35,4361$% -0.1
36,6416€% 0.18
43,3730£% -0.18
3.094,23%0,66
2.716,57%0,76
9.866,73%1,30
15 Ağustos 2020 Cumartesi
Kar, kış, kıyamet: Abdülkadir Tamer'den bir öykü
Kaleminin gücüyle ayakta kalan babam: Burhan Arpad
... Ve Zonguldak
Yer altında Romanlar ve Gebenler
"Göğü kucaklayıp getirdim sana, kokla açılırsın"
İçimdeki cinayet (Altıncı Bölüm-FİNAL)
Bir tren garı var Dalaman’da. Doğduğu günden beri mutsuz, umutsuz, kırgın ve hep bekliyor; belki birgün benim de peronuma bir tren gelir diye. Zira bu gar yapıldığından beri hiçbir tren uğramamış ona. Mimarı özenle çizmiş; peronları nerede olacak, trenler nereye yanaşacak, yolcular nerede bekleyecek, saati nereye konacak, velhasıl bu binayı gar binası yapacak her bir detayı hesaplayarak.
20. Yüzyılın başlarında yapılmış bu tren garı; kimisi fötr şapkalı, kimi fesli, kimi askeri üniformalı, kimi uzun etekli kocaman şapkalı, kimi çarşaflı yolcularının gelişini beklemeye başlamış pür telaş. Ancak bir tek yolcu bile uğramamış, çünkü oradan geçen tren rayları yokmuş, dolayısıyla oradan geçen bir tren de. Doğası gereği her şeyi acele, hızlı, koşturmacalı, telaşlı, panikli yaşaması üzere planlanmış bu gar binası, müthiş sıkılmış olmalı.
Peki, neydi onun hikâyesi? Onu bir tren şebekesine dâhil olmayan, tren raylarının uğramadığı bir dağ başına yapanlar ne düşünmüştü, ona bu kötülüğü kim yapmış olabilirdi? Dalaman’daki bu gar binasının hem trajik hem de komik bir hikayesi var. Yani bu hikaye epeyce trajikomik ve bir o kadar da absürt.
Mısır, Osmanlı Devleti’nin en önemli gelir kaynaklarından biriydi. Haydaa, Mısır nereden çıktı şimdi dediğinizi duyar gibi oldum. Fakat sabrediniz çok alakası var. Zira bu garın hikâyesi İstanbul, Dalaman, Mısır üçgeninde yaşanan müthiş bir yanlış anlamadan ibaret. Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemlerinde, imparatorluğun Mısır'daki yöneticisi Hidiv (Vali) Abbas Hilmi Paşa'dır. Bilindiği üzere devlet son zamanlarında büyük bir borç batağında yüzüyordu. 2. Abdülhamit döneminde Hilmi Paşa’dan alınan parayla devlet bir süre için rahat nefes alabildi. Padişah bunun üzerine Hilmi Paşa’yı ödüllendirmek, ona bir jest yapmak ister. Düşünülen ödül ise şudur: İngilizlerle ortaklaşa bir proje geliştirilerek, İskenderiye’ye bir tren garı inşa edilecek. Ayrıca Dalaman'a da bir av köşkü yaptırılarak Hilmi Paşa’ya hediye edilecek. (Bu arada Hilmi Paşa ne kadar para verdi bilmiyorum, teşekkür mahiyetinde tren garı ve av köşkü… İyi para olsa gerek, fakat bakmadım zira konuyla alakası yok.)
Peki, Dalaman nereden çıktı şimdi değil mi? Mısır’daki Vali’ye Dalaman’da av köşkü ne alaka? Fazla karıştırmadan anlatmaya çalışıyorum ama inanın böylesine absürt bir şeyin hikayesi de doğal olarak biraz karışık. Neyse devam edelim. Dalaman, Hilmi Paşa’nın sevdiği ve olabildiğince sık gittiği bir yer. Kendisinin Dalaman’da bir çiftliği vardı; bölgeyi bilenler anlayacaktır sadece ama onların da bir ayrıcalığı olsun; bir ucu denizde, bir ucu Kapıkargın köyünde, bir ucu da Fethiye yolundan Dalaman Çayı'na kadar uzanan, içinde Mısır’dan getirilmiş olan siyahi işçilerin çalıştığı tarım arazileri bulunan büyük bir çiftlikmiş bu. Kendisi aynı zamanda ava da meraklı ve burası o dönem av için oldukça güzel bir coğrafya. Dolayısıyla “bu çiftliğe bir av köşkü yaptırıp hediye edelim, o kadar borçtan dertten kurtardı bizi, Hilmi Paşa’ya bir jestimiz olsun” diye düşünülmüş.
Düşünce güzel ama tahmin edeceğiniz üzere işler pek yolunda gitmemiş. Tam bu süreçte Abdülhamit tahttan indiriliyor, yıl 1908. Proje doğal olarak rafa kalkıyor, işler uzuyor. Ancak Hilmi Paşa değerinden bir şey yitirmiş değildi ve kendisi için hazırlanan hediyeler yeniden gündeme geldi. Nihayet 1910 yılında “Hilmi Paşa’ya jest projesi” kaldığı yerden devam etti. İstanbul’dan iki gemi yola çıktı. Gemilerden biri hazırlanan av köşkü plan ve malzemelerini Dalaman’a, diğeri ise tren garının plan ve malzemelerini Kahire’ye taşıyordu. Bundan sonrasını tahmin edeceğinizi düşünüyorum. Ama izin verirseniz ben söyleyeyim, o kadar anlattım sonunu da bağlayayım.
Yolda yaşanan bir karışıklık sonucu tren garının malzemelerini taşıyan geminin yükü Dalaman’a ulaştı. Yapılan yanlışlıktan haberi olmayan köylüler, gemiden inen ustalarla birlikte inşaata başladılar. Hilmi Paşa’ya bir sürpriz olarak planlandığından, onun Dalaman’a bir dahaki gelişine av köşkünü hazır etmek için haldır haldır çalışmaya koyuldular. Ancak yaptıkları şeyin av köşkü değil tren garı olduğunu inşaat neredeyse tamamlanma aşamasındayken fark edebilirler. İş işten geçmiştir. Dalaman'a, hiçbir zaman ne bir tren ne de yolcu uğrayacak bir tren garı inşaa edilmiştir artık. Bu bina günümüzde Devlet Üretme Çiftliği idare binası olarak kullanılıyor.
Peki Hilmi Paşa’nın av köşkü nerede? Av köşkü malzemeleri ve ustaları da Kahire’ye ulaştı. Ancak orada daha malzemeler gemiden inerken yanlışlık anlaşıldı. Hilmi Paşa’ya, gelen malzemelerin ve projenin bir tren garı değil av köşküne ait olduğu bilgisi iletildi. Hilmi Paşa durum karşısında şaşkın ve ne yapacağını bilmez halde kaldı. Düşündü, yapacak bir şey yoktu, her şey hazırdı, av köşkünün yapılmasını emretti ve o inşaatta tamamlandı. Başarıyla tamamlanmış iki büyük inşaat projesi fakat yanlış yerlerde…
Dalaman’daki tren uğramayan tren garının trajikomik ve absürt hikayesi işte böyledir. Son olarak tren garını inşaa eden ustaları düşünmeden edemiyorum. Kim bilir hayatları boyunca kaç inşaat projesi gerçekleştirmiş bu ustalar nasıl oldu da fark etmedi işin aslını? İş ilerledikçe fark edilmeye başladı belki de… Klasik bir süreç canlanıyor gözümde.
Ustanın iç sesi: “Ya bu pek av köşküne benzemiyor, gar binası gibi ama, çözemedim de?.. İstanbul’a bir sordursak mı? Şimdi sorsan işgüzar usta işine bak derler… Aman ya bana ne, bana yap dediler yaparım hocam, üzerime vazife olmayan işe karışmam. Başıma iş gelmesin şimdi.” O an işçiler gelir.
Usta: "Hah, getirdiniz mi oğlum taşları, yıkın buraya, karın güzelce harcı, hah aferin. Hadi öğle paydosu, yemeğe…".
Kaynak: İzmir Demiryolları, A. Nedim Atilla
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.