34,8027$% 0.33
36,9104€% 0.25
44,5584£% 0.44
2.946,34%0,41
2.632,97%0,07
10.089,00%1,54
20 Temmuz 2021 Salı
Kar, kış, kıyamet: Abdülkadir Tamer'den bir öykü
Kaleminin gücüyle ayakta kalan babam: Burhan Arpad
... Ve Zonguldak
Yer altında Romanlar ve Gebenler
"Göğü kucaklayıp getirdim sana, kokla açılırsın"
İçimdeki cinayet (Altıncı Bölüm-FİNAL)
Şehir’de yollar bomboş. Kırık bir güneş sarısı küçük küçük ısıtıyor. Yanıyorsun; anlamıyorsun.
Banliyö istasyonundan karşıya geçiyorum. Ana caddeye çıkan sokağa daldıktan sonra bir şehrin o şehirdeki her insana başka şeyler sunduğuna gözünle şahit olmaya başlıyorsun. İlk kesenden sağa, sonra bir sola, yürü iki yüz metre daha.
Sandığınız gibi değil; sokaklarda darbuka çalıp göbek atanlar yok. Bir kız çocuğu; 10 yaşlarında, hurda bir bisikletin selesine oturmuş sigarasını içerken, sağa sola küfürler savuruyor. Tek ya da iki katlı evlerin pencereleri açık, hepsinden bağırış çağırış geliyor. Köşede mahalle bakkalı var. Tek eli arkasında, diğer eliyle ağır ağır sigarasını tüttürüyor. Yanında kravatsız ama takım elbiseli üç adam daha var. Onlara sigarayı tuttuğu eliyle jestler yapıyor. Pencereden sarkan bir çocuk durmadan sokağa tükürüyor.
Sokağın sonuna doğru aradığım evi buluyorum. Bura üç katlı, tepede tentesiz bir teras var. Selami’nin babası olmalı, ikinci katın balkonundan terası işaret ediyor. Terasta Selami, halası, dayısı, yengesi, yengesinin çocukları, hep birlikte oturuyorlar. Bana bir tabure çekiyor Selami. Roman çocuklar benim gelmemden rahatsız olunca dayı yeğene bağırıyor:
– Evimize gelen misafirlere saygı göstereceksin! Göstereceksin!
Hala söze giriyor. “Vuracaksan da çok sert vurma” diyor. Selami “bura böyle” diyor, eliyle de “salla salla” işareti yapıyor. Isıtıcıdan kağıt bardağa su döküyor, köpüklü üçü birarada hazırlayıp bana uzatıyor.
Sadece havadan sudan konuşuyoruz ama çok konuşuyoruz. O an neden orada olduğumdan çok emin değilim ama hoşuma da gidiyor. Sınırboyu uygarlığının karşı mahallesindeyim. Olduğum yerden çok memnunum. Şehrin ying yang’ı zihnimde dönüp duruyor.
Sokağa çıkmak yasak, hayat evlere sığamıyor. Herkes bir yoluna bakıyor. Terasta bir kağıt bardağa boğma rakı boşaltıyoruz. “Sen bunu yolluk yap, ben sana taksi çağırıcam” diyor Selami. Bu sırada bir tane daha üçü birarada hazırlıyor. “Abi taksici bizim komşu, şu kahveyi de ona verir misin” diyor. Kahveyi alıp taksiye emaneti bırakıyorum.
Taksici oğlan çok konuşuyor. Birkaç yüz metre sonra “konuşmayabiliriz de, müziğe dönebiliriz de” diyor. Müziği açmasını ve konuşmayı sürdürmesini istiyorum. Bir de sigara ikram ediyorum.
Müzik listesi bazısına aşina olduğum, çoğunu ilk kez duyduğum Türkçe rap şarkılarla dolu. “Sever misin bunları” diye soruyor. “Şu an için iyi” diyorum.
Meğer o şarkılar ciğerinin içinden geçiyormuş, aynı öyle gibi hissediyormuş. O yüzdenmiş…
Her şey ciğerdenmiş.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.