34,2491$% 0.29
37,5951€% -0.5
44,9925£% -0.08
2.914,07%-0,05
2.647,44%-0,31
9.109,34%2,37
Aktör Rasim Öztekin, Orta Oyunu’nun geleneksel kavuğunu Şevket Çoruh’a devredeceğini açıkladı. Geleneksel tiyatromuzun simgesi sayılan kavuk Şevket Çoruh ile birlikte altıncı sahibine devredilmiş olacak. Kel Hasan’ın (1865-1929) öğrencisi İsmail Dümbüllü’ye devrettiği kavuk sırasıyla Münir Özkul, Ferhan Şensoy ve Rasim Öztekin’de emanet olarak bulunuyordu.
Gelin, hep birlikte Orta Oyunu’nun tarihçesine daha yakından bakalım.
Orta Oyunu seyircinin arasında oynanan, tuluata dayalı, müzik, dans, taklit gibi unsurlardan da yararlanan geleneksel halk tiyatrosudur. Canlı oyuncularla oynandığı için, bir gölge oyunu olan Karagöz'den farklıdır. Ancak bu iki tür arasında oyun dağarcığı, güldürme yöntemleri, kişiler ve yapı bakımından benzerlikler bulunur.
Bazı görüşlere göre Orta Oyunu İtalyan Commedia dell'Arte türüne benzer. İstanbul'a Venedikliler ve Cenevizliler aracılığıyla gelmiştir. Buna göre Türkler buna "Arte oyunu" (Orta Oyunu) adını vermişlerdir. Görüşü savunanlar, Türkçeye İtalyancadan geçen tiyatro ile ilgili diğer sözcükleri örnek verir: Teatro-tiyatro, prova-prova, compagnia-kumpanya, pagliacco-palyaço gibi...
Başka bir görüşe göre ise XVI. yüzyılda İspanya'dan Osmanlı topraklarına gelen Yahudiler tarafından getirilmiştir. İspanya'da tek perdelik oyunlara "auto" dendiği için Yahudi tiyatrocular tarafından "auto oyunu" biçiminde yayıngınlaştırılmıştır. Çingene dilinde "ortada, arasında" anlamına gelen "Maskare" sözcüğünün İspanyolca ve Arapçada soytarılık, güldürücülük anlamındaki "mascare" ile benzerliğinin "orta oyunu" söz dizisini oluşturduğu da düşünülür.
Daha "yerli" bir teze göre Orta Oyunu yeniçeri ortalarıyla (Bölük) ilgilidir. 1826'da Yeniçeri Ocağı'nın kaldırılması üzerine gezgin oyuncu toplulukları Karagöz oyunlarını işleyerek orta oyununu yaratmıştır. 16. yüzyılda bir akıl hastahanesinde, hastaları tedavi için oynanan oyunlardan kaynaklandığını savunan görüşler de bulunur.
Orta Oyunu'ndan söz eden ilk kaynak II. Mahmut'un kızı Saliha Sultan'la Rıfat Halil Paşa'nın düğün şenliğini anlatan Saliha Surnamesi'dir (1834). 1836 yılında ise II. Mahmut'un çocukları Abdülmecit ile Abdülaziz'in sünneti ve Mihrimah Sultan'la Mehmet Sait Paşa'nın düğününü anlatan Lebib Surnamesi gelir.
Orta Oyunu 19. yüzyıl boyunca Kavuklu Hamdi, Küçük İsmail, Abdürrezzak gibi ustalar eliyle gelişti. Ancak, 1839 Tanzimat Fermanı'yla birlikte Batı tiyatrosunun gelişi ortaoyununu etkiledi ve Tuluat Tiyatrosu ile son biçimini aldı.
Orta Oyunu seyirciyle çevrili, üstü açık bir alanda oynanırdı. Genellikle daire ya da elips biçiminde olan bu alana Palanga adı verilirdi. Alanda çalgıcılar için bir köşe ve dekor yerine kullanılan iki kafes paravana bulunurdu. Seyircileri oyun alanından bir parmaklık ayırırdı. Oyunu erkek izleyiciler "mevki"den, kadın izleyiciler "kafes"ten izlerdi.
Orta Oyunu, Giriş, Muhavere (Söyleşme) Fasıl ve Bitiş bölümlerinden oluşurdu. Müzik eşliğinde, elindeki şakşaklı çubukla (pastav) oyun alanına giren Pişekar seyircileri selamlar; onlarla ve zurnacıyla konuşur, daha sonra oyunun adını söyleyerek oyunu başlatırdı. Bundan sonra, zurna Kavuklu havası çalarken meydana Kavuklu gelir. Pişekar ve Kavuklu arasında geçen "Muhavere" (Söyleşme) bölümü çene yarışı niteliğindedir. Oyunun en ustalık gerektiren bölümüdür. Pişekar, Karagöz'deki Hacivat'ın karşılığıdır. Oyunu başlatır, yürütür ve bitirir. Bir tür yönetmen işlevi üstlenir. Kavuklu ise Karagöz'ün karşılığıdır. Oyunun baş komiğidir. Aynı zamanda ikinci başrol işlevindedir. Dilimli kavuk, kırmızı kumaştan cüppe ve çakşır ile entari giyer. Beline şal kuşak bağlar.
Orta Oyunu'nda tipler genellikle şive farklılığı gösteren tipler, kabadayılar, eğlendiriciler ve olağanüstü varlıklar biçiminde sınıflandırılır. Çoğunun, alana girişte çalınan özel müzik parçaları vardır. Diğer tipler ise; mirasyedi, züppe ve çapkın Çelebi; erkeklerin oynadığı Zenne; kabadayı rollerinden Tuzsuz, Matiz, Sarhoş, Külhanbeyi ve Efe; Kavuklu Arkası olarak anılan cüce ya da kanbur; mahallenin aptalı Denyo; değişik şive taklitlerini gerçekleştiren Kastamonulu Hırbo, Kayserili Bakkal, Eğinli Kasap, Trabzonlu Laz, Rumelili Arabacı, Kürt Bekçi, Arnavut Celep, Acem Halı Tüccarı ile Arap, Yahudi, Ermeni ve Rum; eğlendiricilerden Köçek, Çengi, Kantocu, Hokkabaz, Canbaz ile olağanüstü varlıklardan Büyücü, Cazular, Cinler'den oluşur.
Ortaoyununun oyuncuları geleneksel usta-çırak ilişkisi içinde yetişirlerdi. Oyuncular, küçük yaşta girdikleri kollardan icazet (pazat) alarak kendi kollarını kurarlardı. Oyuncuların çoğunun başka meslekleri vardı. Ancak Kavuklu Hamdi, Pişekar Küçük İsmail, Abdi, Kel Hasan, İsmail Dümbüllü gibi büyük oyuncular yalnızca oyunculukla geçinirlerdi.
Pera Müzesi’nden ücretsiz filmler: Göz Hizası
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.