl kullanılma amacı, verilen bilgi ve komutları işleyip bunlardan insan beyni gibi bir sonuca varmasını istemek. Yani 100 tane kedi fotoğrafı gösterdikten sonra 101. kedi fotoğrafı için de "kedi" demesini ummak (köpek derse kaldır çöpe at).
Peki bu yapay zekalar nasıl bir doktor kadar bilgi sahibi olup, bizim hakkımızda bize bilgi verecek. Aslında bu teknoloji de şu an gözlemleyebileceğimiz yakın bir geleceğe içaret ediyor. Apple, Samsung, Huawei gibi bazı teknoloji markaları, ürettikleri yeni nesil saatlerle bunu gösterdiler. Son üretilen Apple Watch bu konuda gerçekten başarılı. Bileğinize taktığınız bu cihaz, üzerindeki gelişmiş sensörler sayesinde kan basıncınızı ölçebiliyor, dahası kanınızdaki oksijen bilgisini size iletiyor. Kötü bir düşme durumunda ise size, "iyi misiniz kötü bir şekilde düştünüz galiba" diyerek yardıma ihtiyacınız olup olmadığını soruyor. Kolumuzdaki bu küçük cihaz bile bizi bizden iyi tanıyabiliyorken, daha kompleks sistemlerin sizin hakkınızda sizden daha çok şey bilmesi aslında bizi çok da şaşırtmamalı. Gerçekten de bunun ciddi bir konu olduğunu ve daha geliştirilebileceğine inanmak istiyorsak, Tesla ve Spacex'in sahibi Elon Musk'in bu konudaki devasa çalışması olan Neuralink üzerinden örnek verebiliriz. Musk, geçen haftalarda açıkladığı Neuralink projesinde, insan vücuduna entegre edildikten sonra sağlık problemlerini haber vermek ve eğer bir bağımlılığı varsa kişiyi bundan korumak için büyük ve nefes kesen bir cihaz tasarlandığından bahsetti. Her ne kadar insan vücuduna entegre bir cihazın, sizin kötü davranışlarınızı, bağımlılıklarınızı ve hastalıklarınızı söylemesi ilginç ve bazı insanlara tüyler ürpertici gelse de sağlık açısından yardıma muhtaç insanlara güzel bir el olabilir.
Kısacası gelişen teknoloji ve büyük markalar sayesinde belki de ilerleyen safhalarda doktorlar için işler biraz sekteye uğrayabilir. Her ne kadar bu projeler henüz birer prototip şeklinde yayınlarsalar da gelecekte bunlardan kaçmak pek de kolay olmayacak. Şu an ki pandemi sürecini ve gelecekteki olası senaryoları da düşündükçe, belki de insanlar bu tarz ürünlere kendileri koşacak. Gelecekte bu tarz ürünler sayesinde ise kanser ve benzeri hastalıklar daha kolay teşhis edilip daha erken tedavi edilebilir. Merakla bekleyeceğiz…
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.