36,1146$% 0.03
37,8164€% 0.67
45,2708£% 0.68
3.382,35%0,45
2.914,31%0,48
9.779,57%-1,04
07 Mart 2024 Perşembe
Kar, kış, kıyamet: Abdülkadir Tamer'den bir öykü
Kaleminin gücüyle ayakta kalan babam: Burhan Arpad
... Ve Zonguldak
Yer altında Romanlar ve Gebenler
"Göğü kucaklayıp getirdim sana, kokla açılırsın"
İçimdeki cinayet (Altıncı Bölüm-FİNAL)
‘Harcanan Zaman’ adlı bu çizgi romanda tasarı sürecini yaşayan çizer, okuduğu romanın yazarı Paul Auster’a her zamanki uğrağı kafa dinleme noktası Kızlar Plajı’nda rastlıyor. New York Üçlemesi 1 / Cam Kent’in kahramanı kendini başka birinin kimliğinde kaybeder. Bir roman yazmaya çalışan ama imgesini sık sık kaybeden bir yazar da kendini kentin kıyısında bulmaya çalışır. Telefonunda Sezen dinleyen bir kız kendi anında kaybolmuştur. Özetle hepimiz kaybolmuşluklar krallığında kral gibi tutunuyoruz harcadığımız zamana.
“Yaşantı ve Susunç…” Yılmaz Erdoğan’ın “Kelebeğin Rüyası” filmi genç yaşta ölen Rüştü Onur ve Muzaffer Tayyip Uslu üzerine kuruludur. Oysa onlar gibi bir arkadaşları daha bu kısacık yaşantıya dâhildir. Konuyu iyi bilenler onun filmde olmamasını yadırgadılar. Bu çizgi öykü biraz bundan bahsediyor. Yani Kemal Uluser’den…
Bir şey söyleyeyim mi? Doğa çok yaman. Doğa çok güzel, dolayısı ile yaşam da güzel. Çirkin olan ne o zaman? Mesela 10 yıl önce gittiğin Filyos’un Tios antik kalesinden 15 dakika kadar uzaklıkta Sazköy muhteşem endemik bitki ve doğa örgüsünün 10 yıl sonra bugün toz duman içinde kalması. Çirkin olan insanın hızı ve aldırmazlığı doğaya… Sazköy’de iş makinelerinin, bitip tükenmez hafriyatın ortasında bir küçük vahada açan nadir ve narin kum zambakları doğadan bir mesaj taşır size. “Şu çatukları kurtarın, Mehmet Türkçelik’e selam söyleyin.” Tabii ki kum zambakları insanlar arasından benzerlerini işaret ediyordu.
Doğanın arkeolojisinden bir mesajı alıp ulaklık yaptım. Aklımda Sazköy’deki kum zambaklarının belirsiz geleceği. ‘Çatuk’ gibi kelimelere çok ta meraklı sayılmam. Herkes kadar ilgimi çekerler o kadar. Mutlaka etimolojisi ilginçtir. Az bir araştırma sonrası kökünün düşündüğüm gibi çatmaktan gelmesi. İnşallah yanılmıyorumdur derken “ağaç köküne” de çatuk dendiğini öğreniyorum. Bu kadarı bile yeter. Denizde sürüklenen, dalgaların kıyıya bıraktığı ağaç köklerinden sanat üreten bir adam var Zonguldak’ın Çaycuma ilçesinin güzel ve tarihi beldesi Filyos’ta. Yani insanlar arasında bir kum zambağı insan. Kum zambakları gibi sözüm ona o da koruma altında. Koparılması yasak olmalı köklerinden. Oysa çatuk atölyesi mühürlendi belediye tarafından. Kendi benliğini baba evinin altındaki sığınakta koruyor şimdilerde.
Doğayı atölyesine taşıyan, sel sonrası topladığı çatuklar yani selin sürüklediği dal ve ağaç parçaları ile bir dünya oluşturan tasarım ve mask sanatçısı emekli öğretmen Mehmet Türkçelik hocamı yıllar önce Zonguldak İlköğretim Okulunda sanat atölyeleri kurulmasına öncü olduğu dönemlerde mi tanımıştım ilk? Ben karikatür kulübü eğitmeniydim ve öğrenciydim Karaelmas Üniversitesi’nde. Üniversitenin hemen yanı başındaki ilkokula çağırıldık bir gün ve çocuklarla birçok sanat atölyesi oluşturuldu dönem boyunca. Aynı organizasyonun bir başkası Mehmet hocam emekli olduktan sonra yerleştiği Zonguldak Merkez’e yaklaşık 1 saat uzaklıktaki antik kent ve doğa harikası Filyos’ta devam etti. Yine birçok sanat atölyesi ile çocuklarla yaz boyu güzel ve özel bir etkinlik. Bazı insanlar üzerine görev almış gibi yaşadıkları ortama sanat ve kültürü aktarır, dahası onun yeşermesini sağlar bulundukları ortamda. Çölde vaha olurlar. İşte Mehmet Türkçelik Zonguldak Sergi Odasının verdiği ‘Karaelmas İbn-i Sina Kent Ödülü’nün ilkini bu gerekçe ile almıştı.
Sadece yerelde değil dünyanın öbür ucundan biri çıkıp buluyor ve izin alıp akademik çalışmasında yer veriyor Mehmet Türkçelik’e. Denizin kıyıya bıraktığı çatuk parçalarının heykeltıraşına. Hayatını doğal materyalleri toplayıp et pişirmek için yakmak yerine içinden geldiği gibi figürleştirmesi, size ayna tutması ile uğraşmak başka bir kafa haliyle. Eko kritik yazılarıyla tanınan Serpil Oppermann, Johns Hopkins University bünyesinde yayınlanan bir makalesinde Mehmet Türkçelik’i Ekim 2019’da ‘Mavi Beşeri Bilimlerde Öyküler Denizler ve Yaşayan Metaforlar’ başlıklı yazıda “Denizin bazen kıyıya attığı nesnelere suyun ve karanın anlatı temsilcilerinden biri” olarak tanıtıyor.
Neyse; kum zambaklarının ulaklığını yerine getirdiğim için içim rahat. Boy boy çatuk insanlarla dolu atölyedeyim. Size doğayı anlatacaklar ama susmanızı bekliyorlar. Susamayız, Mehmet Hocamızı bulmuşken acele ediyoruz. Yılda birkaç kere görüşüyoruz. Babaevindeki bu atölyeye ise ilk gelişim! Göbeklitepe’den filan konuşacağız illa ki. Hocam ilk toplayıcılara da selam göndermelik bir tasarım yapmış, bize onu gösteriyor! Behzat Taş’ın bu bağlantı ile gözleri ışıldıyor. “Ters’imiz Mehmet Hoca” diyor, ben atılıyorum, yazarım!
Mehmet Türkçelik atölyesinde muhabbet çilingir sofralı. Hemen atölyenin yanı başındaki bahçeden yeni olgunlaşmış bir salatalığı sunuyor Mehmet hocanın dağ gibi babası. Afiyet olsun bize. Doğa sindirim sistemimize karışıyor. Muhabbet de doğal. Yapay olan Mehmet Türkçelik’in Filyos’un merkezindeki atölyesini komik gerekçelerle kapatan belediye başkanının tavrı mesela. Mehmet Hocam atölyesini bu yüzden 10 dakika uzaklıktaki baba evinin alt katına taşımış. Yine de bizim gibi meraklısı Mehmet Türkçelik’i Filyos’a yolları düştüğünde kolaylıkla arayıp buluyor. Ziyaretçisi çok hocamızın… Doğal turizm elçisi Filyos ve Zonguldak’ın. Erasmus öğrencileri mi ararsın, arkeoloji öğrencileri veya gazetecisi mi? Sanatsever veya doğaseverler için buluşma noktasıdır Mehmet Türkçelik atölyesi. Muhabbeti için bile tavsiye edilir.
Z Kuşağı ansiklopedisinden bir dilek tutun Banksy’de bırakın. Kaykay, graffiti, güzel sanatlar öğrenciliğinde filan salınırken, kavramsal, kedisel, Otomatik Portakal’in Alex’i falan derken, zonkiler, zımpara, tarihi dokular, bekçiler yaşar giderken… “Dünya çapında ÇR kahramanımız niye yok kardeşim” diye de sorarken üstelik “neden bilmem?” Siya Siyabend’den dinlerken çizilen bir öyküdür. Bi videolarında “bir karikatür” akıllarına düşünce “İhtiyatsız Adam” tiplemesinden “Oğuz Atay”ı hatırlayan, doğaçlama yapan Hayyamcı Beyoğlu sokak sanatçılarına selam demek geldi içimden.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.